Kapitalizm, Arzu ve Kölelik (Marx ve Spinoza’nın İşbirliği)

İktisatçı Frédéric Lordon, kapitalizm eleştirisinin en canalıcı sorusunu tekrar soruyor: Ücretli emekçiler, her şeye rağmen, neden kapitaliz...

İktisatçı Frédéric Lordon, kapitalizm eleştirisinin en canalıcı sorusunu tekrar soruyor: Ücretli emekçiler, her şeye rağmen, neden kapitalizme boyun eğiyorlar, neden başkalarının “efendi-arzusuna” tabi oluyorlar? Klasik “tahakküm” ve “rıza” yanıtlarını tatmin edici bulmayan yazar, açıklama olarak, Marksist siyasal iktisat ile Spinozacı “duygu antropolojisini” birleştirerek oluşturduğu etki gücü yüksek alaşımı öneriyor. Marx ve Spinoza’yı neden etkileşime soktuğunu ise şu çarpıcı sözlerle açıklıyor:

“Kapitalizme özgü toplumsal yapılardan kurtulmak, duygusal kölelikten kurtulmamızı sağlamaz. Tek başına, arzunun ve sarf edilen güçlerin başıbozuk şiddetinden kurtaramaz bizi. Spinoza’nın duygular konusundaki gerçekçiliği, bu noktada belki en çok Marksist ütopyanın işine yarar: Sarsıp kendine getirir. Sınıfların ve sınıf çatışmalarının tamamen tasfiyesiyle siyasetin ortadan kaldırılması, proletaryanın zaferiyle bütün husumetlerin aşılması, sınıf çıkarlarından tamamen arınmış sınıfsızlığın ortaya çıkması… — bunların hepsi post-siyasal birer hayalden ibarettir ve belki de Marx’ın yaptığı en büyük antropolojik hata budur: Şiddeti kökünden yok edebileceğini sanmak; oysa en az tahripkâr şiddet biçimlenimlerini aramak dışında bir hedef olamaz ufkumuzda.”

Bu heyecan verici kitabı zevkle okuyacağınızı umuyoruz.

Kapitalizm tartışılmaya devam ediyor. Şayet kapitalizm zaman zaman son derece çirkin bir görünüme bürünmese, kendisine azametli bir ideoloji olarak hizmet eden düşünce öbeğine ait temel düsturu ayaklar altına almaya kadar varan cesaret gösterisi karşısında hani neredeyse hayranlık duyacağız. Zira şu tavrı buyuran liberalizmin (Kant tarzı liberalizmin) ta kendisidir: “Kendi şahsında olduğu kadar başka herkesin şahsındaki insanlığa da, sırf bir araç olarak değil, aynı zamanda bir amaç olarak davranacak şekilde eylemde bulun.”(1) Sırrına ancak büyük araçlaştırma projelerinin erebildiği bir diyalektik tersine dönüş sayesinde, gerek bir insanın başka insanları araç olarak kullanmakta, gerekse insanların kendilerini başkalarına araç olarak kullandırmakta özgür olmasının, özgürlüğün özüne uygun olduğu ilan edilmiştir. Söz konusu iki özgürlüğün bu harika buluşmasınaysa “ücretli emek” diyoruz.

Etienne de La Boétie, köleliğe alışmanın, insanın köle olduğunu unutmasına yol açtığını hatırlatır. Bunun sebebi, insanların mutsuz olduklarını “unutmaları” değil, bu mutsuzluğa çaresiz kader diye, hatta herkesin eninde sonunda varacağı hayat tarzı diye katlanmalarıdır. Kölelik, köleleştirilenlerin hayal gücünde, ancak üzüntü duygusunu kölelik fikrinden koparabildiği takdirde başarılı olur – zira kölelik fikri açıkça bilinç düzeyine çıktığı zaman, isyan tasarıları doğurabilir pekâlâ. Kapitalizmdeki köleliğin “saf özü”ne dönmeye çalışmak ve kapitalizmin artık kimseyi şaşırtmayacak kadar –ki bu durum çok şaşırtıcıdır– derinlere işlediğini saptamak için, La Boétie’nin bu uyarısını akılda tutmak gerekir: Kimi insanlar, günümüzde “patron” denen insanlar, başka insanları kendilerinin –yani, patronların– arzularına tabi olmaya, onlar hesabına harekete geçmeye razı etme “gücüne” sahiptir.

Söz konusu insanlar, düşündüğümüzde bize çok garip gelen bu “güce” sahipler midir gerçekten? Marx’tan beri biliyoruz ki değiller: Bu güç belli bir biçimlenimdeki toplumsal yapıların –işçileri hem üretim araçlarından hem de ürünlerden tecrit eden ücretli emek ilişkisinin– sonucudur. Ama bu yapılar, kapitalist kurumlarda tüm olup bitenler konusunda son sözü söylemez. Bu konunun çalışma psikolojisi ya da sosyolojisi alanına özgü bir mesele olduğu söylenecektir ki gerçekten de öyledir. İlerleyen sayfalarda söylenenler, bu alanların özgül söylemine bir şeyler katmaktan ziyade, icap ettiğinde birtakım unsurlar devşirebilecekleri son derece soyut bir sav –ilişkileri konu alan bir yapısalcılık ile duyguları konu alan bir antropolojiyi, yani Marx ile Spinoza’yı birleştirme savını– öne sürmeyi amaçlıyor.

Bu iki düşünür –araya giren yorumcular sayesinde– birbirini tanıyor elbette. Aralarındaki benzerlikler saymakla bitmez, ama her konuda hemfikir oldukları da söylenemez. Her halükârda aralarında o kadar güçlü bir ilişki var ki, bu iki düşünürü bir araya getirme girişimi entelektüel açıdan afaki sayılabilecek laflar etme riski taşımıyor. Şöyle bir zamansal paradoks var: Marx Spinoza’dan sonra yaşamış olabilir ama, bugün Spinoza Marx’ı tamamlamamızı sağlayacaktır. Zira (kapitalizmde ücretli emekçilerin seferberliğine özgü) yapıyı sökmek, bu yapıların neye göre “işlediği” konusunda bize bir şey söylemiyor. Yani bunların etkililiğini somut olarak neyin sağladığı konusunda, hayaletin değil de makineyi döndüren motorun ne olduğu konusunda hiçbir şey söylemiyor. Buna verilecek Spinozacı cevapsa şu: duygular.

Toplumsal hayat, kolektif güçlü duygulara dayalı hayatın bir başka adıdır yalnızca. Şüphesiz, aralarında muazzam farklar bulunan, ama primum mobile’i (ilk nedeni) hep duygular ve arzuya dayalı güçler olan kurumsal teşekküller kılığına bürünür bu hayat. Gelgelelim bu teşekküllerin son derece yapılanmış olduğunu kabul etmek, ücretli emek meselesini “duygular aracılığıyla” yeniden ele almaya ve böylece sermaye sahibi az sayıda bireyin çok sayıda çalışanı kendileri hesabına nasıl olup da çalıştırabildiğini ve bunu ne tür harekete geçirme düzenleriyle yaptığını yeniden sormaya mani olmaz; ayrıca bu durum, birbirlerinden çok farklı şu olguları bir araya getirme imkânı da sunabilir: Ücretli emekçiler, açlıktan ölmemek (=ekmek parası) için işe gider; tüketimden aldıkları zevk, çalışmanın verdiği zahmetleri bir ölçüde (ya da fazlasıyla) telafi eder; kimileri hayatını işte harcar ve bunu kendisi için adeta yararlı bulur; kimileriyse kendilerini şirketlerin büyümesine adayarak, içlerindeki coşkuyu bunun üzerinden açığa vururlar; günün birinde bu kişiler isyana (ya da intihara) sürüklenirler.

Şurası muhakkak: Günümüzde kapitalizm, duygusal anlamda, Marx’ın yaşadığı çağdakine kıyasla çok daha zengin ve tezatlarla dolu bir görünüm sunuyor bize. Marksizm, “sermaye” ile “emek” bloklarının cepheden çarpışması üzerinde durayım derken, kapitalizmle ilgili saptamalarında uzun zaman geri kalmış ve bu durumdan bir ölçüde zarar görmüştür. İki sınıflı şema, “yönetici” denen çalışanların, yani tuhaf bir şekilde maddi açıdan emek tarafında, simgesel açıdansa sermaye tarafında yer alan ücretli emekçiler grubunun tarihsel olarak ortaya çıkışından büyük zarar görmemiş midir?(2) Oysa yöneticiler, halinden memnun ücretli emekçiler grubunun prototipidir ki kapitalizmin ortaya çıkarmak istediği de budur. Üstelik neoliberal biçimlenimi içinde kapitalizm aynı zamanda en şiddetli baskı biçimlerine başvuracak kadar ilkelleşmesine yol açan bariz çelişkiyi hiç dikkate almaz. Tahakküm fikrinin, bu durumdan etkilenmemesi mümkün değildir ve fazlasıyla yalın biçimlere bürünmüş olan bu fikir, tahakküm altında mutlu yaşayan insanlarla karşılaşınca altüst olur.

Gelgelelim, bu paradoksu inceleyen çalışmalar, özellikle de tahakküm ve rızanın çeşitli çakışmaları üzerine kafa yormak için “simgesel şiddet” kavramını kullanan Pierre Bourdieu’nün varisler üstüne yaptığı sosyolojik çalışmalar artık dikkate alınmıyor. Ama kapitalist tahakkümün (kavramsal) şantiyesi kapalı da değil. Ücretli emekçilerden bazılarının açıkça (ve bilfiil) yıldığı, bazılarınınsa durumlarına alışmanın adeta ötesine geçip, bu şantiyede pek bir kusur bulmadığı ve kimi zaman gerçek anlamda tatminler elde ediyormuş gibi göründüğü yerler bir yana, ne tür anlamlar atfedilebilir bu şantiyeye? Bununla beraber, tahakküm altındakilere tahakkümü unutturmanın en kesin yöntemlerinden biri olan hoşnut etme yöntemi, yönetim sanatının en eski numaralarından biridir. Hem yeni üretim biçimlerinin zorunluluğu, hem de yönetim süreçlerinin karmaşıklaşması dolayısıyla, kapitalizm de bundan başka bir şey yapmıyor – kaldı ki mütehakkim de düpedüz katı bir otoritenin bildik suretiyle ortaya çıkmıyor.

Hiç şüphe yok ki çalışma sosyolojisi, rızanın daha belirsiz kusurlarını ve arka planını tespit etmeye girişmiş, ama rızanın tam olarak ne anlama geldiğine dair esas soruyu hiçbir zaman sormamıştır. Halbuki sorulmaya değer bir soru bu, zira soruya tam cevap verilmediği takdirde, (mevcutsa) “rıza” ile ilgili olguların, özellikle Marksist eleştirinin, entelektüel dayanaklarının en sağlam unsurları telakki ettiği “sömürü”, “yabancılaşma” ve “tahakküm” gibi kavramları istikrarsızlaştırması gibi büyük bir risk doğar. Bütün bu kavramlar, “motive eden”, “işinde kendini geliştirmeyi” ve “kendini gerçekleştirmeyi” vaat eden ve… ücretli emekçilerce kimi zaman kabul edilen yeni yönetim temayülleri yüzünden altüst olur. Göreli kavramsal yoksunluk da bu duruma delalet eder: Daha iyisi olmadığından yine “gönüllü kölelik” ifadesine başvurulur. Şüphesiz, manidar bir oksimor bu, ama kendi içinde (ve isim babası olan eserden bağımsız olarak) kusurlarını –yani poetikadan teoriye geçildiğinde bir oksimorun taşıyacağı kusurları– pek gizleyemiyor.

Kendini harekete geçmeye hazır ya da az çok gönülsüz hissetmek, yahut isyankâr hissetmek, emeğini canı gönülden ya da istemeye istemeye ortaya koymak… – bütün bunlar, ücretli emekçilerin duygulanma tarzlarına, yani ilk elden kendilerine ait olmayan bir tasarının (bir arzunun) gerçekleştirilmesine dahil olmalarının belirlenme biçimlerine tekabül ediyor. Kapitalizmdeki biçimiyle başkalarının hizmetine girme durumunun gizemini üstüne oturtacağımız sacayağı belki de bu: Birinin arzusu, öbürlerinin etkime gücü ve bunların bir araya gelmesini belirleyen, ücretli emek ilişkilerinin yapısının ürünü olan duygular. Spinozacı duygu antropolojisinin, ücretli emeği konu alan Marksist teoriyle kesiştiği bu noktada, sömürünün ve yabancılaşmanın ne demek olduğunu yeniden düşünme, yani nihayetinde, ister eleştirel ister analitik bakımdan olsun, kapitalizmi yeniden “tartışma” fırsatı doğar. Keza nihayetinde, şüpheli görünse dahi, kapitalizmin aşılabilir bir şey olup çıkması umudu da doğar.
Ad

A Separation,1,Adam Schaff,1,Adem ve Havva,1,Akra'da Bulunan Elyazması,1,Alain Badiou,4,Alain Resnais,1,Alan Woods,1,Albert Camus,17,Albert Einstein,4,Alejandro González Iñárritu,1,Alenka Zupančič,1,Alexander Supertramp,1,Alfred Hitchcock,4,Alıntı,1,Ali Rahimli,4,Allen Ginsberg,5,Amin Maalouf,1,Anarşi,2,André Breton,1,Andrey Tarkovski,7,Ani Gezinti,1,Anton Çehov,2,Antonin Artaud,1,Anubis,1,Aristoteles,1,Arthur Danto,1,Arthur Rosenberg,1,Arthur Schopenhauer,2,Arundhati Roy,1,Asghar Farhadi,3,Attila İlhan,1,Aynadaki Gibi,1,AzBlog,13,Aziz Nesin,2,Babaya Mektup,1,Beat Kuşağı,17,Belgesel,5,Belinski,1,Bertolt Brecht,3,Bertrand Russell,1,Bilim,10,Billie Holiday,1,Biyografya,22,Björk,1,Bob Black,1,Bob Dylan,1,Bozkırkurdu,1,Böyle Buyurdu Zerdüşt,1,Breaking Bad,1,Bulantı,1,Bülent Ortaçgil,2,Büyülenme,1,Camera Lucida,1,Can Yücel,2,Cemal Süreya,1,Charles Baudelaire,2,Charles Bukowski,6,Charles Dickens,1,Charlie Chaplin,2,Charlie Parker,1,Christfried Tögel,1,Christine Bard,1,Christopher McCandless,1,Christopher Nolan,1,Chuck Palahniuk,3,Çarlz Bukovski,1,Çavdar Tarlasında Çocuklar,1,Dallas Buyers Club,1,Damon Albarn,1,Daniel Goleman,1,Dava,1,David Gilmour,1,Demian,1,Desiderius Erasmus,1,Didier Lauru,1,Dieter Forte,1,Djivan Gasparyan,1,Dominique Laporte,1,Dostluk Bağları ve Dostluk,1,Dostoyevski,16,Dönüşüm,1,Edebiyyat,140,Edgar Allan Poe,1,Eduardo Galeano,1,Eflâtun,1,Ejderhaların Danssı,1,Elias Canetti,1,Elvis Presley,2,Emil Michel Cioran,1,Emma Goldman,1,Eric Clapton,1,Eric Hoffer,1,Erich Fromm,3,Ernest Hemingway,2,Estela Welldon,1,Ethan Coen,2,Əkrəm Əylisli,1,Feature,20,Félix Guattari,1,Felsefe,93,Ferman Toroslar,1,Fernando Pessoa,1,Film,68,Franz Kafka,25,Freddie Mercury,1,Friedrich Engels,1,Friedrich Nietzsche,19,Füruğ Ferruhzad,1,Gabriel Garcia Marquez,1,Gabriel García Márquez,2,Galileo,2,Gemeinschaft,1,George Carlin,1,George Martin,1,George Orwell,1,Georges Canguilhem,1,Georges Perec,1,Gerçeklik açısından Kafka,1,Gilles Deleuze,5,Goethe,1,Gogol,4,Guguk Kuşu,1,Gustav Janouch,1,Guy Fawkes,1,Hakim Bey,1,Harriet Lerner,1,Hegel,2,Heinrich Böll,1,Hermann Broch,1,Hermann Hesse,5,Herta Müller,1,Hrant Dink,1,Iain Menzies Banks,1,Immanuel Kant,1,Ingeborg Bachmann,1,Ingmar Bergman,6,Inside Llewyn Davis,1,Italo Calvino,2,İran,1,İtalo Calvino,1,J. D. Salinger,2,Jack Kerouac,8,Jacques Brel,1,Jacques Lacan,13,Jacques Vergès,1,James Hawes,1,James Joyce,1,Jan Pol Sartr,1,Jason McQuinn,1,Jean Baudrillard,1,Jean Cocteau,1,Jean-Paul Sartre,10,Jehane Noujaim,1,Jenn Ashworth,1,Jiddu Krishnamurti,2,Jimi Hendrix,1,Joel Coen,2,John Berger,1,John Fante,2,John Lennon,5,John Steinbeck,4,Jorge Luis Borges,1,Jose Saramago,1,Joseph Conrad,1,Judith Butler,1,Juliet Mitchell,1,Julio Cortázar,1,Kaos'un Gizli Yaşam,1,Karamazov Kardeşler,2,Karl Marx,8,Kaybedenler Klübü,1,Ken Kesey,1,Kırmızı Pazartesi,1,Korkma Ben Varım,1,Kumarbaz,1,Kürk Mantolu Madonna,1,La Casa De Papel,1,Lady with Ermine,1,Lars von Trier,8,Laura Nyro,1,Leonard Cohen,1,Leonard Da Vinci,1,Lev Tolstoy,5,Lev Troçki,2,Linda Lee,1,Maksim Gorki,2,Malina,1,Marie Curie,1,Marilyn Manson,1,Marilyn Monroe,1,Mario Leis,1,Marlon Brando,1,Marqius de Sade,2,Martı Jonathan Livingston,1,Martin Heidegger,2,Maurice Blanchot,2,Max Stirner,15,Mental Pornografi Blog,2,Meqale,175,Michael De Montaigne,1,Michel Foucault,6,Mike Leigh,1,Milan Kundera,1,Miles Davis,1,Milgram,1,Milgram deneyi,1,Mohsen Namjoo,3,Monique Wittig,1,Morrisse,1,Murat Menteş,1,Mustafa Kemal Atatürk,1,Muzik,37,Neal Cassady,2,ngmar Bergman,1,Nick Cave,1,Nick Mason,1,Nikolay Gavriloviç Çernişevski,1,Nilgün Marmara,1,Noam Chomsky,2,Nostalghia,1,Notre Dame'ın Kamburu,1,Nuri Bilge Ceylan,2,Octavio Paz,1,Oğuz Atay,1,Ontolojik Anarşi,1,Onur Ünlü,2,Oscar Wilde,2,Osho,1,Oteki Ben,1,Ölüler Tanrısı,1,Ölüm Pornosu,1,Ömer Hayyam,1,Özdemir Asaf,1,Palyaço,1,Pantolonun Politik Tarihi,1,Patti Smith,1,Paul Lafargue,1,Paul McCartney,3,Paulo Coelho,2,Peter Kropotkin,2,Pierre Clastres,1,Pigme,1,Pink Floyd,2,Politika,1,Rachel Carson,1,Rachter'in Günlüğü,1,Rashit,1,Ray Davies,1,Rene Girard,1,René Wellek,1,Richard Bach,1,Richard Brautigan,1,Richard Dawkins,1,Richard Wagner,3,Richard Wright,1,Robert Musil,1,Roger Fornoff,1,Roger Garaudy,1,Roger Waters,2,Roman,9,Rose Laub Coser,1,Rus edebiyat,2,Ruth Sheppard,1,S. Reynolds & J. Press,1,Sabahattin Ali,2,Sait Faik,1,Salvador Dali,1,Samuel Beckett,4,Sasha Grey,1,Saul Newman,2,Sean Penn,1,Sırtımdaki Ev,1,Siddhartha,1,Sigmund Freud,19,Silence Spring,1,Simone de Beauvoir,6,Slavoj Zizek,6,Slavoj Žižek,15,slide,2,Sokrates,1,Soren Kierkegaard,1,Spinoza,1,SS,6,Stalker,1,Stephen Eric Bronner,1,Steve McQueen,1,Stranger,1,Suç ve Ceza,2,Supertramp,1,Sürgün,1,Şeyler,1,Tanrıya Karşı Söylev,1,Tarkovsky,5,Tek Bacaklı Yolcu,1,Teneke Trampet,1,The Beatles,4,The Butterfly Effect,1,The Rolling Stones,1,The Square,1,Theodor Adorno,4,Thomas Mann,1,Through a Glass Darkly,1,Tom Waits,2,Tomris Uyar,1,Tony Porter,1,Turan Dursun,2,Turgut Uyar,1,Ulua,1,Uluma,1,Ulus Baker,4,Umberto Eco,1,Utanç,1,V for Vendetta,1,Van Gogh,1,Victor Emil Frankl,1,Victor Hugo,1,Viktor Frankl,1,Vladimir Nabokov,2,Voltaire,1,Vsevolod İ. Pudovkin,1,Walter Benjamin,1,Wilhelm Reich,1,Will Durant,1,William S. Burroughs,2,William Shakespeare,1,Woody Allen,8,Xavier Dolan,1,Yabancı,1,Yad,1,Yolda,1,Yusif Vəzir Çəmənzəminli,1,Zeki Demirkubuz,3,Zen Kaçıkları,1,
ltr
item
Ali Rahimli: Kapitalizm, Arzu ve Kölelik (Marx ve Spinoza’nın İşbirliği)
Kapitalizm, Arzu ve Kölelik (Marx ve Spinoza’nın İşbirliği)
https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgzwBduXXj7VVlW-jvKWqC44U3BWKR4rw-kpwaFVHgyL4YoxHJhG8MtNkgWxreUzE-3JfZoQ4Hqu6JwLktZ5Ho2vbfkhaPmeFngmKhMmiE9GFMyMeWAJuy-tYWg0zmnDQOz9DVlslGpGl9h/s320/Kapitalizm-Arzu-ve-Koleli_160391_1.jpg
https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgzwBduXXj7VVlW-jvKWqC44U3BWKR4rw-kpwaFVHgyL4YoxHJhG8MtNkgWxreUzE-3JfZoQ4Hqu6JwLktZ5Ho2vbfkhaPmeFngmKhMmiE9GFMyMeWAJuy-tYWg0zmnDQOz9DVlslGpGl9h/s72-c/Kapitalizm-Arzu-ve-Koleli_160391_1.jpg
Ali Rahimli
https://alirahimli.blogspot.com/2013/05/kapitalizm-arzu-ve-kolelik-marx-ve.html
https://alirahimli.blogspot.com/
https://alirahimli.blogspot.com/
https://alirahimli.blogspot.com/2013/05/kapitalizm-arzu-ve-kolelik-marx-ve.html
true
8815050805795647263
UTF-8
Tüm Yazılar Yüklendi Hiç bir yazı bulunamadı HEPSİNİ GÖSTER DAHA FAZLA Cevapla Cevabı İptal Et Sil Tarafından Ana Sayfa Sayfalar İçerikler Hepsini Göster BU YAZIYA BENZER DİĞER YAZILAR ETİKET ARŞİV ARAMA BÜTÜN İÇERİKLER İsteğinizle eşleşme bulunamadı Ana Sayfaya Dön Sunday Monday Tuesday Wednesday Thursday Friday Saturday Sun Mon Tue Wed Thu Fri Sat January February March April May June July August September October November December Jan Feb Mar Apr May Jun Jul Aug Sep Oct Nov Dec just now 1 minute ago $$1$$ minutes ago 1 hour ago $$1$$ hours ago Yesterday $$1$$ days ago $$1$$ weeks ago more than 5 weeks ago Followers Follow THIS CONTENT IS PREMIUM Please share to unlock Copy All Code Select All Code All codes were copied to your clipboard Can not copy the codes / texts, please press [CTRL]+[C] (or CMD+C with Mac) to copy