En mahrem anınız herkesçe bilinir zaten,bu yüzden bir telefonu, teflon bir tavayı,alelade bir seks oyuncağından ayıramazsınız.Bu yüzden en...
En mahrem anınız herkesçe bilinir zaten,bu yüzden bir telefonu, teflon bir tavayı,alelade bir seks oyuncağından ayıramazsınız.Bu yüzden en ahlaksız fikrinizi bile söylemek sıradan bir hal almıştır.En tabu gördüğünüz değerlere saldırmak, sıradandır. Haklarında en büyük hakaretleri ettiğiniz toplumsal figürler/liderler, o insanların kendileri değil, simülasyonlarıdır.
Tekrarlar. Kitle iletişim araçlarının en büyük silahları.
"İlerlemeye ve yapmaya devam etmek sistemin körü körüne sürüp gitmesini ve değiştirilemezliğini haklı çıkarır.Tekrar eden her şey sağlıklıdır; ister doğanın ister endüstrinin döngüsü olsun. Dergilerde hep aynı bebekler sırıtır durur, caz makinesi gümbür gümbür çalışmaya devamını eder... Kültür endüstrisi döngülerden; annelerin her şeye rağmen halâ çocuk doğurmalarına, çarkların her şeye rağmen durmamasına haklı olarak duyulan hayretten beslenir"
Her ikisi de nesillerin düşünme biçimini değiştirmeye yöneliktir.
Üstelik kitle iletişiminin propagandasından uzakta kalmak da mümkün değildir. Küçük esnaf, eğitimciler, akademisyenler, öğrenciler, işçiler, ev hanımları, hatta çocuklar bile günümüz trendlerinden ayrı kalmamak için, kitle iletişiminin bir parçası olmak zorunda hisseder kendilerini. İzlenilen bir televizyon dizisinin, herhangi bir sinema filminden; sabah kuşağı kadın programlarının, ana haber bültenlerinden; çizgi filmlerin, erotik şovlardan hiçbir farkı yoktur. Hepsi aynı sektöre (iç içe geçmiş hegemon kültür endüstrisine) hizmet eder. Hepsi insanların benzer arzularını tetikler. Bir çocuğun sahip olmak istediği çizgi film figürü ile bir spor delisi yetişkinin satın aldığı basketbol figürü, aynı doyumu sağlayacağı önsezisi ile tüketilir.Teflon bir tavayı, alelade bir seks oyuncağından ayıramazsınız: Biri yiyip içerek, diğeri üremeye yardım ederek soyun devamına katkıda bulunur. İkisinin reklamında da aynı tatmin olmuş suratlar vardır. İçerik, yerini tatmin-olma olasılığına bırakmıştır.
Kitle iletişim araçları ile promosyonu yapılan nesneler, işlevlerini yalmz tek bir fonksiyona indirger: paylaşım. Bilgisayarınızdan formet ettiğiniz bir e-posta ile paylaşır hale gelirsiniz zaten herkesçe bilinen/ üretilmiş fikrinizi. Nesnelerin yerini çoktan fikirler almıştır zaten ve artık tüketilen şeylerin bir değeri de iletişimsel hale gelmiştir. Kitle iletişim araçlarında görülemeyecek, dolayısıyla da iletiş-ilemeyecek hiçbir şey üretilmez.
Bu yüzden en ahlaksız fikrinizi bile söylemek sıradan bir hal almıştır. İnternet sitelerinde veya forum sayfalarında yapılan eleştirilerin hepsi fabrikasyondur. En mahrem anınız herkesçe bilinir zaten. En tabu gördüğünüz değerlere saldırmak, sıradandır. Haklarında en büyük hakaretleri ettiğiniz toplumsal figürler/liderler, o insanların kendileri değil, simülasyonlarıdır. Bir devrim kahramanı olan Ernesto Che Guevara ile Che markalı gömlekler aynı anlamı paylaşmaz; ama gözlem düzeyinde bir o kadar da aynıdır. Bir ülkeyi emperyalist zorbalıktan çıkarmış ordunun liderine düzülen ahlaksız hakaretlerin hepsi aslında daha önce hegemon tarafından üretilmiş ahlaki sınırlar içindedir. Sınırı aştığını sanan her blog-yazarı, çoktan belirlenmiş sınırları tekrar eder.
Tekrarlar. Kitle iletişim araçlarının en büyük silahları.
"İlerlemeye ve yapmaya devam etmek sistemin körü körüne sürüp gitmesini ve değiştirilemezliğini haklı çıkarır.Tekrar eden her şey sağlıklıdır; ister doğanın ister endüstrinin döngüsü olsun. Dergilerde hep aynı bebekler sırıtır durur, caz makinesi gümbür gümbür çalışmaya devanı eder... Kültür endüstrisi döngülerden; annelerin her şeye rağmen halâ çocuk doğurmalarına, çarkların her şeye rağmen durmamasına haklı olarak duyulan hayretten beslenir"
Tekrar edilenler, aynılığı, birörnekliği temsil eder. Her yerde çalınıp duran ve hepsi birbirine benzeyen aşk şarkıları gibi, herkesin üzerindeki aynı kıyafetler gibi, yıldan yıla değişiklik gösteren saç kesimleri gibi, uğruna binlerce fokun katledildiği moda ayakkabılar gibi, zengin kız-fakir oğlan filmleri ve bu filmlerin yeniden çevrimleri gibi, tekno müzik gibi, bilgisayarlara indirilen aynı diziler, filmler, hatta altyazılar gibi, herkesin güldüğü aynı espriler gibi... Ve elbette hep aynı bireyler gibi.
"Kültür endüstrisi hain bir biçimde insanı bir tür varlığı olarak gerçekleştirir. Herkes bir başkasının yerine geçebilecekleriyle vardır; herkes yedektir ya da yalnızca türün bir örneği. Birey olarak herkes yeri kesinlikle doldurulabilirdir, salt bir hiçliktir ve bunu zamanla o benzerliği kaybettiğinde iyice hissetmeye başlar".""
Ve eğer herkes eşitse, herkes aynıysa, herkes birbirinin yerini doldurabilirce; o zaman rastlantısal olan ile planlanmış olan da aynı şeydir. Bugünün ünlüleri hem bir rastlantı hem de bir plan dahilinde bulundukları yerlerdedir. Zenginleri de öyle. Başarılıları da öyle...
Ama fakirleri, ünlü olmayanları ve başarısızları da vardır bu toplumun. Eğer mevcut diğer tüm ideolojileri dışlayan "yeni ideolojinin nesnesi dünyanın bu olduğu [haliyse]"," bu dünyadan payını alamayanlar, dıştakilerdir (thc outsiders). Dışlanmışlardır ve dışlanmaları gereklidir. Bugünün refah-devletinde aç kalanlar, kaybedenlerdir. Bunu hak ettikleri için kaybetmişlerdir. Zira kendinizi bu tekrarlar içinde bile sisteme adapte edememişseniz, sadece bir başarısızlık-hikâyesisinizdir. Sizi bu zavallı dışlanmışlığınızdan kurtarmak için kültür endüstrisi sosyal yardım kuruluşlarını bile seferber etmiştir.
Tekrarlar. Kitle iletişim araçlarının en büyük silahları.
"İlerlemeye ve yapmaya devam etmek sistemin körü körüne sürüp gitmesini ve değiştirilemezliğini haklı çıkarır.Tekrar eden her şey sağlıklıdır; ister doğanın ister endüstrinin döngüsü olsun. Dergilerde hep aynı bebekler sırıtır durur, caz makinesi gümbür gümbür çalışmaya devamını eder... Kültür endüstrisi döngülerden; annelerin her şeye rağmen halâ çocuk doğurmalarına, çarkların her şeye rağmen durmamasına haklı olarak duyulan hayretten beslenir"
Her ikisi de nesillerin düşünme biçimini değiştirmeye yöneliktir.
Üstelik kitle iletişiminin propagandasından uzakta kalmak da mümkün değildir. Küçük esnaf, eğitimciler, akademisyenler, öğrenciler, işçiler, ev hanımları, hatta çocuklar bile günümüz trendlerinden ayrı kalmamak için, kitle iletişiminin bir parçası olmak zorunda hisseder kendilerini. İzlenilen bir televizyon dizisinin, herhangi bir sinema filminden; sabah kuşağı kadın programlarının, ana haber bültenlerinden; çizgi filmlerin, erotik şovlardan hiçbir farkı yoktur. Hepsi aynı sektöre (iç içe geçmiş hegemon kültür endüstrisine) hizmet eder. Hepsi insanların benzer arzularını tetikler. Bir çocuğun sahip olmak istediği çizgi film figürü ile bir spor delisi yetişkinin satın aldığı basketbol figürü, aynı doyumu sağlayacağı önsezisi ile tüketilir.Teflon bir tavayı, alelade bir seks oyuncağından ayıramazsınız: Biri yiyip içerek, diğeri üremeye yardım ederek soyun devamına katkıda bulunur. İkisinin reklamında da aynı tatmin olmuş suratlar vardır. İçerik, yerini tatmin-olma olasılığına bırakmıştır.
Kitle iletişim araçları ile promosyonu yapılan nesneler, işlevlerini yalmz tek bir fonksiyona indirger: paylaşım. Bilgisayarınızdan formet ettiğiniz bir e-posta ile paylaşır hale gelirsiniz zaten herkesçe bilinen/ üretilmiş fikrinizi. Nesnelerin yerini çoktan fikirler almıştır zaten ve artık tüketilen şeylerin bir değeri de iletişimsel hale gelmiştir. Kitle iletişim araçlarında görülemeyecek, dolayısıyla da iletiş-ilemeyecek hiçbir şey üretilmez.
Bu yüzden en ahlaksız fikrinizi bile söylemek sıradan bir hal almıştır. İnternet sitelerinde veya forum sayfalarında yapılan eleştirilerin hepsi fabrikasyondur. En mahrem anınız herkesçe bilinir zaten. En tabu gördüğünüz değerlere saldırmak, sıradandır. Haklarında en büyük hakaretleri ettiğiniz toplumsal figürler/liderler, o insanların kendileri değil, simülasyonlarıdır. Bir devrim kahramanı olan Ernesto Che Guevara ile Che markalı gömlekler aynı anlamı paylaşmaz; ama gözlem düzeyinde bir o kadar da aynıdır. Bir ülkeyi emperyalist zorbalıktan çıkarmış ordunun liderine düzülen ahlaksız hakaretlerin hepsi aslında daha önce hegemon tarafından üretilmiş ahlaki sınırlar içindedir. Sınırı aştığını sanan her blog-yazarı, çoktan belirlenmiş sınırları tekrar eder.
Tekrarlar. Kitle iletişim araçlarının en büyük silahları.
"İlerlemeye ve yapmaya devam etmek sistemin körü körüne sürüp gitmesini ve değiştirilemezliğini haklı çıkarır.Tekrar eden her şey sağlıklıdır; ister doğanın ister endüstrinin döngüsü olsun. Dergilerde hep aynı bebekler sırıtır durur, caz makinesi gümbür gümbür çalışmaya devanı eder... Kültür endüstrisi döngülerden; annelerin her şeye rağmen halâ çocuk doğurmalarına, çarkların her şeye rağmen durmamasına haklı olarak duyulan hayretten beslenir"
Tekrar edilenler, aynılığı, birörnekliği temsil eder. Her yerde çalınıp duran ve hepsi birbirine benzeyen aşk şarkıları gibi, herkesin üzerindeki aynı kıyafetler gibi, yıldan yıla değişiklik gösteren saç kesimleri gibi, uğruna binlerce fokun katledildiği moda ayakkabılar gibi, zengin kız-fakir oğlan filmleri ve bu filmlerin yeniden çevrimleri gibi, tekno müzik gibi, bilgisayarlara indirilen aynı diziler, filmler, hatta altyazılar gibi, herkesin güldüğü aynı espriler gibi... Ve elbette hep aynı bireyler gibi.
"Kültür endüstrisi hain bir biçimde insanı bir tür varlığı olarak gerçekleştirir. Herkes bir başkasının yerine geçebilecekleriyle vardır; herkes yedektir ya da yalnızca türün bir örneği. Birey olarak herkes yeri kesinlikle doldurulabilirdir, salt bir hiçliktir ve bunu zamanla o benzerliği kaybettiğinde iyice hissetmeye başlar".""
Ve eğer herkes eşitse, herkes aynıysa, herkes birbirinin yerini doldurabilirce; o zaman rastlantısal olan ile planlanmış olan da aynı şeydir. Bugünün ünlüleri hem bir rastlantı hem de bir plan dahilinde bulundukları yerlerdedir. Zenginleri de öyle. Başarılıları da öyle...
Ama fakirleri, ünlü olmayanları ve başarısızları da vardır bu toplumun. Eğer mevcut diğer tüm ideolojileri dışlayan "yeni ideolojinin nesnesi dünyanın bu olduğu [haliyse]"," bu dünyadan payını alamayanlar, dıştakilerdir (thc outsiders). Dışlanmışlardır ve dışlanmaları gereklidir. Bugünün refah-devletinde aç kalanlar, kaybedenlerdir. Bunu hak ettikleri için kaybetmişlerdir. Zira kendinizi bu tekrarlar içinde bile sisteme adapte edememişseniz, sadece bir başarısızlık-hikâyesisinizdir. Sizi bu zavallı dışlanmışlığınızdan kurtarmak için kültür endüstrisi sosyal yardım kuruluşlarını bile seferber etmiştir.
Hakan Övünç Ongur
Tüketim Toplumu, Nevrotik Kültür ve Dövüş Kulübü