Freud ve Jung'da Psikanaliz ve Din (Erich Fromm)

Erich Fromm Freud, psikanaliz ve din sorununu, parlak yapıtlarından biri olan ‘Die Zukunft Einer Illusion’ da inceler. Mitosların ve d...

Erich Fromm
Freud, psikanaliz ve din sorununu, parlak yapıtlarından biri olan ‘Die Zukunft Einer Illusion’ da inceler. Mitosların ve dinsel ideallerin insan üzerinde derin etkileri olduğunu ilk farkedenlerden biri olan Jung ise, aynı konuyu Yale Universitesi’nde verdiği Terry Vakfı Konferanslarında işlemiştir.(1)

Şimdi ben, bu iki psikanalizcinin tavırları konusunda kısa bir özet yapmak istiyorum. Önce bu davranışımın üç nedenini açıklıyayım :

1- Sorunun tartışılmasının günümüzde hangi aşamada olduğunu ve benim çözümlerimin çıkış noktasını göstermek,
2- Freud ve Jung’un bazı temel yaklaşımlarının açıklamalarını yapmak ve önümüzdeki bölümün ana hatlarını ortaya koyabilmek,
3- Çok yaygınlık kazanmış olan bir yanlış inancı, Freud’un dine karşı, Jung’un ise din yanlısı olduğu inancını düzeltmek.

Böylelikle, bu denli geniş kapsamlı konulardaki aşırı basitleştirmelerin yanlışlığını ve psikanaliz ile dinin çift anlamlıklarını incelemek imkanını da bulabiliriz.

Freud’un ‘Die Zukunft einer Illusion’ da din konusunda ortaya koyduğu tavır nedir ?

Freud’a göre din, insanın kendi dışındaki doğa güçlerine ve kendi içindeki güçlere ( içgüdülere ) karşı çaresizliğinden kaynaklanmıştır. Ve insanlığın gelişme sürecinin ilk dönemlerinin bir ürünüdür. Bu dönemlerde akıllarını iç ve dış güçlere karşı kendilerini koruyacak bir biçimde kullanmayı beceremeyen insanlar, bunları bazı karşı güçlerle dengelemeye çalışmışlardır. Yani akıl aracılığı ile kavranamayan güçlere egemen olmayı sağlayacak ya da onları bastırmaya yarayacak bir takım duygusal yöntemler ve mekanizmalar geliştirmişleridir. Freud bunun kaynağının çocukluk dönemi izlenimleri olduğunu öne sürer.

Tehlikeli, kontrol edilemeyen ve anlaşılması mümkün olmayan güçler karşısında insan, anılarında bir geriye kaçış yapar ve çocukluktaki, babasınca korunma duygusuna sığınır. Baba çocuğun gözünde bilgeliğin düşüncenin ve gücün simgesidir. Sevgisini ve korumasını sağlayabilmek için de, emir ve yasaklarına itaat gereklidir.

Bu biçimiyle din Freud’a göre bir çocukluk deneyinin yinelenmesidir. İnsan kendini tehdir eden tehlikelere çocukluğunda yaptığı gibi aynı yöntemle karşı koyar. Kendi güvensizliğini yenebilmek için, kendini şaşırtan ve korkutan ama aynı zamanda da koruyan babasına teslim olur. Freud dini, çocuklardaki takip edilme fobisine benzeyen nevrozlarla karşılaştırmaktadır. Ona göre din, çocukluk nevrozlarına benzer nedenlerden doğan kollektif bir nevrozdur.

Freud’un dinin psikolojik kökenlerini incelemesi, insanların bir Tanrı’nın varlığı düşüncesine nasıl ulaştıklarını göstermek içindir. Bu sonucun ortaya koyulması, yani bazı psikolojik köklere inilmesi ile iş bitmez. Freud dinsel düşüncelerin bazı illüzyonlara dayandığını ve böylelikle de bunların gerçek dışı olduklarını kanıtladığı iddiasındadır. ( Freud kendi araştırmalarının sonucunda görmüştür ki, bir fikrin bir arzuya karşılık olması ve onu tatmine yaraması, bu fikrin yanlış olduğunu kanıtlamaz. Psikiyatristlerin günümüzde hep aynı hataya düşmeleri, Freud’un bu düşüncesini özellikle belirtmeme yol açtı. Birçok gerçek ve bir o kadar da yanlış fikrin varolması doğaldır. Bu fikirlere insanlar, onların doğru olmasını arzuladıkları için sarılmışlardır. Ama unutmamak gerekir ki, birçok büyük buluşa yol açan da, yine bir takım fikirlerdir. Kimi insanlar tüm güçleriyle bunların doğruluğuna inanıp, bunu ortaya çıkartmaya çalışırken, bir sürü yeni gerçeğe ulaşmışlardır. Böyle büyük bir ilginin varlığı olayı, dıştan izleyene garip ve hastalıklı bile gelse, bu hiç bir zaman herhangi bir yargının ve de yorumun yanlışlığının kanıtı olamaz.

Geçerliliğin ölçütü, kişiyi o ilgiye iten ( motive eden ) nedenlerin psikolojik analizi ile belirlenemez. Burada önemli olan, getirilen kanıtların mantıklı bir düşüncenin temel kavramlarıyla çelişip çelişmediğidir.

Freud daha sonra dinin illüzyoncu ( hayale dayanan ) karakterini gösterme çabasını da aşarak, dini bir tehlike olarak açıklamaya yönelir. Freud için din bir tehlikedir, çünkü, tarih boyunca kendine bağladığı bir takım olumsuz kurumlarıntoplum içinde yerleşmesini sağlamıştır. Sonra insanlara bir hayale inanmayı öğretir. Daha da önemlisi, eleştirici düşüncenin engellenmesine, böylelikle de zekanın köreltilmesine yol açar. Bu eleştiriler aydınlanma çağının tüm düşünürlerince de kiliseye karşı yöneltilmişti. Ama Freud’un düşünce sistemi içinde bu eleştiri, onsekizinci yüzyıl filozoflarınınkinden çok farklı bir biçim kazanmıştır.

Freud’un analitik çalışmasında ortaya koymak istediği, eleştirici düşüncenin yasaklanmasının beliri bir noktada diğer alanlardaki eleştirel yeteneklerin de zayıflamasına yol açtığıdır. Böylelikle bu yasaklamanın, aklın gücünü engelleyeceğini de ileri sürer.

Freud’un dine karşı yönelttiği üçüncü eleştiri, ahlakı çok şüpheli bir temele oturtmasıdır. Eğer ahlaki kuralların geçerliliği , bunların Tanrı’nın buyrukları oluşuna bağlıysa, ahlakın gelecekteki varlığı ya da yokluğu Tanrı’ya olan inanca bağlı olarak değişecektir. Ve Freud dinin bir yıkım, bir çöküntü, gerileme içinde olduğunu görüyordu. Eğer din ile ahlakın birbirlerine olan bağlılığı koparılmazsa, gelecekte insanların tüm değer yargıları tehlikeye düşecekti.

Freud’un dinin tehlikeye düşüreceğinden korktuğu idealleri ve değer yargıları da böylelikle gün ışığına çıkmış oluyordu. Akıl, insanlığın acılarının azaltılması ve geleneksel ahlak. Freud’un eleştirilerine katılmayabiliriz. Çünkü o, inandığı idealin ne olduğunu apaçık söylemiştir. İnsan sevgisi, gerçek özgürlük. Önemli olan Freud’un bu temel inaçlarını kavramak ve bunlara katılmaktır.

Özgürlük ve akıl, freud’a göre, değişmeli olarak birbirleriyle bağımlıdırlar. İnsan babasal bir Tanrı illüzyonundan vaz geçtiği anda, evrendeki yalnızlığının ve anlamsızlığının bilincine varır. Babaevini terketmiş bir çocuk gibi, mahzun ve şaşkın kalıverir öyle orta yerde. İşte bu hastalıklı ve basit fikrin aşılması, insancıl evrimin en önemli amacıdır. İnsan kendini, acı da olsa gerçeği tam olarak görebilecek ve kabul edecek biçimde geliştirmek zorundadır. Kendi gücünden başka güvenecek hiçbir şeyi olmadığına inanırsa, o güçlerini doğru ve yerinde kullanmayı öğrenecektir. Kendini tehdit eden ve koruyan bir otoritenin bilinçaltı baskısından kurtarabilen özgür insan, aklının gücünü kullanıp, dünyayı ve onun üzerindeki kendi yerini, görevini kavrayabilir. Kendi başımıza düşünmeye cesaret edebilmenin tek yolu, kendimizi yetişkin olarak almak ve belirli bir otoriteden korkan, ona bağlı bir çocuk gibi davranmaktan vazgeçmektir. Bunun tersi de, aynı şekilde doğrudur.

Ancak kendi başımıza düşünebilmesini becerdiğimiz zaman, o otoritenin egemenliğinden kendimizi kurtarabiliriz. Freud’un çaresizlik duygusunu, dinsel yaşantının karşıtı olarak belirtmesi çok anlamlıdır. Çünkü bir çok teologlar ve bir ölçüye kadar Jung bağımlılık ve güçsüzlük duygularını, dinsel olgunun özü olarak saymak eğilimindedirler. Freud ise, dolaylı yoldan olmakla beraber, dinsel yaşantının temelini, bağımsızlık duygusu ve insanın kendi gücünün bilincine varması olarak açıklamaktadır. Daha sonra bu temel ayrımın din psikolojisinde ne denli önemli sorunlara yol açtığını da göstermeye çalışacağım.

Şimdi Jung’a dönecek olursak, onun hemen her noktada Freud’la çeliştiğini görürüz.

Jung, çıkış noktasının genel ilkelerini açıklamakla işe girişir. Freud, William James Dewey ve Macmurray gibi mesleği filozofluk olmasa da, olaya psikolojik ve felsefi açılardan yaklaşırken, Jung kitabının başında şu açıklamayı yapar : ‘Kendimi yalnızca olguların gözlemi ile sınırlamak ve her türlü metafizik ya da filozofik tutumdan kaçınmak istiyorum. sonra da psikoloji ile dini, filozofik düşünce biçimlerinden kaçınarak nasıl analiz edeceğini gösterir. Kendi bakış açısını ‘olguculuk’ olarak niteler. Yani ilgilendiği konular, olaylar, deneyler, ve yaşanmış anılar, kısaca olgulardır. Sözkonusu edilen olgunun gerçekliği ise bir olaydır, bir yargı değil. Örneğini psikolojik ilmi bakirelik bozulmadan doğum yapma motifini ele aldığında, yalnızca bu olgunun varlığı ile ilgilenir. Bu düşüncenin doğru ya da yanlış oluşu, onun araştırma alanına girmez. bir düşünce var olduğu anda psikolojik açıdan doğrudur. Eğer yalnızca bir bireyin düşüncesi olma özelliğindeyse psikolojik varlığı özneldir. Bir düşüncenin nesnel olabilmesi için, büyük insan gruplarınca ortak olarak kabul edilmesi gerekir.

Jung’un dini nasıl analiz ettiğini açıklamadan önce, yeri gelmişken metodolojik varsayımlarını iyice bir eleştirmekte yarar görüyorum. Jung’un gerçeği yorumlama tekniği tutarsızdır. Gerçeğin bir yargı olmayıp, bir olay olduğunu ileri sürüyor. Yani, bir fil varolduğu için gerçektir. Ama gerçeğin her zaman ve zorunlu olarak bir yargıya dayanması gerektiğini unutuyor bu arada. Gerçek yalnızca bizim duyu organlarımızla algılayıp belirli sözcüklerle adlandırdığımız görüntü ve belirtilerin bir tanımlaması değildir. Jung bir düşüncenin var olduğu anda, psikolojik olarak doğru olduğu sonucuna varıyor. Fakat, bir düşüncenin varlığı, onun bir yanılma ya da bir gerçeğe karşılık oluşuna bağlı değildir. Yine bir düşüncenin varolması, onun hiçbir zaman salt bu varoluşu ile doğru olması sonucunu da doğurmaz. Bir psikiyatrist bile, bir düşüncenin doğruluğu ile ilgilenmeden, yani onu salt bir olgu olarak alıp çalışamaz. Başka bir deyişle, hastanın yeniden yaşamaya çalıştığı olaya olan ilgisini bilmeden, o düşüncenin kişisel bir aldanma veya paranoyik bir yaklaşım olduğuna karar verilemez.

Jung’un varsayımları yalnızca psikiyatrik bakış açısından değil, temsilcisi olduğu rölativizm yönünden de tutarsızdır. Freud’dan farklı olarak din yanlısı gibi gözükse de, temelde Jung, Yahudilik, Hristiyanlık ve Budhizm’in özüne tam ters düşmektedir. Çünkü bu dinler gerçeğe ulaşma çabasını insanın en önemli erdemi ve görevi olarak görmektedirler. Jung, aldığı tavrın getirdiği zorlukların farkındadır ama bunları çözmek için seçtiği yöntem tutarlı değildir. Öznellik ve nesnellik kavramlarının ne denli esnek ve değişken oldukları açıktır. Buna rağmen Jung, bu iki varoluş biçimini birbirinden ayırmaya çalışır. Ona göre nesnel olan birşey, öznel olan bir diğerinden daha doğru ve daha geçerlidir. Nesnel ile öznel arasındaki ayırımın temeli, bir düşüncenin yalnızca bir kişiye ait olması ya da bir toplulukça paylaşılması olgularında yatar. Peki bizler 2. Dünya Savaşında milyonlarca kişinin ortak olduğu, kitlesel bir çılgınlığa tanık olmadık mı ? Milyonlarca insanın akıl dışı ihtiraslarının kölesi olarak aldatıcı ve sapık düşüncelere kapıldıklarını, bunların peşinden koştuklarını yaşamadık mı ? Onların bu yanlış düşünceleri bireylerin tek başlarına yarattıkları saçmalıklardan daha mı tutarlıydılar ? Bunları nesnel olarak açıklamanın ne anlamı, ne yararı var ?Kısaca büyük insan kitlelerince paylaşılması, bir düşüncenin doğruluğunu kanıtlamaz. Jung’un nesnel ve özneli birbirlerinden ayırmakta kullandığı yöntem, az önce açıkladığım, rölativizm konusundaki yaklaşımın aynasıdır. Buradaki rölativizm bir düşüncenin toplumca kabul edilmesini, onun geçerliliği gerçekliği ve nesnelliği için bir ölçü olarak alan sosyolojik bir rölativizmdir.

Bu metodik varsayımlarını ortaya koyduktan sonra Jung, din nedir, konusundaki temel görüşlerini açıklamaya girişir. Dinsel yaşantının doğası nedir ? Bu konuda Jung, birçok teologla aynı düşünceyi paylaşır. Kısaca şöyle özetleyebiliriz bu yaklaşımı : Dinsel yaşantının ( dinin ) kaynağı insanların kendilerini, kendilerinden üsütn olan bazı güçlere tevekkülle teslim etmeleridir.
Jung dinin, Rudolf Otto’nun ‘Numinosum’ diye tanımladığı ve insancıl bir isteğe bağlı olmadan var olan dinamik bir varlığın ya da etkinin dikkatli ve titice izlenmesi olduğunu ileri sürer. Bu varlık, insanı denetler ve yönetir. İnsanlık bu gücün ( varlığın ) yaratıcısı değil yalnızca kuludur.

Dinin bu tanımlasından, yani insanın bir dış güç tarafından belirlenmesinden hareketle Jung, yeni açıklamalara girişir. Ona göre bilinçdışının dinsel bir doğası vardır.
Bilinçdışı, insan ruhunun bireysel yaşantısının bir bölümü olarak açıklanamaz. Bu daha çok bizden bağımsız bir gücün, varlığımız üzerindeki etkileri ve yansımasıdır.
İnsanın rüyasında kendi bilinçdışından bazı sesler ve izlenimler algıladığını ileri sürmesi hiçbir şeyi kanıtlamaz. Sokaktan gelen sesleri de, kendi iç sesiymiş sanabilir insan. Yani bu yanıltıcıdır ve güvenilemez.
Tek bir durumda, bu seslerin gerekten kendi dışbilinçlerinden gelen sesler olarak kabul edilmesi mümkündür. Bu da, bilinçli kişiliğin bir bütünlüğün bir parçası veya büyük bir daire içinde küçük bir daire olması halinde geçerlilik kazanır. Küçük bir banka memurunun arkadaşına çalıştığı bankayı gösterip ‘işte benim bankam’ demesi gibidir bu.

Dinin ve bilinçdışının böyle tanımlanmasının doğal bir sonucu olarak Jung, bilinçdışının bizim üzerimizdeki etkilerinin ‘temel dinsel olgular’ olarak belirlediğini savunur. Yani dinsel dogmalar ve rüyalar dinsel olgulardır, çünkü bizim dışımızdaki bir gücün bizi yönetişinin yansımasıdır. Jung’un mantığı gereği, ruh hastalıklarını da dinsel olgular olarak açıkladığını ise eklemeye gerek yoktur.

Freud ve Jung’un dine yaklaşımlarını ve onun kaynağını açıklama çabalarını kısaca inceledik. Acaba yaygın olan şu kanı ‘Freud dine karşı, Jung dinden yanadır’ hala geçerli mi ? Yaptığımız inceleme ve karşılaştırma, bu basitleştirici görüşün tamamen yanlış bir aşırılık taşıdığını sanırım ortaya koymuştur.

Freud, insancıl evrimin hedefinin şu amaçlara ulaşmak olduğuna inanır : Bilgi, ( akıl, gerçeklik, mantık ) insan sevgisi, acıların azaltılması, özgürlük ve sorumluluk taşıyacak güce erişmek. Bu idealler ise tüm büyük dinlerin aklaki temelini oluşturur. Batı ve Doğu kültürleri, bu temeller üzerine kurulmuştur. Konfüçyus’ün, Lao-Tse’nin Budha’nın, diğer peygamberlerin ve İsa’nınnöğretileri hep bu idealleri savunur. Bu dinler ve öğretiler arasında ( yer ve zamana, hitap edilen topluluğa göre değişen ) deyiş farklılıkarının olması doğaldır. Örneğin, Buddha ağırlığı acıların azaltılıp yok edilmesine verirken, peygamberler adalet ve anlayışlı olmaya önem vermişler, İsa ise insan sevgisini öne almıştır. Görünürdeki farklılıklara rağmen tüm bu dinsel önderlerin, insanlığın gelişmesindeki amaçlar ve biçimler konusunda tam bir uyuşum içinde olmaları ilginçtir.

Freud, dinin bu ahlaki temellerini savunmakata ve bu amaçların gerçekleşmesini önleyici oldukları sürece, dinin doğa üstü ve biçimci yanlarını eleştirmektedir. Doğa üstü güçlere ve insanı aşan şeylere tapınmayı, insanlığın gelişimindeki aşamalardan biri olarak gören Freud, bunların o çağlarda gerekli ve zorunlu olduğunu, ama gereğinden fazla gündemde kaldıklarında insanlığın ruhsal gelişimini engellemekten öteye gidemeyeceklerini savunmaktadır. Bu nedenle, Freud’un dine karşı olduğu yolundaki inanç, yanıltıcıdır. Böyle bir yargıya varmadan önce, onun dinin dinin hangi yanlarına karşı olup eleştirdiğini, hangi yanlarına ise taraftar olduğunu araştırmak gerekir.

Jung içinse dinsel yaşantı, özel duygusal bir süreçtir ve insanın kendisini bilemediği yüksek bir güce teslim etmesi olarak belirir. Bu gücü ister Tanrı, ister bilinçdışı diye niteleyelim, sonuç değişmez. Yukarıdaki tanımlama, Hristiyanlık içinde Luther ve Calvin’in öğretilerinin temeli olan belirli bir dinsel yaşantı biçimini tam karakterize ederken, öte yandan dinsel deneyin bir başka tipiyle çelişmektedir. Gerçeğe bu göreceli yaklaşımı ile Jung’un din anlayışı, Buddhizm, Yahudilik ve İsa öğretileriyle çatışmaktadır. Adı geçen dinlerde insanın görevi, gerçeği araştırmaktır ve bu kaçınılamaz olan bir zorunluktur. Pilatus’un gerçek nedir, diye sorması bile yukarıdakiler dışında kalan tüm büyük dinlerde, dinsiz bir tavır sayılır. Yani bu açıdan bakınca, araştırmak ve ileri gitmek çabası, günahla eş anlamlı olur. Freud’la Jung’un yaklaşımlarını özetleyecek olursak, Freud dini ahlaki açıdan eleştirirken, asıl özünü savunmakta ve bu değerleri koruma endişesi ile hareket etmektedir. Bu nedenle yaklaşımını kuşkusuzca ‘dindar’ olarak niteleyebiliriz. Jung ise, dini kısıtlayıcı bir biçimde psikolojik bir olguya indirgeyip, bu yolla açıklamaya çalışırken, bir yandan da bilinçdışına dinsel bir anlam kazandırmak istemektedir.

Dipnotlar

(1)  1937 yılında verilen bu konferanslar ‘Die Psychologie und Religion’ adı ile 1940 yılında kitap olarak yayınlanmıştır.
Ad

A Separation,1,Adam Schaff,1,Adem ve Havva,1,Akra'da Bulunan Elyazması,1,Alain Badiou,4,Alain Resnais,1,Alan Woods,1,Albert Camus,17,Albert Einstein,4,Alejandro González Iñárritu,1,Alenka Zupančič,1,Alexander Supertramp,1,Alfred Hitchcock,4,Alıntı,1,Ali Rahimli,4,Allen Ginsberg,5,Amin Maalouf,1,Anarşi,2,André Breton,1,Andrey Tarkovski,7,Ani Gezinti,1,Anton Çehov,2,Antonin Artaud,1,Anubis,1,Aristoteles,1,Arthur Danto,1,Arthur Rosenberg,1,Arthur Schopenhauer,2,Arundhati Roy,1,Asghar Farhadi,3,Attila İlhan,1,Aynadaki Gibi,1,AzBlog,14,Aziz Nesin,2,Babaya Mektup,1,Beat Kuşağı,17,Belgesel,5,Belinski,1,Bertolt Brecht,3,Bertrand Russell,1,Bilim,10,Billie Holiday,1,Biyografya,22,Björk,1,Bob Black,1,Bob Dylan,1,Bozkırkurdu,1,Böyle Buyurdu Zerdüşt,1,Breaking Bad,1,Bulantı,1,Bülent Ortaçgil,2,Büyülenme,1,Camera Lucida,1,Can Yücel,2,Cemal Süreya,1,Charles Baudelaire,2,Charles Bukowski,6,Charles Dickens,1,Charlie Chaplin,2,Charlie Parker,1,Christfried Tögel,1,Christine Bard,1,Christopher McCandless,1,Christopher Nolan,1,Chuck Palahniuk,3,Çarlz Bukovski,1,Çavdar Tarlasında Çocuklar,1,Dallas Buyers Club,1,Damon Albarn,1,Daniel Goleman,1,Dava,1,David Gilmour,1,Demian,1,Desiderius Erasmus,1,Didier Lauru,1,Dieter Forte,1,Djivan Gasparyan,1,Dominique Laporte,1,Dostluk Bağları ve Dostluk,1,Dostoyevski,16,Dönüşüm,1,Edebiyyat,140,Edgar Allan Poe,1,Eduardo Galeano,1,Eflâtun,1,Ejderhaların Danssı,1,Elias Canetti,1,Elvis Presley,2,Emil Michel Cioran,1,Emma Goldman,1,Eric Clapton,1,Eric Hoffer,1,Erich Fromm,3,Ernest Hemingway,2,Estela Welldon,1,Ethan Coen,2,Əkrəm Əylisli,1,Feature,20,Félix Guattari,1,Felsefe,93,Ferman Toroslar,1,Fernando Pessoa,1,Film,68,Franz Kafka,25,Freddie Mercury,1,Friedrich Engels,1,Friedrich Nietzsche,19,Füruğ Ferruhzad,1,Gabriel Garcia Marquez,1,Gabriel García Márquez,2,Galileo,2,Gemeinschaft,1,George Carlin,1,George Martin,1,George Orwell,1,Georges Canguilhem,1,Georges Perec,1,Gerçeklik açısından Kafka,1,Gilles Deleuze,5,Goethe,1,Gogol,4,Guguk Kuşu,1,Gustav Janouch,1,Guy Fawkes,1,Hakim Bey,1,Harriet Lerner,1,Hegel,2,Heinrich Böll,1,Hermann Broch,1,Hermann Hesse,5,Herta Müller,1,Hrant Dink,1,Iain Menzies Banks,1,Immanuel Kant,1,Ingeborg Bachmann,1,Ingmar Bergman,6,Inside Llewyn Davis,1,Italo Calvino,2,İran,1,İtalo Calvino,1,J. D. Salinger,2,Jack Kerouac,8,Jacques Brel,1,Jacques Lacan,13,Jacques Vergès,1,James Hawes,1,James Joyce,1,Jan Pol Sartr,1,Jason McQuinn,1,Jean Baudrillard,1,Jean Cocteau,1,Jean-Paul Sartre,10,Jehane Noujaim,1,Jenn Ashworth,1,Jiddu Krishnamurti,2,Jimi Hendrix,1,Joel Coen,2,John Berger,1,John Fante,2,John Lennon,5,John Steinbeck,4,Jorge Luis Borges,1,Jose Saramago,1,Joseph Conrad,1,Judith Butler,1,Juliet Mitchell,1,Julio Cortázar,1,Kaos'un Gizli Yaşam,1,Karamazov Kardeşler,2,Karl Marx,8,Kaybedenler Klübü,1,Ken Kesey,1,Kırmızı Pazartesi,1,Korkma Ben Varım,1,Kumarbaz,1,Kürk Mantolu Madonna,1,La Casa De Papel,1,Lady with Ermine,1,Lars von Trier,8,Laura Nyro,1,Leonard Cohen,1,Leonard Da Vinci,1,Lev Tolstoy,5,Lev Troçki,2,Linda Lee,1,Maksim Gorki,2,Malina,1,Marie Curie,1,Marilyn Manson,1,Marilyn Monroe,1,Mario Leis,1,Marlon Brando,1,Marqius de Sade,2,Martı Jonathan Livingston,1,Martin Heidegger,2,Maurice Blanchot,2,Max Stirner,15,Mental Pornografi Blog,2,Meqale,175,Michael De Montaigne,1,Michel Foucault,6,Mike Leigh,1,Milan Kundera,1,Miles Davis,1,Milgram,1,Milgram deneyi,1,Mohsen Namjoo,3,Monique Wittig,1,Morrisse,1,Murat Menteş,1,Mustafa Kemal Atatürk,1,Muzik,37,Neal Cassady,2,ngmar Bergman,1,Nick Cave,1,Nick Mason,1,Nikolay Gavriloviç Çernişevski,1,Nilgün Marmara,1,Noam Chomsky,2,Nostalghia,1,Notre Dame'ın Kamburu,1,Nuri Bilge Ceylan,2,Octavio Paz,1,Oğuz Atay,1,Ontolojik Anarşi,1,Onur Ünlü,2,Oscar Wilde,2,Osho,1,Oteki Ben,1,Ölüler Tanrısı,1,Ölüm Pornosu,1,Ömer Hayyam,1,Özdemir Asaf,1,Palyaço,1,Pantolonun Politik Tarihi,1,Patti Smith,1,Paul Lafargue,1,Paul McCartney,3,Paulo Coelho,2,Peter Kropotkin,2,Pierre Clastres,1,Pigme,1,Pink Floyd,2,Politika,1,Rachel Carson,1,Rachter'in Günlüğü,1,Rashit,1,Ray Davies,1,Rene Girard,1,René Wellek,1,Richard Bach,1,Richard Brautigan,1,Richard Dawkins,1,Richard Wagner,3,Richard Wright,1,Robert Musil,1,Roger Fornoff,1,Roger Garaudy,1,Roger Waters,2,Roman,9,Rose Laub Coser,1,Rus edebiyat,2,Ruth Sheppard,1,S. Reynolds & J. Press,1,Sabahattin Ali,2,Sait Faik,1,Salvador Dali,1,Samuel Beckett,4,Sasha Grey,1,Saul Newman,2,Sean Penn,1,Sırtımdaki Ev,1,Siddhartha,1,Sigmund Freud,19,Silence Spring,1,Simone de Beauvoir,6,Slavoj Zizek,6,Slavoj Žižek,15,slide,2,Sokrates,1,Soren Kierkegaard,1,Spinoza,1,SS,6,Stalker,1,Stephen Eric Bronner,1,Steve McQueen,1,Stranger,1,Suç ve Ceza,2,Supertramp,1,Sürgün,1,Şeyler,1,Tanrıya Karşı Söylev,1,Tarkovsky,5,Tek Bacaklı Yolcu,1,Teneke Trampet,1,The Beatles,4,The Butterfly Effect,1,The Rolling Stones,1,The Square,1,Theodor Adorno,4,Thomas Mann,1,Through a Glass Darkly,1,Tom Waits,2,Tomris Uyar,1,Tony Porter,1,Turan Dursun,2,Turgut Uyar,1,Ulua,1,Uluma,1,Ulus Baker,4,Umberto Eco,1,Utanç,1,V for Vendetta,1,Van Gogh,1,Victor Emil Frankl,1,Victor Hugo,1,Viktor Frankl,1,Vladimir Nabokov,2,Voltaire,1,Vsevolod İ. Pudovkin,1,Walter Benjamin,1,Wilhelm Reich,1,Will Durant,1,William S. Burroughs,2,William Shakespeare,1,Woody Allen,8,Xavier Dolan,1,Yabancı,1,Yad,1,Yolda,1,Yusif Vəzir Çəmənzəminli,1,Zeki Demirkubuz,3,Zen Kaçıkları,1,
ltr
item
Ali Rahimli: Freud ve Jung'da Psikanaliz ve Din (Erich Fromm)
Freud ve Jung'da Psikanaliz ve Din (Erich Fromm)
https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhRDy4hAWI1R3nUhrcSvBRQDVgkrtSCtrbGgDoUP7F9cFJKDJZyI6ock1vTxcQpah6Z3v60nggz6pAHgEHY3PZl9haQYN6YqcpihXF93yKo3gQdYeirW9DvBcOrGwPkXrjNJbaHAPVfBJ3s/s640/eric-fromm.jpg
https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhRDy4hAWI1R3nUhrcSvBRQDVgkrtSCtrbGgDoUP7F9cFJKDJZyI6ock1vTxcQpah6Z3v60nggz6pAHgEHY3PZl9haQYN6YqcpihXF93yKo3gQdYeirW9DvBcOrGwPkXrjNJbaHAPVfBJ3s/s72-c/eric-fromm.jpg
Ali Rahimli
https://alirahimli.blogspot.com/2014/10/freud-ve-jungda-psikanaliz-ve-din-erich.html
https://alirahimli.blogspot.com/
https://alirahimli.blogspot.com/
https://alirahimli.blogspot.com/2014/10/freud-ve-jungda-psikanaliz-ve-din-erich.html
true
8815050805795647263
UTF-8
Tüm Yazılar Yüklendi Hiç bir yazı bulunamadı HEPSİNİ GÖSTER DAHA FAZLA Cevapla Cevabı İptal Et Sil Tarafından Ana Sayfa Sayfalar İçerikler Hepsini Göster BU YAZIYA BENZER DİĞER YAZILAR ETİKET ARŞİV ARAMA BÜTÜN İÇERİKLER İsteğinizle eşleşme bulunamadı Ana Sayfaya Dön Sunday Monday Tuesday Wednesday Thursday Friday Saturday Sun Mon Tue Wed Thu Fri Sat January February March April May June July August September October November December Jan Feb Mar Apr May Jun Jul Aug Sep Oct Nov Dec just now 1 minute ago $$1$$ minutes ago 1 hour ago $$1$$ hours ago Yesterday $$1$$ days ago $$1$$ weeks ago more than 5 weeks ago Followers Follow THIS CONTENT IS PREMIUM Please share to unlock Copy All Code Select All Code All codes were copied to your clipboard Can not copy the codes / texts, please press [CTRL]+[C] (or CMD+C with Mac) to copy