Didier Lauru Bir söyleşisinde Morrison belli bir uzgörüyle ama aynı zamanda da ironiyle şunu belirtir ; ''Sanırım ben üzerine pa...
![]() |
Didier Lauru |
'' Morrison'un yaratıcılığı , çözümlenmesi zor bir muammadır, çünkü bütün yaşamının ipucunu ve yönelimini temsil etmektedir:Yaratıcı güçleri , yıkım itkilerinin gücüne sonuçta nasıl karşı koymaktadır?
Belirgin bir kargaşa ve kaos ortamı içinde ,Morrison nasıl bu kadar yaratıcı olabilmiştir ve kendi yıkımına doğru ilerlerken tüm yaratıcılığını nasıl kurutup tüketmiştir?
Depresyonun etkisi kuşkusuz ki önem taşımaktadır, ama üstün zekası ona dokunaklı ve patetik bir bilinç berraklığı sağladığından , trajik kahramanın kendi sonuna doğru yol alan ve bu süreci nasıl önleyebileceğini göremeyen birinin uzgörüşlülüğünü sağladığından bu ani dönüşü açıklamaya yetmez.Sona doğru gidiş kaygısı çocukluğundan beri onda mevcut olup terk edilme kaygılarını beslemektedir.
Onu yok eden süreçler bütünü boyunca bilinci daima açık kalmıştır.
Paris'e gitmek üzere yola çıkmak için gösterdiği atılım, kuşkusuz ki , özyıkım süreçlerinin tekrarından kaçma yönünde son teşebbüstür. 'This is endi my only friend / The end of laughter and soft lies'' ( Bu son, güzel arkadaş ,bu son ,tek arkadaşım , son. Kahkahanın ve beyaz yalanların sonu) diye yazmıştı ''The End'' şarkısında.
Morrison'un tarihini ,geçtiği yolları ve onu temsil eden imleyenleri sahnede ve müzikte canlandırarak onu kuşkusuz en iyi temsil eden şarkıdır bu.
Gördüğümüz gibi Morrison çok genç yaştan beri bir şiir tutkunudur.Sözcüklerin gündelik kullanımın dışına çıkmak isteyerek , sözün büyüsünü ne pahasına olursa olsun aramakta , nihayet kendisini temsil edebilecek imleyenin peşinden koşmaktadır.
Çizmeye çalıştığımız kişilik okunduğunda ıstırap kendini belli eder.Depresyon ile tevekkül arasında gidip gelen tutumlarıyla , başına geleceği kabullenmiş gibidir.Bu durum hangi sevgi yokluğundan ve hangi varolma yokluğundan kaynaklanır?
''Back door man'' şarkısı bu tür bir duyguyu ifade etmektedir:Daima kapının arkasındaki adam olmak, yasal kocanın karşısında silinmek zorunda olan ikinci adam ve aşık olmak.
Bu metin Morrison'un değil, yorumlamayı seçtiği Willie Dizon'un geleneksel bir blues'u olsa da, bu temada kendini bulmuş olası muhtemeldir.
İkinci adam yalnızca daha az sevilen kişi değildir, aynı zamanda o -sözcüklerin ironisi- kapının öte tarafında sevgilisini bekleyendir (İngilizcede Back door, ''arka kapı'' ve ''gizli, el altından'' anlamına gelir.)
Şarkıcı ve söz yazarı olarak tanındıkça tatminsizliği de büyür. Onun derin özlemi , şair olarak tanınmaktır.Onu putlaştıracak ergen kalabalıklar tarafından değil, üretiminin gerçek değerini anlayabilecek birilerini tarafından tanınmaktır.Ancak o zaman, hayran olduğu ve parçası olmayı düşlediği şairler pantheonuna erişebilir. Bu sayede belki de gelecek kuşaklara ulaşma yönündeki gizli umudunu besliyordu. Bu belirsiz yol onun temel fantasmalarından birini temsil eden ölümsüzlüğe ve de kendi sonunu hızlandırma yönündeki öznel tercihine götürecekti. Kendi sonunu yönlendiren kahraman, bir ahlak adına hareket eden klasik bir figürdür. Bizim kahramanımız hangi etik ya da ıstırap adına adımlarını sona doğru , kendi sonuna götürüyor?
Didier Lauru
Çeviren, Işık Ergüden