Stokholm Sendromu ve Hegel'in Köle-Efendi Diyalektiği

Stockholm Sendromu ile anılan banka soygununu düzenleyen Jan-Erik Olsson, gaz maskesi takmış polisler ile olay yerinden uzaklaşıyor, 1973....

Stockholm Sendromu ile anılan banka soygununu düzenleyen Jan-Erik Olsson, gaz maskesi takmış polisler ile olay yerinden uzaklaşıyor, 1973.
Stokholm Sendromu olarak da adlandırılan, sert otorite figürü ile sertliğe maruz kalan birey arasındaki, bireyin teslimiyetçi bir tutum sergilediği ilişki biçimini, Hegel’in iki yüzyıl önce tariflediği köle-efendi diyalektiği zemininde yeniden ele almakta yarar vardır. Bu diyalektik, aynı zamanda toplumsal ve bireysel ontolojik görünümlerin daha iyi anlaşılabilmesi için de gereklidir. Bireyin bilinci ile ilgili bazı yapısal özellikler, gerek Stokholm Sendromu, gerekse birçok siyasi ve toplumsal fenomeni anlamamıza yardımcı olacak nitelikler taşımaktadır.

Hegel, bireyin kendi bilinci anlamında kullandığı özbilinç kavramı ile ilgili, tanınma zorunluluğu ve bağımlılık olarak tanımladığı iki önemli özellikten söz etmiştir; bilinç varolduğunu bilir ancak bu biliş bir gerçeklik kazanmamıştır. Kendisinden emin olabilmesi için, öteki bilinçlerin de işin içine girdiği bir dizge (sistem) içinde, kendi koordinatlarını belirlediği bir gerçekliği oluşturması gerekmektedir. Bu noktada bilincimizin en önemli önceliği, kendisi gibi olan bir başka bilinçte kendisinin nasıl algılandığını bilmek durumuna gelir. Bu nedenle, öteki ile olan ilişkimizde ötekine, onun özbilinci nedir acaba diyerek bakmayız, o bizi nasıl görüyor diye bakarız. Bu bakış, bilincin kendisini tanıması için zorunlu bir aşamadır, aksi halde bilincin kendisini tanıyabileceği başka bir yol söz konusu değildir. Bu durum bilinçlerin bağımlılığını da yaratır.

Tanınma zorunluluğu ve bağımlılık, bilincin öteki bilinçle(rle) bir tür alma verme oyunu oynamaya başlamasına neden olur. Bilincimiz önce kendisini öteki bilince verir ancak verdiği şeyi yeniden kendisine geri almak zorundadır, ötekinde kalan bilinç kendisini tanıyamaz, bu yansıma zorunludur. Böylelikle bu oyun, bilincin kendisini önce öteki haline getirdiği, sonra da ötekini ortadan kaldırarak kendisine özdeş hale geldiği sürekli bir alışveriş sürecine dönüşür. Bilinç, ötekinin zihnine göndermiş olduğu, bu nedenle de başka bir bilinçte varolan kendisinin artık özsel olmadığını bilir. Bu nedenle de, özne olarak kendinden emin olabilmesi için, bu nesnel durumu, başkasına ait olan bu özsel olmayan nesnenin başkalığını ortadan kaldırmalı, yani varlığının hiçbir dışvarlığa bağlı olmadığını, yani yaşama bağlı olmadığını görmelidir. Çünkü yaşam, birey için bir nesne biçiminde varolmak demektir, bilincin kendi kendine kendisini tanıdığı biçime yaşamın içinde yer yoktur. Yaşam içinde bilincin her ötekileşmesi, bilincin kendisini kendisi olarak tanıyabilmesi için gerekli olan dizgenin kurulması için zorunludur ancak, bir yandan da ortadan kaldırılması gereken bir nesne yaratır. Özbilinç bu oyunda, ötekileşme ve özdeşleşme biçimindeki iki ucun arasında bulunan oyun kurucudur. Hegel, bu oyunu oyunun içindeki her bilincin kendisi için, kendi adına oynaması gerektiğini belirtir. Bilinçler karşılıklı olarak kendilerini birbirlerine vermeli, sonra da ötekinin kendisini geri almasına izin vermelidirler. Tüm bilinçler karşılıklı olarak birbirlerini tanıyarak kendilerini tanımaktadırlar. Bu durum her bilinç için bir tanıyan ve tanınan ikileşmesinin ortaya çıkmasına neden olur. Ancak bu ikileşme ve bağımlılık durumu bilinç için çok huzursuz edici bir sıkıntı kaynağı olur. Bilinç başkasına bağımlı olmadan, tek bir bütünlük olarak kendisinden emin olmak ister. Bilinç, bağımsız ve tek bir bütünlük olarak kendisinden emin olduğu kesin bir huzur noktasına ulaşma arayışının içindedir.

Özbilinç, ötekine bağımlı olmadan ve tek bir bütünlük içinde olduğunu kansız bir yaşam mücadelesi ile anlayabilir. Özbilinç ancak yaşamın ortaya çıkarttığı öteki bilinci ve öteki bilinçteki kendilik nesnesini ortadan kaldırarak halen varoluyorsa kendisinden emin hale gelir. Bu süreç hiçbir zaman sona ulaşmayan, sürekli diyalektik bir devinim içinde ve değişen koşullara göre yinelenmesi gereken bir süreçtir. Ancak Hegel bu belirsizlikten hoşlanmayan bazı bilinçlerin, bu eşit ve karşılıklı ilişkiden kaçınarak kendi hayatlarını tehlikeye atıp, kendini kendi bildiği gibi ortaya koymak eğiliminde olduğunu belirtir. Bilincin her şeyini ortaya koyduğu ve yok edilmeyi göze aldığı bu nokta, eğer ki hayatta kalırsa, kendisinden emin olacağı ve huzuru yakalayacağı noktadır. Hegel, bu cesareti gösterip de kendisini karşısındakine kabul ettiren bilincin Efendi bilinci olduğunu, korkarak geri çekilen bilincin ise Köle bilinci olduğunu belirtir. Böyle bir ilişkide Efendi salt tanıyan merci konumundadır ve Köle de korkup geri çekilerek Efendisinin bu konumunu kabullendiği için, sürekli olarak Efendisi tarafından tanınmak için çabalamak durumundadır.

Heidegger de korkunun bireyi bir hiç haline getiren özelliğini vurgulamıştır. Oysa Heidegger’in belirttiği gibi hiç olarak kalmak olanağı olmadığı için, hiç olduğu noktadan başka bir noktaya bilinç itilerek kendisini bir başka bilinçte tanıma çabasından kendisini alıkoyamaz. Korkan bilinç, kendisini kendisi gibi ortaya koyamaz, çünkü ortaya koyacağı kendisi, bir hiç haline gelmiştir. Bu durumda birey, kendi varoluşunu kendisi için kesinleştirecek bir bilinci aramaya koyulur. Korkmuş bilinç, efendisini aramaya bağımlı olmuş bilinçtir, köleleşmiş bir bilinçtir. Köleleştiği için de efendisini bulmak ve kendisini efendisinin bilincinde tanımak zorundadır. Günümüzün toplumlarında bireyler kendilerini korkutan bilinçle yüz yüze gelme olanağına da sahip değillerdir. Oysa Stokholm Sendromu’nda doğrudan bir ilişki olduğu için, Stokholm Sendromu toplumsal fenomenleri açıklamaya yeterli değildir. Günümüz insanı, hangi ülkede yaşarsa yaşasın, dolaylı tehditlere, terör eylemlerine, ekonomik krizlere, ve gelecekle ilgili olumsuz senaryolara sıklıkla maruz kalarak korkutulmuş bir bireydir. Hegel’in belirttiği gibi, “bu bilinç ne bu ya da şu öğede, ne de bu ya da şu an için değil, ama bütün bir özü için korku duymuştur; çünkü ölüm korkusunu, saltık Efendi korkusunu duymuştur. Bununla içten yıkılmış, kendi içinde tepeden tırnağa titremiş, ve içinde sağlam ne varsa sarsılmıştır”. Kendi geleceği, çocuklarının geleceği, içinde bulunduğu toplumun geleceği için sürekli korku içinde olan ve Kafkaesk bir toplumda yaşayan bir bilinç için artık en önemli öncelik, kendisini, nereden geldiği belli olmayan  bir tehdide karşı koruyup kollayacak olduğunu düşündüğü güçlü, dövüşken, korkusuz görünen bir efendi bulmak ve onun bilincinde tanınmak için çabalamaktır. Toplumlar o efendiyi gerçekten buluyorlar mı, yoksa bulduklarına inandırılıyorlar mı, bu üzerinde durmaya değer bir konudur.   Demokrasi ve özgürlük, öncelikle korkmaması için gerekli olanakların sağlanmış olduğu bireylerin gerçekleştirebilecekleri bir ütopyadır. Korkması için her şeyin hazır olduğu bir bilincin köleleşmemesi olanağı yoktur. Stokholm Sendromu’nu bir de bu gözle görmekte yarar vardır.

Mutluhan İzmir


Ad

A Separation,1,Adam Schaff,1,Adem ve Havva,1,Akra'da Bulunan Elyazması,1,Alain Badiou,4,Alain Resnais,1,Alan Woods,1,Albert Camus,17,Albert Einstein,4,Alejandro González Iñárritu,1,Alenka Zupančič,1,Alexander Supertramp,1,Alfred Hitchcock,4,Alıntı,1,Ali Rahimli,4,Allen Ginsberg,5,Amin Maalouf,1,Anarşi,2,André Breton,1,Andrey Tarkovski,7,Ani Gezinti,1,Anton Çehov,2,Antonin Artaud,1,Anubis,1,Aristoteles,1,Arthur Danto,1,Arthur Rosenberg,1,Arthur Schopenhauer,2,Arundhati Roy,1,Asghar Farhadi,3,Attila İlhan,1,Aynadaki Gibi,1,AzBlog,13,Aziz Nesin,2,Babaya Mektup,1,Beat Kuşağı,17,Belgesel,5,Belinski,1,Bertolt Brecht,3,Bertrand Russell,1,Bilim,10,Billie Holiday,1,Biyografya,22,Björk,1,Bob Black,1,Bob Dylan,1,Bozkırkurdu,1,Böyle Buyurdu Zerdüşt,1,Breaking Bad,1,Bulantı,1,Bülent Ortaçgil,2,Büyülenme,1,Camera Lucida,1,Can Yücel,2,Cemal Süreya,1,Charles Baudelaire,2,Charles Bukowski,6,Charles Dickens,1,Charlie Chaplin,2,Charlie Parker,1,Christfried Tögel,1,Christine Bard,1,Christopher McCandless,1,Christopher Nolan,1,Chuck Palahniuk,3,Çarlz Bukovski,1,Çavdar Tarlasında Çocuklar,1,Dallas Buyers Club,1,Damon Albarn,1,Daniel Goleman,1,Dava,1,David Gilmour,1,Demian,1,Desiderius Erasmus,1,Didier Lauru,1,Dieter Forte,1,Djivan Gasparyan,1,Dominique Laporte,1,Dostluk Bağları ve Dostluk,1,Dostoyevski,16,Dönüşüm,1,Edebiyyat,140,Edgar Allan Poe,1,Eduardo Galeano,1,Eflâtun,1,Ejderhaların Danssı,1,Elias Canetti,1,Elvis Presley,2,Emil Michel Cioran,1,Emma Goldman,1,Eric Clapton,1,Eric Hoffer,1,Erich Fromm,3,Ernest Hemingway,2,Estela Welldon,1,Ethan Coen,2,Əkrəm Əylisli,1,Feature,20,Félix Guattari,1,Felsefe,93,Ferman Toroslar,1,Fernando Pessoa,1,Film,68,Franz Kafka,25,Freddie Mercury,1,Friedrich Engels,1,Friedrich Nietzsche,19,Füruğ Ferruhzad,1,Gabriel Garcia Marquez,1,Gabriel García Márquez,2,Galileo,2,Gemeinschaft,1,George Carlin,1,George Martin,1,George Orwell,1,Georges Canguilhem,1,Georges Perec,1,Gerçeklik açısından Kafka,1,Gilles Deleuze,5,Goethe,1,Gogol,4,Guguk Kuşu,1,Gustav Janouch,1,Guy Fawkes,1,Hakim Bey,1,Harriet Lerner,1,Hegel,2,Heinrich Böll,1,Hermann Broch,1,Hermann Hesse,5,Herta Müller,1,Hrant Dink,1,Iain Menzies Banks,1,Immanuel Kant,1,Ingeborg Bachmann,1,Ingmar Bergman,6,Inside Llewyn Davis,1,Italo Calvino,2,İran,1,İtalo Calvino,1,J. D. Salinger,2,Jack Kerouac,8,Jacques Brel,1,Jacques Lacan,13,Jacques Vergès,1,James Hawes,1,James Joyce,1,Jan Pol Sartr,1,Jason McQuinn,1,Jean Baudrillard,1,Jean Cocteau,1,Jean-Paul Sartre,10,Jehane Noujaim,1,Jenn Ashworth,1,Jiddu Krishnamurti,2,Jimi Hendrix,1,Joel Coen,2,John Berger,1,John Fante,2,John Lennon,5,John Steinbeck,4,Jorge Luis Borges,1,Jose Saramago,1,Joseph Conrad,1,Judith Butler,1,Juliet Mitchell,1,Julio Cortázar,1,Kaos'un Gizli Yaşam,1,Karamazov Kardeşler,2,Karl Marx,8,Kaybedenler Klübü,1,Ken Kesey,1,Kırmızı Pazartesi,1,Korkma Ben Varım,1,Kumarbaz,1,Kürk Mantolu Madonna,1,La Casa De Papel,1,Lady with Ermine,1,Lars von Trier,8,Laura Nyro,1,Leonard Cohen,1,Leonard Da Vinci,1,Lev Tolstoy,5,Lev Troçki,2,Linda Lee,1,Maksim Gorki,2,Malina,1,Marie Curie,1,Marilyn Manson,1,Marilyn Monroe,1,Mario Leis,1,Marlon Brando,1,Marqius de Sade,2,Martı Jonathan Livingston,1,Martin Heidegger,2,Maurice Blanchot,2,Max Stirner,15,Mental Pornografi Blog,2,Meqale,175,Michael De Montaigne,1,Michel Foucault,6,Mike Leigh,1,Milan Kundera,1,Miles Davis,1,Milgram,1,Milgram deneyi,1,Mohsen Namjoo,3,Monique Wittig,1,Morrisse,1,Murat Menteş,1,Mustafa Kemal Atatürk,1,Muzik,37,Neal Cassady,2,ngmar Bergman,1,Nick Cave,1,Nick Mason,1,Nikolay Gavriloviç Çernişevski,1,Nilgün Marmara,1,Noam Chomsky,2,Nostalghia,1,Notre Dame'ın Kamburu,1,Nuri Bilge Ceylan,2,Octavio Paz,1,Oğuz Atay,1,Ontolojik Anarşi,1,Onur Ünlü,2,Oscar Wilde,2,Osho,1,Oteki Ben,1,Ölüler Tanrısı,1,Ölüm Pornosu,1,Ömer Hayyam,1,Özdemir Asaf,1,Palyaço,1,Pantolonun Politik Tarihi,1,Patti Smith,1,Paul Lafargue,1,Paul McCartney,3,Paulo Coelho,2,Peter Kropotkin,2,Pierre Clastres,1,Pigme,1,Pink Floyd,2,Politika,1,Rachel Carson,1,Rachter'in Günlüğü,1,Rashit,1,Ray Davies,1,Rene Girard,1,René Wellek,1,Richard Bach,1,Richard Brautigan,1,Richard Dawkins,1,Richard Wagner,3,Richard Wright,1,Robert Musil,1,Roger Fornoff,1,Roger Garaudy,1,Roger Waters,2,Roman,9,Rose Laub Coser,1,Rus edebiyat,2,Ruth Sheppard,1,S. Reynolds & J. Press,1,Sabahattin Ali,2,Sait Faik,1,Salvador Dali,1,Samuel Beckett,4,Sasha Grey,1,Saul Newman,2,Sean Penn,1,Sırtımdaki Ev,1,Siddhartha,1,Sigmund Freud,19,Silence Spring,1,Simone de Beauvoir,6,Slavoj Zizek,6,Slavoj Žižek,15,slide,2,Sokrates,1,Soren Kierkegaard,1,Spinoza,1,SS,6,Stalker,1,Stephen Eric Bronner,1,Steve McQueen,1,Stranger,1,Suç ve Ceza,2,Supertramp,1,Sürgün,1,Şeyler,1,Tanrıya Karşı Söylev,1,Tarkovsky,5,Tek Bacaklı Yolcu,1,Teneke Trampet,1,The Beatles,4,The Butterfly Effect,1,The Rolling Stones,1,The Square,1,Theodor Adorno,4,Thomas Mann,1,Through a Glass Darkly,1,Tom Waits,2,Tomris Uyar,1,Tony Porter,1,Turan Dursun,2,Turgut Uyar,1,Ulua,1,Uluma,1,Ulus Baker,4,Umberto Eco,1,Utanç,1,V for Vendetta,1,Van Gogh,1,Victor Emil Frankl,1,Victor Hugo,1,Viktor Frankl,1,Vladimir Nabokov,2,Voltaire,1,Vsevolod İ. Pudovkin,1,Walter Benjamin,1,Wilhelm Reich,1,Will Durant,1,William S. Burroughs,2,William Shakespeare,1,Woody Allen,8,Xavier Dolan,1,Yabancı,1,Yad,1,Yolda,1,Yusif Vəzir Çəmənzəminli,1,Zeki Demirkubuz,3,Zen Kaçıkları,1,
ltr
item
Ali Rahimli: Stokholm Sendromu ve Hegel'in Köle-Efendi Diyalektiği
Stokholm Sendromu ve Hegel'in Köle-Efendi Diyalektiği
https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiTPnOzc4j-RyH6FUY91SdKD024Ng9HoSEK9uvbefN7EJFWuHT2jXgzrj-ivYoCZ9q8oyRkZpQr09IHkD8fPt_3eHH13e178-inhdS-pAdnTR2Q_rZ60RIK3oImkbZzssLlHMJuLbZf62Ow/s640/Stockholm-Sendromu-1-1078x516.jpg
https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiTPnOzc4j-RyH6FUY91SdKD024Ng9HoSEK9uvbefN7EJFWuHT2jXgzrj-ivYoCZ9q8oyRkZpQr09IHkD8fPt_3eHH13e178-inhdS-pAdnTR2Q_rZ60RIK3oImkbZzssLlHMJuLbZf62Ow/s72-c/Stockholm-Sendromu-1-1078x516.jpg
Ali Rahimli
https://alirahimli.blogspot.com/2016/05/stokholm-sendromu-ve-hegelin-kole.html
https://alirahimli.blogspot.com/
https://alirahimli.blogspot.com/
https://alirahimli.blogspot.com/2016/05/stokholm-sendromu-ve-hegelin-kole.html
true
8815050805795647263
UTF-8
Tüm Yazılar Yüklendi Hiç bir yazı bulunamadı HEPSİNİ GÖSTER DAHA FAZLA Cevapla Cevabı İptal Et Sil Tarafından Ana Sayfa Sayfalar İçerikler Hepsini Göster BU YAZIYA BENZER DİĞER YAZILAR ETİKET ARŞİV ARAMA BÜTÜN İÇERİKLER İsteğinizle eşleşme bulunamadı Ana Sayfaya Dön Sunday Monday Tuesday Wednesday Thursday Friday Saturday Sun Mon Tue Wed Thu Fri Sat January February March April May June July August September October November December Jan Feb Mar Apr May Jun Jul Aug Sep Oct Nov Dec just now 1 minute ago $$1$$ minutes ago 1 hour ago $$1$$ hours ago Yesterday $$1$$ days ago $$1$$ weeks ago more than 5 weeks ago Followers Follow THIS CONTENT IS PREMIUM Please share to unlock Copy All Code Select All Code All codes were copied to your clipboard Can not copy the codes / texts, please press [CTRL]+[C] (or CMD+C with Mac) to copy