‘bu kitapta anlatılan olayların hepsi gerçektir, fakat hiçbiri henüz cereyan etmemiştir.’ yazar murat menteş’in ikinci romanı olan korkma ...
.jpg)
yazar murat menteş’in ikinci romanı olan korkma ben varım, daha ilk cümlesiyle okuyucunun dikkatini çekip yüzünde tebessüm oluşturmayı başarıyor. tarantino’nun sıkı bir takipçisi olduğunu bildiğimiz yazar, bunu kitabında da göstererek adeta sayfalar dolusu tarantino filmi sunuyor.
bu kitap hem şok edici, hem komik, hem ilginç, hem de ‘ne olur bitmesin’ dualarının müsebbibi. konusuna değinmek gerekirse gönül işleri bakanlığı bir suikasta kurban gider ve bu kurumda basın müşaviri olarak olarak hayatını idame ettirmekte olan fu yani fuat atıf tufa kendisini bu olayı çözmeye adar. müntekim gıcırbey (okunmamış aşk mektuplarının yazarı) hayatını başkalarının intikamını alarak geçinir. şebnem şibumi efsanevi güzelliği ile olayların ortasına ve kahramanlarımızın gönlüne oturur. hayati tehlike, abidin dandini ile birlikte adam öldürür. hepsinin ve daha fazlasının hayatı bir noktada kesişir. ortaya da tadından yenmeyen, gülmekten göz yaşartan ve tarihi bilgileriyle hayret uyandıran muhteşem bir kitap ortaya çıkar.
yazar karakterleri betimlerken onları, işaret ettiği filmlerdeki oyunculara benzeterek sinemayı; mekanlara ve olaylara uygun yerleştirdiği şarkılarla müziği; misafir sanatçı olarak çizerliğinden istifade ettiği ersin karabulut ile de mizahı kitaba dahil etmiş durumda. kitaplarda görmeye pek alışık olmadığımız bir olay var ki bu durum, kitabı daha da özel kılıyor. bahsettiğim nokta, kitabın içerisinde 11 sayfalık bir ersin karabulut karikatürü bulunması.
kitapta leonard cohen’den orhan gencebay’a, moğollar’dan shivaree’ye bir çok şarkı sountrack olarak sunulmuş. ayrıca yazarın ilk kitabı olan dublörün dilemması’na selam gönderilmiş. eğer dublörün dilemması’ndan sonra korkma ben varım’ı okursanız enfes bir yemeğin ardından muhteşem bir tatlı yemiş hissine kapılacaksınız.
kitabı okurken satır altlarını çizmekten kaleminiz bitecek, bunu garanti edebilirim. ayrıca hiç bitmesini istemediğiniz şeylerin listesine yeni bir şey daha eklemiş olacaksınız; murat menteş kitapları!
2009 yılında türkiye yazarlar birliği tarafından roman dalında ödüle layık görülen bu kitabı şiddetle tavsiye ederken genç yaşına rağmen daha şimdiden türk edebiyatı’na yaptığı katkılar nedeniyle, murat menteş’i ayakta alkışlayıp, kaleminin hiç susmaması dileğimle kitaptan alıntılarla sizleri baş başa bırakıyorum.
‘eminim bir gün sen de hayatının kadınına rastlayacaksın evlat… ve ona şöyle diyeceksin ‘ben evli bir adamım’.’
‘zambaklar tarafından büyütülmüştü sanki. tırnaklarının kenarlarını yemesini gayet iyi anlıyorum. onun kadar güzel kim olsa, tırnak, saç, dudak yerdi. parmaklarındaki tadı hiç bir meyvede bulamıyor olmalı. iradeyi kilit altına alan bir cazibesi vardı; yasalardaki boşluktan faydalanıyordu sanki. hukukun üstünlüğünü aşan güzelliği sayesinde asla hapse girmeyeceği, cinayetten bile yırtacağı kesindi.’
‘seni unutma fikri bile, sana kavuşma umuduna bağlanıyor içimde. senden kaçış varsa bile kurtuluş yok şebnem.’
‘hayatında en az bir aşağılık herifle yakınlaşmadan gerçek kadın olamazsın.’
‘bir bebek doğdu mu, bir baba doğar.’
‘bütün günahlar para kaybettirir.’
’…edebiyat mırıltının ve naranın yerini tayin eder. onlara ayar çeker. eşya, kelimeler karşısında savunmasız, dirençsizdir. zihnimizi edebiyat dekore eder. kalbimiz ile beynimiz arasında işlek kanallar, tüneller, koridorlar açar. ahlaki olgunluğun, vicdan hassasiyetinin, gönül ferahlığının imkanlarını; edebiyat sanatı sayesinde keşfederiz. bir kumandanı, bir deliyi, anneyi, büyücüyü, talebeyi, avukatı, fahişeyi; korkağı, cömerdi, zavallıyı, kurnazı, dahiyi, tembeli, salağı… kelimelerinden tanırız. sağlam bir edebiyat donatımı, bize insanların ruhunu sezme, insanlığımıza hakim olma, sahip çıkma gücü verir. birbirimizi hakikaten tanımamız, sahiden anlamamız, derinden kavramamız edebiyat sayesindedir. cehaletten, zalimlikten, hoyratlıktan, çiğlikten, zayıflıktan başka nasıl sıyrılabiliriz? edebiyat, terbiyenin namütenahi hülasasıdır. görgünün vitaminidir, bizi telef olmaktan kurtaran şifalı iksirdir: bizi, elimizdekinden farklı bir sonsuzluğa sevk eder. hem ağaçları, hem ormanı görmemizi sağlar.yaprakların bakışlarını, meyvelerin soluğunu, gövdelerin çarpıntısını duyarız. ardı arkası kesilmeyen ibret ve hikmet patlamalarının arasında yaşadığımızı fark ederiz. harbin, sulhun, muhabbetin, dostluğun, aşkın, nefretin, emeğin, dikkatin, tedbirin, takdirin… manasını öğreniriz. mana ile anlam arasındaki ayrıma temas ederiz. anlam, bizdeki karşılıktır; mana ise hakikatin kendisidir. böylece, benzer şeyler arasındaki farklar ile farklı şeyler arasındaki benzerlikleri kurcalarız. gönlümüz neye elverir, vicdanımıza ne sığar, aklımız neye erer? edebiyat bilmeyen, soru soramaz, cevap bulamaz, problem çözemez.’
‘çok sevmek, sonsuza dek kavuşmamak için en ideal yöntemdir.’
soyukdergi.com