Gelsenkirchen (Ali Rahimli) Gelsenkirchen ikinci dünya savaşı sonrası Amerika'da açılan ve idam cezası mahkumlarının infazı için ku...
![]() |
Gelsenkirchen (Ali Rahimli) |
'O kadar şey vardı ki olup biten, insan olmak verdiği dayanılmaz acı ile birlikte utanılacak bir hal almıştı.'
Romandan bazı alıntılar :
Elektrikli sandalyeye götürülerken ne his edeceğimi çok merak ediyorum. Bu lanet hücreye tıkıldığım-dan beri düşündüğüm tek şey o an. Son his edeceklerim, son düşüneceğim insanlar, son hatırlayacağım anılar. Belkide bizim aslında kim olduğumuzu neleri özleyip nelere değer verip neleri sevdiğimiz konusunda kendimizle tanışacağımız en doğru an olacak o elektrikli sandalyenin üstünde oturacağımız süre. Uçurumun kıyısından aşağı düşerken en çok neyi görmek için kafasın geri çevirir ki insan ? Hugo’nun “Bir idam mahkumunun son günü” deki gibi büyük bir tragedya mı yoksa Dostoyevski'nin "Budala"asındaki gibi sonsuz bir düzleme yayılan bir umutla mı karşılaya-cam ölümü. Belkide Camus'un “Yabancı”sındaki hayatın olanca anlamsızlığının kabullenmiş bir biçimde olu-cam. Belkide hayat kadar yaşanması güzel bir tecrübe olarak algılaya-cam ölümü. Kahretsin, ne düşünürsem düşün-eğim hepsi tam bir belirsizlik ! Otuz dokuz yaşındayım ve bundan kırk sene önce yoktum. Bundan bir ay sonrada olmuyacam. Ama neden bu şimdi ruhumda dayanılmaz bir ıstırabın nedi oluveriyor
*
Neden özgürlüğü bu kadar seviyoruz biliyor musun, evlat ? Çünkü özgür değilsense hiç bir edeme de sahib değilsindir. En basti örneği biz insaların hayvanlra yaptığı gibi ; İnsan oğlu tarih boyu hep önem verdiği erdemleri hayvanlarla simbolize etdi. Ama işin ilginç tarafı, kötü erdemleri köleleştirdiği hayvanlara, iyi erdemleri ise köleleştirmeyi beceremediği hayvanların isimleriyle bağdaştırdı. Örneğin "zekiyse-aslan, kurnaz sa-tilki, güzelse-ceylan" yada "korkaksa - tavuk, geri zekalı sa - koyun, kötü kokuyorsa - domuz". İşte bu yüzden evlat, özgür değilsen hiç bir değerin ve erdemin yoktur.
*
'Ben de tanrıya en az senin kadar nefret ediyorum, teğmen. Hatta tanrı iğrenç biri de ola bilir, kabul ediyorum. Fakat yarattığı her kadın için takdir edilmeyi hak ediyor.'
*
Niye bu toplumda her düşünen beyin bir kurşun yemek zorunda ? Nedir bu düşünen, sorgulayan, ve eleştiren insanlara karşı duyulan nefretin kaynağı ? Neden bu insanların söylediği düşüncelere karşın daha mantıklı argümanlar geliştirmeyi denemiyor hiç kimse? Neden illa birilerini vurmamız gerekiyor ? Bu devlete birileri kitapları yanlış mı çeviriyor ? Yani Descartes 'Düşünüyorum öyle ise varım' demişti. 'Düşünüyorum öyle ise vurun' değil.
*
- Şu lanet hapishanenin bütün hücreleri böcek kaynıyor !
- Edebiyatı sevdiğini sanırdım, teğmen ?!
- Söyler misin, bu kahrolası böceklerin edebiyatla ne ilgisi var ?
- Kafka teğmen, Kafka...
*
- sen Tanrıya inanır mısın Alvy ?
- Sen ne diyorsun ?! Amına bile korum !
Ali Rahimli / 'Gelsenkirchen' romanı