Kitle gösterilerinin tabiatı (John Berger)

Fotoğraf - Jim Vondruska Yetmiş  yıl önce (6 Mayıs 1898’de) Milano’nun ortasında kadınlı erkekli işçilerin katıldığı bir kitle gösteris...

Fotoğraf - Jim Vondruska
Yetmiş  yıl önce (6 Mayıs 1898’de) Milano’nun ortasında kadınlı erkekli işçilerin katıldığı bir kitle gösterisi yapıldı. Bu gösteriye yol açan olaylar, bu yazıda yer veremeyeceğimiz kadar uzun bir tarihe sahip. Gösteri, General Beccaris’e bağlı ordu tarafından saldırıya uğrayıp dağıtıldı. Öğle vakti, atlı askerler kalabalığın üzerine saldırdı: Silahsız işçiler barikatlar kurmaya çalıştılar. Sıkıyönetim ilân edildi ve ordu üç gün boyunca silahsızlarla çatıştı.

Resmi sonuçlara göre 100 işçi öldü, 450 işçi yaralandı. Bir polis, bir asker tarafından yanlışlıkla öldürüldü. Orduda kayıp yoktu. (İki yıl sonra I. Umberto, katliamdan sonra “Milano kasabı” General Beccaris’i halkın ortasında kutladığı için öldürüldü.)Yazmakta olduğum bir hikâyeye gerekli olduğu için, 6 Mayıs’ta Corso Venezia’da gerçekleşen bu gösterinin bazı yönlerini anlamaya çalışıyordum. Bu süreç içinde, gösteriler hakkında, belki daha yaygın biçimde geçerli olabilecek bazı sonuçlara vardım.Kitle gösterileri, ayaklanmalardan veya isyanlardan ayrı tutulmalıdır; bununla birlikte, (şimdi artık ender rastlanan) bazı durumlarda, kitle gösterileri ayaklanmaya yahut isyana dönüşebilir. Ayaklanmanın gayesi genellikle acildir (bu aciliyet, ifade ettiği çaresizliğe denk düşer): Yiyeceği ele geçirmek, mahpusları kurtarmak, mülkü yakıp yıkmak. Devrimci isyanın gayeleriyse uzun vadeli ve daha kapsayıcıdır: Nihai gayesi, devlet iktidarını ele geçirmektir. Oysa gösterinin gayeleri semboliktir: Hemen hiç kullanılmayan bir gücü gösterir.Kalabalık bir insan topluluğu, belli ve önceden saptanmış açık alanda bir araya gelir. Az çok silahsızdırlar. (6 Mayıs 1898’de tamamen silahsızdılar.) Politikalarını protesto ettikleri devlet otoritesinin hizmetindeki baskı güçlerine karşı kendilerini hedef olarak ortaya koyarlar.Teorik olarak, gösterilerde yaygın görüşlerin yahut duyguların gücünü ortaya koymak amaçlanır: Teorik olarak, gösteriler devletin demokratik vicdanına bir sesleniştir. Ancak bu, varlığı pek muhtemel olmayan bir vicdanı varsaymak demektir.

Devlet otoritesi demokratik etkilere açıksa, gösteri pek gerekli olmayacaktır; açık değilse, otoritenin, hiç de gerçek tehdit taşımayan bu boş güç gösterisinden etkilenme ihtimali düşüktür. (Zaten kurulmuş olan alternatif devlet otoritesini desteklemek için yapılan bir gösteri –Garibaldi’nin 1860’ta Napoli’ye girmesinde olduğu gibi- özel bir durumdur ve etkisini hemen gösterebilir.)

Gösteriler, demokrasi ilkesinin henüz adı bile konmamışken başlamıştır. Çartist’lerin [adını “çart” yâni “bildirge”den alan, İngiltere kökenli işçi hareketi] ilk kitle gösterileri, demokrasi ilkesinin kabul edilmesini sağlamak için yürütülen mücadelenin bir parçasıydı. 1905’te St. Petersburg’da Çar’a dilekçe sunmak için bir araya gelen kitleler, mutlak bir monarşinin acımasız gücüne hitap ediyor, böylece kendilerini ona bir hedef olarak sunuyorlardı. Bu olayda da kitleler –bütün Avrupa’da görülen yüzlerce benzer olayda olduğu gibi- kurşunlanarak yere seriliyordu.

Öyle görünüyor ki gösterilerin gerçek fonksiyonu, varolan devlet otoritesini ciddiye alınabilecek bir ölçüde ikna etmek değildir. Böyle bir gayeden söz etmek, yalnızca işleri kolaylaştıracak bir rasyonalizasyondur [akıl yürütmedir].

Gerçek şudur ki, kitle gösterileri birer devrim provasıdır. Stratejik, hatta taktik provalar değil, devrimci bilince ulaşma provaları. Provayla gerçek gösteri arasında geçen süre epeyce uzayabilir: Bunların nitelikleri –provası yapılan bilincin yoğunluğu- farklı durumlarda oldukça önemli değişiklikler gösterebilir: Ancak, bu prova unsurunu taşımayan gösterilerin, resmi olarak kışkırtılan halk gösterileri olarak tanımlanması daha doğru olur.

Ne kadar kendiliğinden doğarsa doğsun, bir gösteri, kendisini sıradan hayattan ayıran icat edilmiş bir olaydır. Değeri, işte bu icat verimi oluşundan kaynaklanır; çünkü öngörme gücü, prova niteliği burada yatar.

Kitle gösterisi, katılanları, varolan bir fonksiyona tepki oluşturmak üzere değil, kendi fonksiyonunu inşa etmek üzere bir araya toplamasıyla diğer kitle eylemlerinden ayrılır: Bu bakımdan kitle gösterisi –grev söz konusu olduğu zaman bile– işyerlerindeki her türlü işçi toplanmasından yahut herhangi bir seyirci kalabalığından ayrılır. Yalnızca bir araya gelmiş olması bile yerleşik düzeni tehdit etmeye yeten bir birlikteliktir bu.

Devlet otoriteleri, kitle gösterilerine katılanların sayısı konusunda genellikle yalan söylerler. Ne var ki bu yalan fazla bir şey değiştirmez. (Gösteriler devletin demokratik vicdanına gerçekten bir seslenme olsaydı, o zaman bu yalan belki bir anlam taşırdı.) Katılanların sayısının önemi, gösteriye dahil olanların yahut yakınlık duyarak izleyenlerin doğrudan yaşadıkları tecrübelerde yatabilir. Bu insanlar için, sayılar artık sayı olmaktan çıkar; duyduklarının delili, tahayyül ettiklerinin sonuçları olur. Gösteri ne kadar büyük olursa, katılanların toplam kolektif gücü açısından o kadar etkili ve âcil (görülebilir, işitilebilir, dokunulabilir) bir sembolizasyon (eğretileme) hâline gelir.

Sembolizasyon diyorum, çünkü bu şekilde kazanılan güç, orada bulunanların gizli (potansiyel) gücünü de, bir gösteride sergilendiği kadarıyla gerçek güçlerini de hiç kuşkusuz aşar. Ne kadar çok kişi olursa, orada olmayanları birbirlerine ve kendi kendilerine o kadar iyi temsil ederler. Böylelikle kitle gösterisi, bir soyutlamaya hem vücut verir, hem de onu yaygınlaştırır. Ona katılanlar, bir sınıfa ait olduklarını daha kesin olarak fark ederler. Bu sınıfa ait olmak, yalnızca ortak bir kaderi imâ etmenin ötesine geçerek, ortak bir fırsatı temsil etmeye başlar. Ait oldukları sınıfın fonksiyonunun kısıtlı kalmasına artık gerek olmadığını fark etmeye başlarlar; bu sınıf da, tıpkı gösteride olduğu gibi, kendi fonksiyonunu kendisi inşa edebilir.

Devrimci bilinç, gösteri yerinin seçimi ve taşıdığı anlamla bir başka yoldan da prova edilir. Gösteriler, temelde şehirlere özgüdür; genellikle, şehir yahut millet açısından sembolik değer taşıyan bir merkezin mümkün olduğunca yakınında yer alacak biçimde planlanır. “Hedefleri” ender olarak stratejik önemde –tren istasyonları, kışlalar, radyo istasyonları, havaalanları- olur. Kitle gösterisi, bir şehir yahut başkentin sembolik ele geçirilişi olarak yorumlanabilir. Burada da sembolik olma veya eğretileme, gösteriye katılanların yararına işler.

Göstericilerin icra ettiği düzensiz bir olay olsa da, gösteri, çok değişik gayeler için kullanılmak üzere planlanan şehir merkezinin yakınında yer alır. Göstericiler, yürüyüp geçtikleri sokakların yahut doldurdukları açık alanların normal yaşantısını kesintiye uğratırlar. Bu bölgeleri “kesip ayırırlar” ve henüz buraları tümüyle işgal edecek güçleri bulunmadığından, hâlâ yoksun oldukları gücü sergilemek için bu bölgeleri geçici bir sahneye dönüştürürler.

Göstericilerin, sahnelerini çevreleyen şehir hakkındaki görüşleri de değişir. Gösteri yaparak, gündelik hayatlarını sürdürürken ferdî yahut kolektif olarak elde edebildiklerinden çok daha büyük bir özgürlük ve bağımsızlık –ayrıca verimi önemsiz olsa da, daha fazla yaratıcılık- sergilerler. Gündelik hayatlarında, şartları yalnızca bir ölçüde değiştirebilirler; gösteri yaparken ise, sembolik olarak, şartların karşısına tam da kendi özvarlıklarını çıkarırlar.

Bu yaratıcılık, özü gereği ümitsiz, ödenen bedel de yüksektir belki; ama göstericilerin bakış açılarını geçici olarak değiştirir. Bir bütün olarak şehri kuranın ve sürmesini sağlayanın, kendileri yahut temsil ettikleri kişiler olduğunu fark ederler. Şehre başka bir gözle bakmaya başlarlar. Kendilerine ait bir ürün, gizli güçlerini azaltmak yerine pekiştiren bir ürün olarak görmeye başlarlar onu.

Son olarak, devrimci bilincin prova edilmesinde başvurulan başka bir yol daha vardır. Göstericiler, kanun ve düzen güçleri denen şeyin karşısına hedef olarak kendilerini koyarlar. Gene de, oluşturdukları hedef ne kadar büyük olursa, kendilerini o kadar güçlü hissederler. Bu, ne o sıradan “sayıların gücü” ilkesiyle, ne de kitle psikolojisine ilişkin kaba saba teorilerle açıklanabilir. Gerçekteki incinebilirlikleriyle yenilmezlik duyguları arasındaki karşıtlık, göstericilerin devlet otoritesine dayattıkları ikileme denk düşer.

Otorite ya boyun eğmeli ve kalabalığın istediğini yapmasına izin vermelidir: Bu durumda, sembolik olan birdenbire gerçeklik kazanır; kalabalığın örgütlenmeden ve hazırlıktan yoksun oluşu zafer kazanmasını engellese bile, olay, otoritenin zayıflığını sergiler. Yahut otorite karşılık vermek ve kalabalığı şiddet kullanarak dağıtmak zorunda kalacaktır: Bu durumda da, böyle bir otoritenin demokratik olmayan niteliği, kitle önünde sergilenmiş olur. Söz konusu kaçınılmaz ikilem, sergilenen zayıflıkla sergilenen otorite arasındadır. (Resmî olarak onaylanan ve denetlenen gösteri, aynı ikilemi ihtiva etmez: Bu tür gösterinin sembolikliği sansür altına alınmıştır: İşte bu yüzden ben onu sırf seyirlik gösteri olarak adlandırıyorum.)

Otorite, neredeyse değişmez bir biçimde, hep şiddet kullanmayı seçer. Otoritenin sergilediği şiddetin derecesi, pek çok faktöre bağlıdır; ancak gösterinin oluşturduğu fiziki tehdit bu faktörler arasında pek yer almaz. Tehdit, özünde semboliktir. Ancak otorite, gösteriye saldırmakla, sembolik olayın tarihi bir olay hâline gelmesini sağlamış olur: Hatırlanacak, ders çıkarılacak, intikamı alınacak bir olay.

Şiddeti üzerine çekmek, gösterinin tabiatında vardır. Yol açtığı provokasyon da şiddete dayalı olabilir. Ancak sonunda, ortaya koyduğu etkiden daha fazlasına kendisi katlanmak zorunda kalacaktır. Bu hem taktik bir gerçektir, hem de tarihi. Gösterilerin tarihi rolü, varolan devlet otoritesinin adaletsizliğini, acımasızlığını, mantıksızlığını göstermektir. Gösteriler, masumiyetin ortaya koyduğu protestolardır.

Ancak masumiyet iki türlüdür; bu iki tür, yalnızca sembolik seviyede tekmiş gibi ele alınabilir. Siyasî çözümleme ve devrimci eylemin planlanması amacıyla, bu iki türün birbirinden ayrı tutulması gerekir. Savunulması gereken bir masumiyet vardır: Biri adaletten kaynaklanan masumiyettir, diğeri tecrübe yoksunluğu sonucunda ortaya çıkan masumiyet.

Gösteriler, siyasi istekleri, daha bunları doğuracak siyasi vasıtalar oluşturulmazdan önce ifade ederler. Gösteriler, kendi isteklerinin gerçekleşmesini öngörür, böylelikle de bu isteklerin gerçekleşmesine katkıda bulunurlar; ancak kendi başlarına bu istekleri elde edemezler.

Herhangi bir reel tarihi durumda, devrimcilerin üzerinde karar vermeleri gereken mesele, daha fazla sembolik provanın gerekli olup olmadığıdır. Bundan sonraki safha, gösterinin kendisi için taktik ve strateji eğitimi yapmaktır.

Bu yazı, ilk olarak 23 Mayıs 1968’de haftalık New Society dergisinde yayımlanmıştır. Türkçeye Müge Gürsoy Sökmen tarafından çevrilmiş ve John Berger’in 19 yazısını bir araya getiren O Ana Adanmış (Metis Yayıncılık, 1988) adlı kitapta yer almıştır.
Ad

A Separation,1,Adam Schaff,1,Adem ve Havva,1,Akra'da Bulunan Elyazması,1,Alain Badiou,4,Alain Resnais,1,Alan Woods,1,Albert Camus,17,Albert Einstein,4,Alejandro González Iñárritu,1,Alenka Zupančič,1,Alexander Supertramp,1,Alfred Hitchcock,4,Alıntı,1,Ali Rahimli,4,Allen Ginsberg,5,Amin Maalouf,1,Anarşi,2,André Breton,1,Andrey Tarkovski,7,Ani Gezinti,1,Anton Çehov,2,Antonin Artaud,1,Anubis,1,Aristoteles,1,Arthur Danto,1,Arthur Rosenberg,1,Arthur Schopenhauer,2,Arundhati Roy,1,Asghar Farhadi,3,Attila İlhan,1,Aynadaki Gibi,1,AzBlog,14,Aziz Nesin,2,Babaya Mektup,1,Beat Kuşağı,17,Belgesel,5,Belinski,1,Bertolt Brecht,3,Bertrand Russell,1,Bilim,10,Billie Holiday,1,Biyografya,22,Björk,1,Bob Black,1,Bob Dylan,1,Bozkırkurdu,1,Böyle Buyurdu Zerdüşt,1,Breaking Bad,1,Bulantı,1,Bülent Ortaçgil,2,Büyülenme,1,Camera Lucida,1,Can Yücel,2,Cemal Süreya,1,Charles Baudelaire,2,Charles Bukowski,6,Charles Dickens,1,Charlie Chaplin,2,Charlie Parker,1,Christfried Tögel,1,Christine Bard,1,Christopher McCandless,1,Christopher Nolan,1,Chuck Palahniuk,3,Çarlz Bukovski,1,Çavdar Tarlasında Çocuklar,1,Dallas Buyers Club,1,Damon Albarn,1,Daniel Goleman,1,Dava,1,David Gilmour,1,Demian,1,Desiderius Erasmus,1,Didier Lauru,1,Dieter Forte,1,Djivan Gasparyan,1,Dominique Laporte,1,Dostluk Bağları ve Dostluk,1,Dostoyevski,16,Dönüşüm,1,Edebiyyat,140,Edgar Allan Poe,1,Eduardo Galeano,1,Eflâtun,1,Ejderhaların Danssı,1,Elias Canetti,1,Elvis Presley,2,Emil Michel Cioran,1,Emma Goldman,1,Eric Clapton,1,Eric Hoffer,1,Erich Fromm,3,Ernest Hemingway,2,Estela Welldon,1,Ethan Coen,2,Əkrəm Əylisli,1,Feature,20,Félix Guattari,1,Felsefe,93,Ferman Toroslar,1,Fernando Pessoa,1,Film,68,Franz Kafka,25,Freddie Mercury,1,Friedrich Engels,1,Friedrich Nietzsche,19,Füruğ Ferruhzad,1,Gabriel Garcia Marquez,1,Gabriel García Márquez,2,Galileo,2,Gemeinschaft,1,George Carlin,1,George Martin,1,George Orwell,1,Georges Canguilhem,1,Georges Perec,1,Gerçeklik açısından Kafka,1,Gilles Deleuze,5,Goethe,1,Gogol,4,Guguk Kuşu,1,Gustav Janouch,1,Guy Fawkes,1,Hakim Bey,1,Harriet Lerner,1,Hegel,2,Heinrich Böll,1,Hermann Broch,1,Hermann Hesse,5,Herta Müller,1,Hrant Dink,1,Iain Menzies Banks,1,Immanuel Kant,1,Ingeborg Bachmann,1,Ingmar Bergman,6,Inside Llewyn Davis,1,Italo Calvino,2,İran,1,İtalo Calvino,1,J. D. Salinger,2,Jack Kerouac,8,Jacques Brel,1,Jacques Lacan,13,Jacques Vergès,1,James Hawes,1,James Joyce,1,Jan Pol Sartr,1,Jason McQuinn,1,Jean Baudrillard,1,Jean Cocteau,1,Jean-Paul Sartre,10,Jehane Noujaim,1,Jenn Ashworth,1,Jiddu Krishnamurti,2,Jimi Hendrix,1,Joel Coen,2,John Berger,1,John Fante,2,John Lennon,5,John Steinbeck,4,Jorge Luis Borges,1,Jose Saramago,1,Joseph Conrad,1,Judith Butler,1,Juliet Mitchell,1,Julio Cortázar,1,Kaos'un Gizli Yaşam,1,Karamazov Kardeşler,2,Karl Marx,8,Kaybedenler Klübü,1,Ken Kesey,1,Kırmızı Pazartesi,1,Korkma Ben Varım,1,Kumarbaz,1,Kürk Mantolu Madonna,1,La Casa De Papel,1,Lady with Ermine,1,Lars von Trier,8,Laura Nyro,1,Leonard Cohen,1,Leonard Da Vinci,1,Lev Tolstoy,5,Lev Troçki,2,Linda Lee,1,Maksim Gorki,2,Malina,1,Marie Curie,1,Marilyn Manson,1,Marilyn Monroe,1,Mario Leis,1,Marlon Brando,1,Marqius de Sade,2,Martı Jonathan Livingston,1,Martin Heidegger,2,Maurice Blanchot,2,Max Stirner,15,Mental Pornografi Blog,2,Meqale,175,Michael De Montaigne,1,Michel Foucault,6,Mike Leigh,1,Milan Kundera,1,Miles Davis,1,Milgram,1,Milgram deneyi,1,Mohsen Namjoo,3,Monique Wittig,1,Morrisse,1,Murat Menteş,1,Mustafa Kemal Atatürk,1,Muzik,37,Neal Cassady,2,ngmar Bergman,1,Nick Cave,1,Nick Mason,1,Nikolay Gavriloviç Çernişevski,1,Nilgün Marmara,1,Noam Chomsky,2,Nostalghia,1,Notre Dame'ın Kamburu,1,Nuri Bilge Ceylan,2,Octavio Paz,1,Oğuz Atay,1,Ontolojik Anarşi,1,Onur Ünlü,2,Oscar Wilde,2,Osho,1,Oteki Ben,1,Ölüler Tanrısı,1,Ölüm Pornosu,1,Ömer Hayyam,1,Özdemir Asaf,1,Palyaço,1,Pantolonun Politik Tarihi,1,Patti Smith,1,Paul Lafargue,1,Paul McCartney,3,Paulo Coelho,2,Peter Kropotkin,2,Pierre Clastres,1,Pigme,1,Pink Floyd,2,Politika,1,Rachel Carson,1,Rachter'in Günlüğü,1,Rashit,1,Ray Davies,1,Rene Girard,1,René Wellek,1,Richard Bach,1,Richard Brautigan,1,Richard Dawkins,1,Richard Wagner,3,Richard Wright,1,Robert Musil,1,Roger Fornoff,1,Roger Garaudy,1,Roger Waters,2,Roman,9,Rose Laub Coser,1,Rus edebiyat,2,Ruth Sheppard,1,S. Reynolds & J. Press,1,Sabahattin Ali,2,Sait Faik,1,Salvador Dali,1,Samuel Beckett,4,Sasha Grey,1,Saul Newman,2,Sean Penn,1,Sırtımdaki Ev,1,Siddhartha,1,Sigmund Freud,19,Silence Spring,1,Simone de Beauvoir,6,Slavoj Zizek,6,Slavoj Žižek,15,slide,2,Sokrates,1,Soren Kierkegaard,1,Spinoza,1,SS,6,Stalker,1,Stephen Eric Bronner,1,Steve McQueen,1,Stranger,1,Suç ve Ceza,2,Supertramp,1,Sürgün,1,Şeyler,1,Tanrıya Karşı Söylev,1,Tarkovsky,5,Tek Bacaklı Yolcu,1,Teneke Trampet,1,The Beatles,4,The Butterfly Effect,1,The Rolling Stones,1,The Square,1,Theodor Adorno,4,Thomas Mann,1,Through a Glass Darkly,1,Tom Waits,2,Tomris Uyar,1,Tony Porter,1,Turan Dursun,2,Turgut Uyar,1,Ulua,1,Uluma,1,Ulus Baker,4,Umberto Eco,1,Utanç,1,V for Vendetta,1,Van Gogh,1,Victor Emil Frankl,1,Victor Hugo,1,Viktor Frankl,1,Vladimir Nabokov,2,Voltaire,1,Vsevolod İ. Pudovkin,1,Walter Benjamin,1,Wilhelm Reich,1,Will Durant,1,William S. Burroughs,2,William Shakespeare,1,Woody Allen,8,Xavier Dolan,1,Yabancı,1,Yad,1,Yolda,1,Yusif Vəzir Çəmənzəminli,1,Zeki Demirkubuz,3,Zen Kaçıkları,1,
ltr
item
Ali Rahimli: Kitle gösterilerinin tabiatı (John Berger)
Kitle gösterilerinin tabiatı (John Berger)
https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiHQSi6jErRRhyrlQ2iA1AfpkBK6BiKnIxoiETD0JKHV5URu-RULTbtM8IAS5OP9mith4Q2hPAgaePMiyEzzQP0ctzx6fVOToTE2cPrpQzwpHxCToAybTjkAVX43Q0Ei0vQg8eHb9d0BiHU/s640/104095714-GettyImages-622104930r.1910x1000.jpg
https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiHQSi6jErRRhyrlQ2iA1AfpkBK6BiKnIxoiETD0JKHV5URu-RULTbtM8IAS5OP9mith4Q2hPAgaePMiyEzzQP0ctzx6fVOToTE2cPrpQzwpHxCToAybTjkAVX43Q0Ei0vQg8eHb9d0BiHU/s72-c/104095714-GettyImages-622104930r.1910x1000.jpg
Ali Rahimli
https://alirahimli.blogspot.com/2017/08/kitle-gosterilerinin-tabiat-john-berger.html
https://alirahimli.blogspot.com/
https://alirahimli.blogspot.com/
https://alirahimli.blogspot.com/2017/08/kitle-gosterilerinin-tabiat-john-berger.html
true
8815050805795647263
UTF-8
Tüm Yazılar Yüklendi Hiç bir yazı bulunamadı HEPSİNİ GÖSTER DAHA FAZLA Cevapla Cevabı İptal Et Sil Tarafından Ana Sayfa Sayfalar İçerikler Hepsini Göster BU YAZIYA BENZER DİĞER YAZILAR ETİKET ARŞİV ARAMA BÜTÜN İÇERİKLER İsteğinizle eşleşme bulunamadı Ana Sayfaya Dön Sunday Monday Tuesday Wednesday Thursday Friday Saturday Sun Mon Tue Wed Thu Fri Sat January February March April May June July August September October November December Jan Feb Mar Apr May Jun Jul Aug Sep Oct Nov Dec just now 1 minute ago $$1$$ minutes ago 1 hour ago $$1$$ hours ago Yesterday $$1$$ days ago $$1$$ weeks ago more than 5 weeks ago Followers Follow THIS CONTENT IS PREMIUM Please share to unlock Copy All Code Select All Code All codes were copied to your clipboard Can not copy the codes / texts, please press [CTRL]+[C] (or CMD+C with Mac) to copy