Sinemanın Dostoyevski'si Mike Leigh ve destansı filmi: Naked

İngiliz sinemasının şahsına münhasır yönetmenlerinden Mike Leigh’i daha çok İngiliz işçi ailelerinin sınıfsal/sosyal/psikolojik dramlarıy...

İngiliz sinemasının şahsına münhasır yönetmenlerinden Mike Leigh’i daha çok İngiliz işçi ailelerinin sınıfsal/sosyal/psikolojik dramlarıyla tanıyoruz. Aslında Mike Leigh, sinemasının dramatik yapısını sıradan insanların sıra dışı hikâyeleri üzerine bina ediyor. Karakter yaratmadaki ustalığı, öyküyü mizansenleştirmedeki derinliği onun sinemasını özgün kılan yanlardan sadece bazıları... Mike Leigh, karakter odaklı bir sinema çizgisine sahip. Modern hayatın sınırlarında anlam ve varoluş ufkunu zorlayan fakat günlük hayatlarına da 'devam etmek' zorunda olan insanları onun filmlerinde bolca görürüz. Onlar bazen taksi şoförü, bazen ev kadını, bazen garson ve bazen de eski bir okul arkadaşı olarak karşımıza çıkarlar. Kısacası hayatın kırbaçladığı, ötelediği ve zorladığı insanlardır. Mike Leigh'in 1992 yapımı Naked adlı filmi ise onun filmografisinde farklı yere sahip. Mike Leigh'in diğer filmlerine oranla Naked felsefi çapı ile başka bir anlam dünyası yaratıyor. Naked bir anti-kahraman güzellemesi, kaldırımlarda kitap okuyan bir adamın, bir “flaneur”ün öyküsü… Naked 1993 yılında Cannes Film Festivali’nde Mike Leigh'e en iyi yönetmen, David Thewlis’e (Johnny) de en iyi erkek oyuncu dalında Altın Palmiye kazandırdı.
"Vazifem değil ama senin bir geleceğin bile yok, benim bir geleceğim yok, kimsenin bir geleceği yok."
Filmin konusunu kısaca özetlersek, esas adam Johnny, Manchester’da suçlandığı bir tecavüz meselesinden (tecavüz mü, bir kadın tarafından tecavüzle suçlanmak mı olduğu net olmamakla birlikte)  yırtmak için Londra’ya eski kız arkadaşının yanına gider. Johnny, Manchester'dan kaçtığı esnada küçük çaplı bir suç işler. Sokakta rastlantı sonucu gördüğü bir arabayı çalar. Ve uzun bir yolculuktan sonra (Yolculuk filmin başlangıç jeneriğini oluşturuyor. Burada gece ve yol görüntüsüne eşlik eden Andrew Dickson imzalı müzik ise filme dair gizem ve merak duygusunu arttırıyor.) Johnny Londra'ya, eski kız arkadaşının evine varır. Eski kız arkadaşı evde yoktur, fakat onun ev arkadaşı evdedir. Johnny kıza karşı cazibesini kullanıp eve girer ve hikâyemiz böylece başlamış olur. Johnny eski kız arkadaşının evinde kalmadığı zamanlarda Londra caddelerinde aylaklık yaparak vaktini öldürür. Johnny garip bir şekilde sürekli konuşur, konuşmadığı zamanlarda ise insanlarla tanışır. Bazen dayak yer, bazen kitap okur, bazen kadınlarla sevişir ve bazen de sevişmemeyi tercih eder. Yine herhangi bir Londra gecesinde Johnny, herhangi bir binanın önünde çökmüş "İncil" okurken, sanat galerisinin (Johnny’e göre “post modern gaz odası”) güvenlikçisi Brian ile tanışır. Johnny'nin Brian ile girdiği ve kutsal kitaptaki 666 sayısından hareketle dünyanın ya da insanlığın sonunu getirdiği tartışma akıllardan çıkacak gibi değil. Bu tartışmada Johnny, insanlığın madde dışı (saf düşünce olabilir, tartışmaya açık) bir şeye evrimleşeceğini iddia eder. Johnny bu soyutlamasına Brian'ın karşı çıkması üzerine ise şöyle konuşur: "İlk kurbağa kendini sudan dışarı atıp bir eş bulmak ya da bir yırtıcıyı duraksatmak için ses tellerini görevlendirdiğinde o ilk vıraklamasının dünyadaki bütün lisanlara ve edebiyata doğru evrimleşeceğini hiç hayal etmiş midir? Elbette hayır. Ve nasıl ki o kurbağa Shakespeare'i hiç tasavvur edemediyse biz de bu kaderimizi asla tasavvur edemeyiz."
"İçeride olmak komik, değil mi? Çünkü içerideyken aslında hâlâ dışarıdasın. Ve dışarıdayken de içeridesin çünkü her zaman kendi kafanın içindesin."
Brian belki acıyarak belki de kendisi yalnızlık çektiği için yasak olmasına rağmen Johnny’i sanat galerisinin içine alır. Bunun öncesinde kapının önünde Brian ve Johnny arasında geçen tartışma sinema tarihinin en ilginç diyaloglarından biri olmaya aday.  Brian, Johnny’nin kapının önünde kitap okuduğunu gördüğü anda kapının camına vurur. Johnny de 'dışarıda olan kişi' olmasına rağmen Brian'ın bu hareketini taklit ederek kapının camına vurur. Sonrasında Brian dışarı çıkarak Johnny'e "Gidecek bir yerin yok mu?" diye sorar. Johnny ise Brian'a "Sonsuz sayıda gidecek yerim var benim. Sorun nerede kalınacağı." diye cevap verir. Sanat galerisinin içinde Brian Johnny'e pencereden gizli bir şekilde gözetlediği kadını gösterir. Kadın sanat galerisinin karşı tarafında bulunan apartmanda yaşıyordur. Brian'ın onu gözetlediği yerden bakıldığında (üçüncü kişi olarak seyirci Brian'ın bakışı ile özdeşleşiyor) kadının eğlenceli ve mutlu olduğunu görürüz.  Aslında o kadın Brian için arzu nesnesidir. Ya da daha Freudyen bir teori ile okuyacak olursak, o kadın Brian'ın id'i (ilkel benlik) için arzu nesnesi ve ana rahmidir. Tabii bu sahnede alt metin olarak da modern insanın hem gözetleyen hem de gözetlenen bir varlık olmasına da çeşitli göndermeler vardır. Kadını Brian'ın bakışından gördüğümüz an, sarı ışıklarla aydınlanan bir pencerenin kenarında kadının dans eden, eğlenceli halini görürüz. Bu durumun uyandırdığı ilk izlenim kadının mutlu, eğlenceli ve güvenli bir hayat sürdürdüğüdür. Daha sonra ise Johnny devreye girer ve Brian'ın gözetlediği kadının evine gitmeye karar verir. Johnny kadının evine gidip kapıyı çalar, kadın kapıyı açtıktan sonra Johnny içeri girer. Diğer bir açıdan bakılacak olursa Brian'ın sadece gözetlemekle yetindiği, Johnny’nin ise evine gittiği kadın varoluş olarak dünyada Brian'la aynı 'şeyi' temsil etmektedir. Durumu soyutlarsak belki seyirci de bu 'şeye' ortaktır. Burada sistemin dışına çıkan Johnny oluyor. Bu durumda -tartışmaya açık olmakla birlikte- Johnny burada boşlukta, 'dışarıda olan', havada salınan yapraktır.
"Sen aslında var olmuş ve var olacak herkessin. Ya da her şeysin."
Johnny kadının evine girdiğinde Brian'ın bakışından gördüğümüz ev bir anda başka bir şey olarak karşımıza çıkar. Brian'ın bakışından/pencereden gördüğümüz dünyanın tam tersi bir dünya… Kadın sarhoştur ve aşırı bir mutsuzluk denizinde yüzmektedir. Özünde bir nesneye olan uzaklığınız ve o nesneyi gözlemlerken kullandığınız bakışa göre o nesne anlam değişimine uğrayabilir. Brian bunu hiç bilmeyecek. Fakat seyirci olarak bizler Brian'ın arzu nesnesinin 'ne halde' olduğuna tanık oluruz. Yönetmen seyirciyi (Johnny herhangi bir beklentiye sahip değil) Johnny üzerinden kadının evine taşıyarak, Brian'ın yerine seyirciyi hayal kırıklığına uğratır (Kişi olarak ben hayal kırıklığına uğradım). Johnny kadının evinde biraz vakit geçirir. Kadın Johnny'in kendisi ile sevişmesi için acı ile yalvarır. Johnny’nin kadını reddetmesi ise ilginçtir. Çünkü Brian'ın 'id'i (ilkel benlik) için o kadın arzu nesnesidir. Fakat Johnny kadını "Anneme benziyorsun" diyerek reddeder. Burada tersten bir Freud okuması da söz konusu olabilir. Bireyin 'id'i için ilk arzu nesnesi annedir. Büyük ihtimalle yönetmen burada Johnny'nin çocukluğuna ve annesi ile olan ilişkisine bir gönderme de yapmıştır. Ya da kadın fiziksel olarak yaşlandığı için Johnny'nin imgeleminde annesinin son, yaşlı halini de hatırlatmış olabilir.
"Temelde benim söylemek istediğim, birkaç yumurta kırmadan omlet yapılamayacağı ve insanoğlu sadece kırık bir yumurta."
Bütün bu olayların sabahında Johnny ve Brian bir kafede karşılaşırlar. Brian, Johnny'ye kötü davranır,  çünkü Brian bilinçaltında Johnny'nin kendi arzu nesnesine saldırdığını, büyüsünü bozduğunu, onu kirlettiğini düşünür. Brian'ın gece boyunca davranışlarına hâkim olan 'id' havanın aydınlanmasıyla 'ben'e (ego) dönüşmüştür. Brian'ın kendi imgeleminde arzu nesnesini elinden alan kişi olarak (gerçekte böyle değildir) Johnny,  'baba'ya (süper ego) dönüşmüştür. Brian'ın imgeleminde şekillenen durum böyle özetlenebilir. Yalnızlık ve gece bireyin 'id'ini açığa çıkaran bir işlev görmektedir. Bireyin 'id'i yani bilinç dışındaki benliği gece/karanlıkta daha aktiftir. Karanlık rasyonaliteyi örter. Birey, aydınlıkta daha rasyonel davranmaktadır. Ayrıca davranış ve dil üzerinden ortaya çıkan durum ise bireyin bilinçaltını yansıtır.  Brian'ın en derinde Johnny'e kötü davranmasının temelinde bu bilinç dışılığın yattığını söyleyebiliriz.  Lacancı bir okuma ile çocuğun ilk arzu nesnesi olan annesi ile olan ilişkisinde babanın (simgesel, babanın düzeni) ortaya çıkması ile çocuğa ait arzunun (imgesel düzen, çocuğun anne ile olan ilişkisi) bastırılması kuralında olduğu gibi...
"Buradan anlaşılıyor ki kaç tane kitap okumuş olursan ol bu dünyada, asla, asla ama asla anlayamayacağın bazı şeyler vardır."
Johnny, Brian ile kahvaltı yaptığı kafede tanıştığı bir kadınla bir süre amaçsızca takılır. Kadının evine, biraz da zorlayarak, gider. Kadın sessiz bir karakterdir. Daha çok Johnny konuşur. Kadın dinlemeyi tercih eder. Kadın silik bir mizaca sahiptir. Geçici olarak başka birine ait bir evde yaşamaktadır. Johnny’nin evde gördüğü ve Yunanlıların çok övündüğü Townley Discobolus (Disk Atan Yunanlı) heykeli için, “Merhaba, bu da pizzacı çocuk oluyor" ya da evin esas sahibi için “Bu herif bir 'homoseksüel' mi?” demesi üzerine kadın, Johnny'i evden kovar. Evde bulunan mitolojik semboller bir noktada Batı Edebiyatı'nın başka bir açıdan ise Batı medeniyetinin temelini oluşturan unsurlardır. Johnny eleştiri oklarını bu sembollere yöneltir. Kadın evin esas sahibi olmasa da bütün bu mitolojik sembollerle bir ilişki geliştirmiştir. Johnny özünde kadının bu mitolojik semboller üzerinden kurduğu anlam dünyasına saldırır. Kadın, bunu belki bilinçli belki de sadece duygu düzeyinde algılayıp Johnny'e kapıyı gösterir. Evden kovulma olayı farklı bir okuma ile Johnny'nin Batı medeniyetinin anlam evreninden kovulması anlamını da taşır. Bu soyutlama daha da derinlere inersek 'Adem ile Havva'nın işledikleri ilk günah nedeniyle Tanrı tarafından cennetten kovulmalarına kadar götürülebilir. Filmin evden kovulma olayını takip eden sekanslarında ise Johnny krize girer. Johnny için bu kriz katarsistir (arınma), sonrası tekrar kaçmak/gitmektir ve sonuç olarak öyle de olur.
"Hakkımda ne söylersen söyle ama ben hiç de sıkılmıyorum.”
Filmde dikkat çeken bir diğer karakter ise Greg Cruttwell tarafından canlandırılan bedenine tapan, seks manyağı Jeremy rolüdür. Greg Cruttwell, bu rolde inanılmaz bir performans sergiliyor. Jeremy bazı tesadüfler sonucu, Johnny'nin eski kız arkadaşının yaşadığı evde takılıyor. Jeremy karakteri, Johnny'nin temsil ettiği dünyanın tam tersi bir dünyayı temsil ediyor. Bu temsil görecelidir. Her iki karakter de 'doğrusal' bir çizginin iki ucu gibidir. Johnny düşüncelerini yüceltip onlara taparken, Jeremy ise bedenine (burada Antik Yunan’da bulunan erkek Tanrı heykellerine bir gönderme var gibi) tapmaktadır. Johnny 'yaşayan bir ceset' olduğunu düşünürken, Jeremy ise ölümden nefret ettiğini söyler. Elias Canetti bir kitabında sporun insanoğlu için ölüme karşı bir nevi direnç noktası olduğunu yazar. Jeremy'nin spor ve bedeni ile olan ilişkisi bu tespiti doğrular niteliktedir. Jeremy ve Johnny aynı mekânı kısa süreliğine paylaşmak dışında herhangi bir temas geliştirmezler. Başka bir açı ile Jeremy ve Johnny görünürde birbirine uzak iki karakter gibi görünse de özünde her ikisi de aynı 'ben'in (ego) bölünmüş iki farklı parçası gibidir. 'Ego'nun birinci parçası (Johnny) sadece zihinsel bir varoluşa inanırken, diğer parça ise (Jeremy) bedensel bir varoluş ufkuna sahiptir. Bu bölünmeyi yaratan ise toplumsal mekanizmaların uyguladığı baskıdır. Çünkü Jeremy sahip olduğu mülkiyet/para/statüye rağmen sadizme varan bir tatminsizlik yaşamaktadır. Johnny'nin tatminsizliği daha çok zihinsel düzlemdedir. Fakat her ikisinde de benzerlikler taşımaktadır. İki karakter zıt kutupları temsil etse de (zıt kutuplar aynı değerde enerjiye sahip oldukları için hem benzerlik taşırlar hem de birbirlerine itme kuvveti uygularlar) sosyolojik ve hatta psikolojik açıdan 'dışarıdalar'. Jeremy, burjuva toplumunun temsil ettiği tüm değerlerin üstüne sahip olduğu mülkiyet aracılığı ile çıkmıştır ve sonuç olarak bir tüketici insan tipine dönüşmüştür. Johnny ise bu değerlerin üstüne zihni ile çıkmıştır. Hem Johnny hem de Jeremy bu nedenle tüketicidir. Fakat yine de her ikisi de toplumsal dairenin dışında kalmışlar ya da orayı tercih etmişler. Onların hikâyelerinde tek gerçek kural dışarıda olmanın kuralıdır. Zaten filmin adı da ilhamını buradan almaktadır. Naked… Çünkü Jeremy görüldüğü sahnelerin büyük bir bölümünde bedensel olarak çıplaktır. Burada Johnny’nin çıplaklığı ise daha çok zihinseldir.

Ve böylece film biter. Johnny kız arkadaşının evinde Jeremy’e ait olan parayı alarak gitmek için sokağa çıkar. Aksaya aksaya (Johnny kriz esnasında ayağını yaralamıştır) yürümeye başlar. Andrew Dickson imzalı müzik devreye girer, güneş batmak üzeredir, görüntü giderek Johnny'den uzaklaşmaya başlar ve cast akar...
"Kadeh gibi bir şeyin var mı, çünkü kalbim kanıyor."
Mike Leigh'in oyunculuk ve senaryo geliştirme yöntemi.

Mike Leigh, aynı zamanda bir tiyatro yönetmenidir. Bundan kaynaklı olarak yarattığı karakter üzerine oyuncularıyla uzun uzun düşünür, konuşur. Oyunculara çekim başlamadan ve hatta çekim başladıktan sonra bile senaryoya müdahale ve sınırsız doğaçlama hakkı tanır. Naked filmi de dâhil Mike Leigh'in bütün yapımlarında izlediğimiz diyalogların oyuncular tarafından yapılan doğaçlamalar sonucu ortaya çıktığı rivayet edilmektedir. Sonuç olarak Mike Leigh ortaya çıkardığı yapımlarla “dünya sinemasının Dostoyevski'si” olmaya adaydır.

Yılmaz Tekin
Ad

A Separation,1,Adam Schaff,1,Adem ve Havva,1,Akra'da Bulunan Elyazması,1,Alain Badiou,4,Alain Resnais,1,Alan Woods,1,Albert Camus,17,Albert Einstein,4,Alejandro González Iñárritu,1,Alenka Zupančič,1,Alexander Supertramp,1,Alfred Hitchcock,4,Alıntı,1,Ali Rahimli,4,Allen Ginsberg,5,Amin Maalouf,1,Anarşi,2,André Breton,1,Andrey Tarkovski,7,Ani Gezinti,1,Anton Çehov,2,Antonin Artaud,1,Anubis,1,Aristoteles,1,Arthur Danto,1,Arthur Rosenberg,1,Arthur Schopenhauer,2,Arundhati Roy,1,Asghar Farhadi,3,Attila İlhan,1,Aynadaki Gibi,1,AzBlog,14,Aziz Nesin,2,Babaya Mektup,1,Beat Kuşağı,17,Belgesel,5,Belinski,1,Bertolt Brecht,3,Bertrand Russell,1,Bilim,10,Billie Holiday,1,Biyografya,22,Björk,1,Bob Black,1,Bob Dylan,1,Bozkırkurdu,1,Böyle Buyurdu Zerdüşt,1,Breaking Bad,1,Bulantı,1,Bülent Ortaçgil,2,Büyülenme,1,Camera Lucida,1,Can Yücel,2,Cemal Süreya,1,Charles Baudelaire,2,Charles Bukowski,6,Charles Dickens,1,Charlie Chaplin,2,Charlie Parker,1,Christfried Tögel,1,Christine Bard,1,Christopher McCandless,1,Christopher Nolan,1,Chuck Palahniuk,3,Çarlz Bukovski,1,Çavdar Tarlasında Çocuklar,1,Dallas Buyers Club,1,Damon Albarn,1,Daniel Goleman,1,Dava,1,David Gilmour,1,Demian,1,Desiderius Erasmus,1,Didier Lauru,1,Dieter Forte,1,Djivan Gasparyan,1,Dominique Laporte,1,Dostluk Bağları ve Dostluk,1,Dostoyevski,16,Dönüşüm,1,Edebiyyat,140,Edgar Allan Poe,1,Eduardo Galeano,1,Eflâtun,1,Ejderhaların Danssı,1,Elias Canetti,1,Elvis Presley,2,Emil Michel Cioran,1,Emma Goldman,1,Eric Clapton,1,Eric Hoffer,1,Erich Fromm,3,Ernest Hemingway,2,Estela Welldon,1,Ethan Coen,2,Əkrəm Əylisli,1,Feature,20,Félix Guattari,1,Felsefe,93,Ferman Toroslar,1,Fernando Pessoa,1,Film,68,Franz Kafka,25,Freddie Mercury,1,Friedrich Engels,1,Friedrich Nietzsche,19,Füruğ Ferruhzad,1,Gabriel Garcia Marquez,1,Gabriel García Márquez,2,Galileo,2,Gemeinschaft,1,George Carlin,1,George Martin,1,George Orwell,1,Georges Canguilhem,1,Georges Perec,1,Gerçeklik açısından Kafka,1,Gilles Deleuze,5,Goethe,1,Gogol,4,Guguk Kuşu,1,Gustav Janouch,1,Guy Fawkes,1,Hakim Bey,1,Harriet Lerner,1,Hegel,2,Heinrich Böll,1,Hermann Broch,1,Hermann Hesse,5,Herta Müller,1,Hrant Dink,1,Iain Menzies Banks,1,Immanuel Kant,1,Ingeborg Bachmann,1,Ingmar Bergman,6,Inside Llewyn Davis,1,Italo Calvino,2,İran,1,İtalo Calvino,1,J. D. Salinger,2,Jack Kerouac,8,Jacques Brel,1,Jacques Lacan,13,Jacques Vergès,1,James Hawes,1,James Joyce,1,Jan Pol Sartr,1,Jason McQuinn,1,Jean Baudrillard,1,Jean Cocteau,1,Jean-Paul Sartre,10,Jehane Noujaim,1,Jenn Ashworth,1,Jiddu Krishnamurti,2,Jimi Hendrix,1,Joel Coen,2,John Berger,1,John Fante,2,John Lennon,5,John Steinbeck,4,Jorge Luis Borges,1,Jose Saramago,1,Joseph Conrad,1,Judith Butler,1,Juliet Mitchell,1,Julio Cortázar,1,Kaos'un Gizli Yaşam,1,Karamazov Kardeşler,2,Karl Marx,8,Kaybedenler Klübü,1,Ken Kesey,1,Kırmızı Pazartesi,1,Korkma Ben Varım,1,Kumarbaz,1,Kürk Mantolu Madonna,1,La Casa De Papel,1,Lady with Ermine,1,Lars von Trier,8,Laura Nyro,1,Leonard Cohen,1,Leonard Da Vinci,1,Lev Tolstoy,5,Lev Troçki,2,Linda Lee,1,Maksim Gorki,2,Malina,1,Marie Curie,1,Marilyn Manson,1,Marilyn Monroe,1,Mario Leis,1,Marlon Brando,1,Marqius de Sade,2,Martı Jonathan Livingston,1,Martin Heidegger,2,Maurice Blanchot,2,Max Stirner,15,Mental Pornografi Blog,2,Meqale,175,Michael De Montaigne,1,Michel Foucault,6,Mike Leigh,1,Milan Kundera,1,Miles Davis,1,Milgram,1,Milgram deneyi,1,Mohsen Namjoo,3,Monique Wittig,1,Morrisse,1,Murat Menteş,1,Mustafa Kemal Atatürk,1,Muzik,37,Neal Cassady,2,ngmar Bergman,1,Nick Cave,1,Nick Mason,1,Nikolay Gavriloviç Çernişevski,1,Nilgün Marmara,1,Noam Chomsky,2,Nostalghia,1,Notre Dame'ın Kamburu,1,Nuri Bilge Ceylan,2,Octavio Paz,1,Oğuz Atay,1,Ontolojik Anarşi,1,Onur Ünlü,2,Oscar Wilde,2,Osho,1,Oteki Ben,1,Ölüler Tanrısı,1,Ölüm Pornosu,1,Ömer Hayyam,1,Özdemir Asaf,1,Palyaço,1,Pantolonun Politik Tarihi,1,Patti Smith,1,Paul Lafargue,1,Paul McCartney,3,Paulo Coelho,2,Peter Kropotkin,2,Pierre Clastres,1,Pigme,1,Pink Floyd,2,Politika,1,Rachel Carson,1,Rachter'in Günlüğü,1,Rashit,1,Ray Davies,1,Rene Girard,1,René Wellek,1,Richard Bach,1,Richard Brautigan,1,Richard Dawkins,1,Richard Wagner,3,Richard Wright,1,Robert Musil,1,Roger Fornoff,1,Roger Garaudy,1,Roger Waters,2,Roman,9,Rose Laub Coser,1,Rus edebiyat,2,Ruth Sheppard,1,S. Reynolds & J. Press,1,Sabahattin Ali,2,Sait Faik,1,Salvador Dali,1,Samuel Beckett,4,Sasha Grey,1,Saul Newman,2,Sean Penn,1,Sırtımdaki Ev,1,Siddhartha,1,Sigmund Freud,19,Silence Spring,1,Simone de Beauvoir,6,Slavoj Zizek,6,Slavoj Žižek,15,slide,2,Sokrates,1,Soren Kierkegaard,1,Spinoza,1,SS,6,Stalker,1,Stephen Eric Bronner,1,Steve McQueen,1,Stranger,1,Suç ve Ceza,2,Supertramp,1,Sürgün,1,Şeyler,1,Tanrıya Karşı Söylev,1,Tarkovsky,5,Tek Bacaklı Yolcu,1,Teneke Trampet,1,The Beatles,4,The Butterfly Effect,1,The Rolling Stones,1,The Square,1,Theodor Adorno,4,Thomas Mann,1,Through a Glass Darkly,1,Tom Waits,2,Tomris Uyar,1,Tony Porter,1,Turan Dursun,2,Turgut Uyar,1,Ulua,1,Uluma,1,Ulus Baker,4,Umberto Eco,1,Utanç,1,V for Vendetta,1,Van Gogh,1,Victor Emil Frankl,1,Victor Hugo,1,Viktor Frankl,1,Vladimir Nabokov,2,Voltaire,1,Vsevolod İ. Pudovkin,1,Walter Benjamin,1,Wilhelm Reich,1,Will Durant,1,William S. Burroughs,2,William Shakespeare,1,Woody Allen,8,Xavier Dolan,1,Yabancı,1,Yad,1,Yolda,1,Yusif Vəzir Çəmənzəminli,1,Zeki Demirkubuz,3,Zen Kaçıkları,1,
ltr
item
Ali Rahimli: Sinemanın Dostoyevski'si Mike Leigh ve destansı filmi: Naked
Sinemanın Dostoyevski'si Mike Leigh ve destansı filmi: Naked
https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi5hoB3n2i50NKZNBzf9GZBjI24k7WnINRzEyu-mAyJo99lWLtuB5rtTkOisJrVeJeTD6hPaaKCfCieXQO5rKqNLuu-vpuQU9WdsXSKwr3pSfSMRWflhTHHt4zt_Lv0K2Dut0l6cz0F2k7n/s640/MV5BN2M4ZTBhODYtNThiZi00OGU0LWJiNmQtZTcwZmU4NTAzOTA4XkEyXkFqcGdeQXVyNTAyODkwOQ%2540%2540._V1_.jpg
https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi5hoB3n2i50NKZNBzf9GZBjI24k7WnINRzEyu-mAyJo99lWLtuB5rtTkOisJrVeJeTD6hPaaKCfCieXQO5rKqNLuu-vpuQU9WdsXSKwr3pSfSMRWflhTHHt4zt_Lv0K2Dut0l6cz0F2k7n/s72-c/MV5BN2M4ZTBhODYtNThiZi00OGU0LWJiNmQtZTcwZmU4NTAzOTA4XkEyXkFqcGdeQXVyNTAyODkwOQ%2540%2540._V1_.jpg
Ali Rahimli
https://alirahimli.blogspot.com/2018/02/sinemann-dostoyevskisi-mike-leigh-ve.html
https://alirahimli.blogspot.com/
https://alirahimli.blogspot.com/
https://alirahimli.blogspot.com/2018/02/sinemann-dostoyevskisi-mike-leigh-ve.html
true
8815050805795647263
UTF-8
Tüm Yazılar Yüklendi Hiç bir yazı bulunamadı HEPSİNİ GÖSTER DAHA FAZLA Cevapla Cevabı İptal Et Sil Tarafından Ana Sayfa Sayfalar İçerikler Hepsini Göster BU YAZIYA BENZER DİĞER YAZILAR ETİKET ARŞİV ARAMA BÜTÜN İÇERİKLER İsteğinizle eşleşme bulunamadı Ana Sayfaya Dön Sunday Monday Tuesday Wednesday Thursday Friday Saturday Sun Mon Tue Wed Thu Fri Sat January February March April May June July August September October November December Jan Feb Mar Apr May Jun Jul Aug Sep Oct Nov Dec just now 1 minute ago $$1$$ minutes ago 1 hour ago $$1$$ hours ago Yesterday $$1$$ days ago $$1$$ weeks ago more than 5 weeks ago Followers Follow THIS CONTENT IS PREMIUM Please share to unlock Copy All Code Select All Code All codes were copied to your clipboard Can not copy the codes / texts, please press [CTRL]+[C] (or CMD+C with Mac) to copy