İlkel Toplumlarda İktidar Sorunu (Pierre Clastres)

Pierre Clastres Son yirmi yıl boyunca, etnoloji parlak bir gelişme gösterdi; bu sayede ilkel toplumlar, kaderlerinden (yok olmaktan) değ...

Pierre Clastres
Son yirmi yıl boyunca, etnoloji parlak bir gelişme gösterdi; bu sayede ilkel toplumlar, kaderlerinden (yok olmaktan) değilse bile, en azından, çok eski bir egzotizm geleneğinin, Batı düşüncesinde ve imgeleminde onları mahkum ettiği sürgünden kurtuldular. Avrupa uygarlığının bütün diğer toplum sistemlerinden mutlak biçimde üstün olduğu konusundaki safça inanç yerini yavaş yavaş, emperyalistçe bir tutumla bir değerler hiyerarşisi öne sürmekten vazgeçerek ve artık ilkel toplumları yargılamaktan kaçınarak, sosyo-kültürel farklılıkların birarada bulunabileceğini kabul eden bir kültürel göreceliğe (relativizme) bıraktı. Bir başka deyişle, artık ilkel toplumlara, az çok aydınlanmış, az çok hümanist amatörün meraklı ya da oyalanmacı bakışıyla bakılmıyor; ilkel toplumlar bir ölçüde ciddiye alınıyor. Sorun bu ciddiye almanın nereye kadar gittiğini bilmektir.

İlkel toplumdan tam olarak ne anlaşılıyor? Sorunun yanıtını, bu toplumların özgül varlığını belirlemek isteyen, bunları indirgenemez toplumsal oluşumlar haline getiren şeyi saptamak isteyen en klasik antropolojide bulabiliriz: İlkel toplumlar devletsiz toplumlardır, bünyesinde ayrı politik iktidar organı bulunmayan toplumlardır. Toplumları ilk önce devletin varlığına ya da yokluğuna göre sınıflandırabiliriz; bunun sonucunda toplumlar iki gruba ayrılırlar: Devletsiz toplumlar ve devletli toplumlar; ilkel toplumlar ve diğerleri. Bu kuşkusuz bütün devletli toplumların birbiriyle aynı olduğu anlamına gelmez: Devletin çeşitli tarihsel biçimleri tek bir tipe indirgenemez ve arkaik despotik devleti, liberal burjuva devleti ya da faşist ya da komünist totaliter devleti birbiriyle karıştırmak maruz görülemez. O halde, özellikle totaliter devletin radikal yeniliğini ve özgüllüğünü anlamayı önleyecek olan bu karıştırmadan kaçınmaya dikkat ederek, ortak bir özelliğin devletli toplumları blok halinde ilkel toplumlarla karşı karşıya getirdiği fikri savunulacak. Devletli toplumların hepsi, diğerlerinde görülmeyen bu bölünme boyutunu taşırlar, bütün devletli toplumlar kendi varlıklarında hükmedenler ve hükmedilenler şeklinde bölünmüşlerdir, oysa devletsiz toplumlar bu bölünmeden habersizdirler: ilkel toplumları devletsiz toplumlar olarak tanımlamak, bunların kendi varlıklarında homojen olduklarını, çünkü bölünmemiş olduklarını söylemektir. Bu toplumların etnolojik tanımı da bu özelliklerine dayanır: Bu toplumlarda ayrı iktidar organı yoktur, iktidar toplumdan ayrılmış değildir.

İlkel toplumları ciddiye almak, sonuçta onları tam olarak tanımlayan şu önerme üzerine düşünmek anlamına gelir: Bu toplumlarda, toplumsal alandan ayrı bir politik alan ortaya konamaz. Yunan’daki başlangıcından bu yana Batı politik düşüncesi, politikanın özünü hükmedenler ve hükmedilenler arasındaki, bilenler ve dolayısıyla emir verenler ile bilmeyenler ve dolayısıyla boyun eğenler arasındaki toplumsal bölünmeye göre kavrayarak politikanın içinde insanın toplumsallığının özünü ortaya koymayı (insan politik bir hayvandır) bilmiştir. Toplumsal alan politikayla sınırlıdır, politika ise, biri ya da birilerinin toplumun geri kalanı üzerindeki (onların iyiliği ya da kötülüğü için olması burada önemli değil) iktidarın (meşru olup olmaması burada önemli değil) uygulanmasından ibarettir: Platon ve Aristoteles için olduğu gibi, Herakleitos için de, ancak kralların himayesi altında bir toplum olabilir; toplum emir verenler ile boyun eğenler arasındaki bölünme olmadan düşünülemez ve iktidarın olmadığı yerde toplumsallığın alt aşamasından ya da toplumdışı bir durumdan söz edilebilir ancak.

16. yüzyılın başlangıcında, ilk Avrupalılar, Güney Amerika yerlilerini yaklaşık bu terimlerle değerlendiriyorlardı. “Şeflerin” kabileler üzerinde hiçbir iktidarı olmadığını, bunların gerçek toplumlar olmadığını ilan ediyorlardı: “İnançsız, kanunsuz, kralsız” Vahşiler.

İlkel toplumların bu çok egzotik özelliğini anlamak değil, fakat sadece betimlemek gerektiğinde bile, etnologların da bazen belli bir kararsızlık gösterdikleri doğrudur: Lider denilen kişiler her türlü iktidardan yoksundurlar, şeflik politik iktidarın dışında olmuştur. İşlevsel olarak bu saçma görünüyor: Şeflik ve iktidar nasıl ayrı olarak düşünülebilir? Kendisini şef yapan temel özellikten, yani topluluk üzerinde iktidardan yoksun bir şef ne işe yarar? Gerçekte, vahşi şefin emir verme gücüne sahip olmaması, hiçbir işe yaramadığı anlamına gelmez; tersine, ona toplum tarafından verilen bir dizi görevi vardır ve bu sıfatla o, toplumun bir tür ücretsiz memuru olarak görülebilir. İktidarsız bir şef ne yapar? Esas olarak, toplumun bir birlik bütünlük olarak ortaya çıkma isteğine, yani topluluğun, öteki topluluklar karşısında özgüllüğünü, özerkliğini, bağımsızlığını göstermek amacıyla ortaya koyduğu ortak çabaya sahip çıkmak ve bunun sorumluluğunu almakla görevlendirilmiştir. Bir başka deyişle ilkel lider, esas olarak, koşullar ve olaylar, topluluğu öteki topluluklarla ilişkiye soktuğunda, toplum adına konuşan kişidir. Oysa, her ilkel toplum için, öteki topluluklar her zaman iki sınıf meydana getirirler: Dostlar ve düşmanlar. Birincilerle ittifak ilişkileri kurmak ya da ilişkileri güçlendirmek, diğerleriyle ise, gerektiğinde savaşmak sözkonusudur. Buradan liderin somut, ampirik işlevlerinin deyim yerindeyse, uluslararası ilişkiler alanında yoğunlaştığı ve dolayısıyla bu faaliyet tipiyle ilgili nitelikler gerektirdiği anlaşılıyor: Ustalık, yani topluluğun güvenliğini sağlayacak ittifak ağlarını güçlendirmeye yönelik diplomatik yetenek; cesaret, yani düşmanların baskınlarına karşı etkili bir savunma sağlamaya ya da mümkünse onlara karşı yapılan seferlerde zafer sağlamaya yönelik savaşçılık yeteneği.

Bu noktaya itiraz edecek kişiler çıkabilir ve "bunlar bir dışişleri bakanının ya da savunma bakanının görevleri değil mi? diye sorabilirler.Kuşkusuz. Yine de şu temel farklılıkla: İlkel lider, şef olarak (denilebilirse), topluluğa dayatmak üzere hiçbir zaman kendi başına karar almaz. Geliştirdiği ittifak stratejisi, hedeflediği askerî taktik hiçbir zaman kendisine ait değildir: Tam olarak kabilenin isteğine ya da açık iradesine yanıt veren uygulamalardır. Bütün muhtemel pazarlıklar ya da görüşmeler herkese açıktır ve savaş yapma niyeti ancak toplum böyle olmasını istediğinde ilan edilir. Ve kuşkusuz başka türlü olamaz: Bir lider, her türlü iktidardan yoksun olduğuna göre (bunu biliyoruz), komşularıyla kendi hesabına, kendi amaçlarını topluma dayatmak için hiçbir araca sahip olamayacağı bir ittifak ya da düşmanlık politikası izlemeyi de düşünmeyecektir. Sonuçta o, sadece bir sözcü olma hakkına ya da daha doğrusu ödevine sahiptir: Toplumun isteğini ve iradesini başkalarına iletmek.

Öte yandan, grubun yabancılarla dış ilişkilerini sağlayan bir memur olarak değil de, grubun iç ilişkileri bakımından şefin işlevleri nelerdir? Pek doğaldır ki, öteki birimler karşısında, ona en azından toplumun hizmetine sunduğu yetenekleriyle garanti altına alınmış bir güven duyuyor demektir. Bu kesinlikle yanlış olarak genellikle iktidarla karıştırılan, prestij denilen şeydir. Oldukça açık bir şekilde anlaşılıyor ki, liderin, sahip olduğu prestijle desteklenen görüşü, kendi toplumu içinde, gerektiğinde diğer bireylerinkinden daha fazla dikkate alınır. Fakat şefin sözüne yöneltilen özel dikkat (her zaman değil), hiçbir zaman onun bir kumanda sözü haline, bir iktidar söylemi haline gelmesine izin verecek düzeye çıkmaz: Liderin bakış açısı, birlik bütünlük olarak toplumun bakış açısını ifade ettiği ölçüde dinlenecektir. Buradan şu sonuç çıkmaktadır: Şef, kimsenin itaat etmeyeceğini önceden bildiği emirler formüle etmediği gibi, örneğin iki birey ya da iki aile arasında bir anlaşmazlık çıktığında hakemlik etme hakkına da sahip değildir (yani bu güçten yoksundur). Uyuşmazlığı, kendisinin temsilcisi olacağı varolmayan bir yasa adına çözmeye değil, karşıt tarafların iyi duygularına seslenerek, sürekli olarak, atalardan devralınan iyi anlaşma geleneğine göndermede bulunarak yatıştırmaya çalışacaktır. Şefin ağzından kumanda-itaat ilişkisini yargılayan kelimeler değil,toplumun kendi üstüne olan kendine ait söylemi, kendisini bölünmemiş bir toplum olarak ilan ettiği söylemi ve bu bölünmemiş varlığını koruma isteğiyle konuşur.

Şu halde ilkel toplumlar bölünmemiş toplumlardır (ve bu nedenle her biri kendini bir birlik bütünlük olarak ortaya koyar): Yoksulları sömüren zenginlerin bulunmadığı sınıfsız toplumlar; ayrı bir iktidar organının bulunmadığı, hükmedenler ve hükmedilenler halinde bölünmemiş toplumlardır. Artık ilkel toplumların bu son sosyolojik özelliğini tamamen ciddiye almanın zamanı geldi. Şeflik ve iktidar arasındaki ayrım, bu toplumlarda iktidar sorununun bulunmadığı, onların apolitik olduğu anlamına mı gelir? Evrimci “düşünce” -ve görünüşte onun üstünkörülükten en uzak değişkesi sayılan Marksizm (özellikle Engelsçi yorumu)- bunun böyle olduğunu ve bu durumun sözkonusu toplumların ilkel, yani esas niteliğinden kaynaklandığını öne sürer: Bu toplumlar insanlığın çocukluk dönemini, gelişmesinin ilk çağını temsil ederler ve bu halleriyle tamamlanmamışlar, bitmemişlerdir, dolayısıyla büyümeye, yetişkin hale gelmeye, apolitiklikten politiğe geçmeye adaydırlar. Her toplumun geleceğinde bölünme vardır, toplumdan ayrı bir iktidar organı, ortak yararı bilen, bunu herkese söyleyen ve bunu onlara dayatma görevini üstlenen bir organ olarak devlet vardır.

Devletsiz toplumlar olarak ilkel toplumlar üstüne, neredeyse genelleşmiş, geleneksel anlayış budur. Devletin eksikliği, onların tamamlanmamışlıklarını, varlıklarının embriyon aşamasını, tarih dışılıklarını gösterir. Fakat gerçekten böyle midir? Açıkça görülmektedir ki, böyle bir değerlendirme sonuçta tarihi, insanlığın, mekanik bir biçimde birbirini doğuran ve izleyen toplumsalın biçimleri arasındaki zorunlu hareketi olarak gören bir anlayışa bağlı ideolojik bir önyargıdan başka bir şey değildir. Fakat bu tarih neo-teolojisi ve ondan kaynaklanan fanatik süreklikçilik (continuisme) reddedildiğinde, ilkel toplumlar kendi varlıklarında önceden kazılı bulunan geleceğin tüm tarihine gebe olsalar da, artık tarihin sıfır noktası olmaktan çıkarlar. Bu pek de masum olmayan egzotizmden kurtulan antropoloji artık politikanın gerçek sorusunu ciddiye alabilir: İlkel toplumlar neden devletsiz toplumlardır? Politikanın alt aşamasında embriyonlar değil, fakat eksiksiz, tamamlanmış, olgun toplumlar olarak ilkel toplumlarda devlet yoktur, çünkü bunu, yani toplumsal bünyenin hükmedenler ve hükmedilenler olarak bölünmesini reddederler. Vahşilerin politikası sonuçta, ayrı bir iktidar organının çıkmasına sürekli engel olmaya, şeflik kurumu ile iktidar uygulamasının, baştan kaçınılmaz olan karşılaşmasını önlemeye dayanır. İlkel toplumda ayrı bir iktidar organı yoktur, çünkü iktidar toplumdan ayrılmamıştır, çünkü bir birlik bütünlük olarak, bölünmemiş varlığını korumak amacıyla, bağrında efendiler ve uyruklar arasında, şef ve kabile arasında eşitsizliğin ortaya çıkmasını önlemek amacıyla iktidarı elinde tutan toplumdur. İktidarı elde tutmak, onu uygulamaktır; onu uygulamak ise, iktidarın uygulandığı kişilere hükmetmektir: İşte ilkel toplumların istemediği (istememişlerdi) tam tamına budur; işte ilkel toplumlarda şefler bu nedenle iktidardan yoksundur, bu nedenle iktidar tek vücut olan toplumdan ayrı değildir. Eşitsizliğin reddi, ayrı iktidarın reddi: Bütün ilkel toplumların sürekli duyduğu bir kaygıdır. Bu mücadeleden vazgeçtiklerinde, iktidar arzusu ve boyun eğme arzusu adını taşıyan gizli güçlere (bunlar serbest kalmadığı durumda tahakkümün ve köleliğin ortaya çıkışı anlaşılamaz) engel olma çabasını bıraktıklarında, özgürlüklerini kaybedeceklerini çok iyi biliyorlardı.

İlkel toplumda, şeflik, iktidarın varsayılan, görünürdeki yerinden başka bir şey değildi. Peki gerçek yeri neresidir? Onu elinde tutan ve bölünmemiş bir birlik halinde uygulayan toplumsal bünyedir. Toplumdan ayrılmamış olan bu iktidar, tek bir yönde uygulanır, tek bir projeyi canlandırır: Toplumun varlığını bölünmemişlik içinde tutmak, insanlar arasındaki eşitsizliğin toplum içindeki bölünmeyi getirmesini önlemek. Buna bağlı olarak bu iktidar, toplumu bozabilecek, onun içine eşitsizliği sokabilecek her şey üzerinde uygulanır: Diğerlerinin yanısıra, iktidarın ele geçirilmesinin olası olduğu kurum üzerinde, şeflik üzerinde uygulanır. Şef, kabile içinde gözetim altındadır: Toplum, prestij zevkinin iktidar arzusuna dönüşmemesine dikkat eder. Eğer şefin iktidar arzusu çok belirgin bir hal alırsa, izlenen yol basittir: O terkedilir, hatta öldürülür. Bölünme hayaleti belki de ilkel toplumun yakasını bırakmıyor, fakat bu toplum onu kovalama araçlarına sahip.

İlkel toplumlar örneği bize şunu öğretiyor: Bölünme toplumsallığın varlığında içkin değildir, bir başka deyişle devlet öncesiz sonrasız değildir, şurada ya da burada bir doğum tarihi vardır. Peki neden ortaya çıkmıştır? Devletin kökeniyle ilgili soru şu şekilde kesinleştirilmelidir: Bir toplum hangi koşullarda ilkel olmaktan çıkar? Neden devleti önleyen kodlamalar, tarihin şu ya da bu anında yok oluyorlar? Yalnızca ilkel toplumların işleyişinin dikkatli bir incelemesinin kökenler problemini aydınlatmayı sağlayacağına hiç şüphe yoktur. Ve belki de devletin doğuş anı üzerine bu şekilde tutulan ışık, onun ölüm olasılığının (gerçekleşebilir olsun olmasın) koşullarını da aydınlatacaktır.
Ad

A Separation,1,Adam Schaff,1,Adem ve Havva,1,Akra'da Bulunan Elyazması,1,Alain Badiou,4,Alain Resnais,1,Alan Woods,1,Albert Camus,17,Albert Einstein,4,Alejandro González Iñárritu,1,Alenka Zupančič,1,Alexander Supertramp,1,Alfred Hitchcock,4,Alıntı,1,Ali Rahimli,4,Allen Ginsberg,5,Amin Maalouf,1,Anarşi,2,André Breton,1,Andrey Tarkovski,7,Ani Gezinti,1,Anton Çehov,2,Antonin Artaud,1,Anubis,1,Aristoteles,1,Arthur Danto,1,Arthur Rosenberg,1,Arthur Schopenhauer,2,Arundhati Roy,1,Asghar Farhadi,3,Attila İlhan,1,Aynadaki Gibi,1,AzBlog,13,Aziz Nesin,2,Babaya Mektup,1,Beat Kuşağı,17,Belgesel,5,Belinski,1,Bertolt Brecht,3,Bertrand Russell,1,Bilim,10,Billie Holiday,1,Biyografya,22,Björk,1,Bob Black,1,Bob Dylan,1,Bozkırkurdu,1,Böyle Buyurdu Zerdüşt,1,Breaking Bad,1,Bulantı,1,Bülent Ortaçgil,2,Büyülenme,1,Camera Lucida,1,Can Yücel,2,Cemal Süreya,1,Charles Baudelaire,2,Charles Bukowski,6,Charles Dickens,1,Charlie Chaplin,2,Charlie Parker,1,Christfried Tögel,1,Christine Bard,1,Christopher McCandless,1,Christopher Nolan,1,Chuck Palahniuk,3,Çarlz Bukovski,1,Çavdar Tarlasında Çocuklar,1,Dallas Buyers Club,1,Damon Albarn,1,Daniel Goleman,1,Dava,1,David Gilmour,1,Demian,1,Desiderius Erasmus,1,Didier Lauru,1,Dieter Forte,1,Djivan Gasparyan,1,Dominique Laporte,1,Dostluk Bağları ve Dostluk,1,Dostoyevski,16,Dönüşüm,1,Edebiyyat,140,Edgar Allan Poe,1,Eduardo Galeano,1,Eflâtun,1,Ejderhaların Danssı,1,Elias Canetti,1,Elvis Presley,2,Emil Michel Cioran,1,Emma Goldman,1,Eric Clapton,1,Eric Hoffer,1,Erich Fromm,3,Ernest Hemingway,2,Estela Welldon,1,Ethan Coen,2,Əkrəm Əylisli,1,Feature,20,Félix Guattari,1,Felsefe,93,Ferman Toroslar,1,Fernando Pessoa,1,Film,68,Franz Kafka,25,Freddie Mercury,1,Friedrich Engels,1,Friedrich Nietzsche,19,Füruğ Ferruhzad,1,Gabriel Garcia Marquez,1,Gabriel García Márquez,2,Galileo,2,Gemeinschaft,1,George Carlin,1,George Martin,1,George Orwell,1,Georges Canguilhem,1,Georges Perec,1,Gerçeklik açısından Kafka,1,Gilles Deleuze,5,Goethe,1,Gogol,4,Guguk Kuşu,1,Gustav Janouch,1,Guy Fawkes,1,Hakim Bey,1,Harriet Lerner,1,Hegel,2,Heinrich Böll,1,Hermann Broch,1,Hermann Hesse,5,Herta Müller,1,Hrant Dink,1,Iain Menzies Banks,1,Immanuel Kant,1,Ingeborg Bachmann,1,Ingmar Bergman,6,Inside Llewyn Davis,1,Italo Calvino,2,İran,1,İtalo Calvino,1,J. D. Salinger,2,Jack Kerouac,8,Jacques Brel,1,Jacques Lacan,13,Jacques Vergès,1,James Hawes,1,James Joyce,1,Jan Pol Sartr,1,Jason McQuinn,1,Jean Baudrillard,1,Jean Cocteau,1,Jean-Paul Sartre,10,Jehane Noujaim,1,Jenn Ashworth,1,Jiddu Krishnamurti,2,Jimi Hendrix,1,Joel Coen,2,John Berger,1,John Fante,2,John Lennon,5,John Steinbeck,4,Jorge Luis Borges,1,Jose Saramago,1,Joseph Conrad,1,Judith Butler,1,Juliet Mitchell,1,Julio Cortázar,1,Kaos'un Gizli Yaşam,1,Karamazov Kardeşler,2,Karl Marx,8,Kaybedenler Klübü,1,Ken Kesey,1,Kırmızı Pazartesi,1,Korkma Ben Varım,1,Kumarbaz,1,Kürk Mantolu Madonna,1,La Casa De Papel,1,Lady with Ermine,1,Lars von Trier,8,Laura Nyro,1,Leonard Cohen,1,Leonard Da Vinci,1,Lev Tolstoy,5,Lev Troçki,2,Linda Lee,1,Maksim Gorki,2,Malina,1,Marie Curie,1,Marilyn Manson,1,Marilyn Monroe,1,Mario Leis,1,Marlon Brando,1,Marqius de Sade,2,Martı Jonathan Livingston,1,Martin Heidegger,2,Maurice Blanchot,2,Max Stirner,15,Mental Pornografi Blog,2,Meqale,175,Michael De Montaigne,1,Michel Foucault,6,Mike Leigh,1,Milan Kundera,1,Miles Davis,1,Milgram,1,Milgram deneyi,1,Mohsen Namjoo,3,Monique Wittig,1,Morrisse,1,Murat Menteş,1,Mustafa Kemal Atatürk,1,Muzik,37,Neal Cassady,2,ngmar Bergman,1,Nick Cave,1,Nick Mason,1,Nikolay Gavriloviç Çernişevski,1,Nilgün Marmara,1,Noam Chomsky,2,Nostalghia,1,Notre Dame'ın Kamburu,1,Nuri Bilge Ceylan,2,Octavio Paz,1,Oğuz Atay,1,Ontolojik Anarşi,1,Onur Ünlü,2,Oscar Wilde,2,Osho,1,Oteki Ben,1,Ölüler Tanrısı,1,Ölüm Pornosu,1,Ömer Hayyam,1,Özdemir Asaf,1,Palyaço,1,Pantolonun Politik Tarihi,1,Patti Smith,1,Paul Lafargue,1,Paul McCartney,3,Paulo Coelho,2,Peter Kropotkin,2,Pierre Clastres,1,Pigme,1,Pink Floyd,2,Politika,1,Rachel Carson,1,Rachter'in Günlüğü,1,Rashit,1,Ray Davies,1,Rene Girard,1,René Wellek,1,Richard Bach,1,Richard Brautigan,1,Richard Dawkins,1,Richard Wagner,3,Richard Wright,1,Robert Musil,1,Roger Fornoff,1,Roger Garaudy,1,Roger Waters,2,Roman,9,Rose Laub Coser,1,Rus edebiyat,2,Ruth Sheppard,1,S. Reynolds & J. Press,1,Sabahattin Ali,2,Sait Faik,1,Salvador Dali,1,Samuel Beckett,4,Sasha Grey,1,Saul Newman,2,Sean Penn,1,Sırtımdaki Ev,1,Siddhartha,1,Sigmund Freud,19,Silence Spring,1,Simone de Beauvoir,6,Slavoj Zizek,6,Slavoj Žižek,15,slide,2,Sokrates,1,Soren Kierkegaard,1,Spinoza,1,SS,6,Stalker,1,Stephen Eric Bronner,1,Steve McQueen,1,Stranger,1,Suç ve Ceza,2,Supertramp,1,Sürgün,1,Şeyler,1,Tanrıya Karşı Söylev,1,Tarkovsky,5,Tek Bacaklı Yolcu,1,Teneke Trampet,1,The Beatles,4,The Butterfly Effect,1,The Rolling Stones,1,The Square,1,Theodor Adorno,4,Thomas Mann,1,Through a Glass Darkly,1,Tom Waits,2,Tomris Uyar,1,Tony Porter,1,Turan Dursun,2,Turgut Uyar,1,Ulua,1,Uluma,1,Ulus Baker,4,Umberto Eco,1,Utanç,1,V for Vendetta,1,Van Gogh,1,Victor Emil Frankl,1,Victor Hugo,1,Viktor Frankl,1,Vladimir Nabokov,2,Voltaire,1,Vsevolod İ. Pudovkin,1,Walter Benjamin,1,Wilhelm Reich,1,Will Durant,1,William S. Burroughs,2,William Shakespeare,1,Woody Allen,8,Xavier Dolan,1,Yabancı,1,Yad,1,Yolda,1,Yusif Vəzir Çəmənzəminli,1,Zeki Demirkubuz,3,Zen Kaçıkları,1,
ltr
item
Ali Rahimli: İlkel Toplumlarda İktidar Sorunu (Pierre Clastres)
İlkel Toplumlarda İktidar Sorunu (Pierre Clastres)
https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjP2LBUQ1PjILElyWjm6C-0ejXV-bPLM0Biunigk3rS-QdIeRrhvaeRZxhDSfNb1W0PWE2hKnrGMnNhW_RSd6fsRYT5UiAmD-Sz9mAGiFapvLJlUD6n_7idNMqOELXu60TIguN4nwvo5LyZ/s1600/Pierre-Clastres.gif
https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjP2LBUQ1PjILElyWjm6C-0ejXV-bPLM0Biunigk3rS-QdIeRrhvaeRZxhDSfNb1W0PWE2hKnrGMnNhW_RSd6fsRYT5UiAmD-Sz9mAGiFapvLJlUD6n_7idNMqOELXu60TIguN4nwvo5LyZ/s72-c/Pierre-Clastres.gif
Ali Rahimli
https://alirahimli.blogspot.com/2015/01/ilkel-toplumlarda-iktidar-sorunu-pierre.html
https://alirahimli.blogspot.com/
https://alirahimli.blogspot.com/
https://alirahimli.blogspot.com/2015/01/ilkel-toplumlarda-iktidar-sorunu-pierre.html
true
8815050805795647263
UTF-8
Tüm Yazılar Yüklendi Hiç bir yazı bulunamadı HEPSİNİ GÖSTER DAHA FAZLA Cevapla Cevabı İptal Et Sil Tarafından Ana Sayfa Sayfalar İçerikler Hepsini Göster BU YAZIYA BENZER DİĞER YAZILAR ETİKET ARŞİV ARAMA BÜTÜN İÇERİKLER İsteğinizle eşleşme bulunamadı Ana Sayfaya Dön Sunday Monday Tuesday Wednesday Thursday Friday Saturday Sun Mon Tue Wed Thu Fri Sat January February March April May June July August September October November December Jan Feb Mar Apr May Jun Jul Aug Sep Oct Nov Dec just now 1 minute ago $$1$$ minutes ago 1 hour ago $$1$$ hours ago Yesterday $$1$$ days ago $$1$$ weeks ago more than 5 weeks ago Followers Follow THIS CONTENT IS PREMIUM Please share to unlock Copy All Code Select All Code All codes were copied to your clipboard Can not copy the codes / texts, please press [CTRL]+[C] (or CMD+C with Mac) to copy