Kırbaç ve Kalem (Marquis de Sade)

18. yüzyıl Fransa’sının en iflah olmaz hikayesidir, Marquis de Sade’ınki. Sade, 1740 yılında aristokrat bir ailenin oğlu olarak dünyaya ...

18. yüzyıl Fransa’sının en iflah olmaz hikayesidir, Marquis de Sade’ınki.

Sade, 1740 yılında aristokrat bir ailenin oğlu olarak dünyaya gelir. Küçük yaşta bir Cizvit okuluna verilir. Sonra da askeri okula devam eder. Dinsel ve askeri disiplin tüm eğitim hayatına damgasını vurur. Otoriteyle, yerleşik ahlak kalıplarıyla ve dogmalarla meselesi hiç şüphesiz kişiliğinin oluştuğu bu yıllarda başlar. 23 yaşındayken ailesinin uygun bulduğu soylu bir kadınla evlenir. Hayatının bu aşamasına kadar her şey normaldir. Adında “de” bağlacı olan bir Fransız soylusu olarak, kendinden beklenenleri sırasıyla yerine getirmiştir. Önce dini bir eğitim, sonra orduya hizmet, ardından aile mülkiyetini tehlikeye atmayacak sınıfsal bir evlilik…  

 Ama Sade birden değişir. Belki de kendisi olmaya karar verir. 1760’lar boyunca defalarca tutuklanır ve hapse tıkılır. Suçu şehvet dolu gecelerdir. Şatosuna devamlı olarak fahişeler, hizmetçiler, dilenciler alır. Onlarla tuhaf oyunlar oynar. Sade’ın yatak odasında şiddet vardır. İplere sıkı düğümler atılır. Kırbaçlar havada uçuşur. Kan akar. Çığlıklar yankılanır. Sade karşısındaki bedenleri acımasızca kullanır. Kurbanları acıyı sonuna kadar tadarlar, aşağılanırlar ve birer nesneye dönüşürler. Sade’ın ruhundaki iktidar arsızı, sadece hükmü altındakilerin edilginliğiyle tatmin olur. Markinin sadık uşağı da işin içindedir. Efendisi ne emrederse yapar. Kalabalık bir cinsel ayindir söz konusu olan. O anlarda Sade’ın vazgeçemediği aksesuarların başında ise Meryem ve İsa’yı tasvir eden heykeller, haçlar, İncil gibi dinsel objeler gelir. Bunları yerlere atar, parçalar, üstünde tepinir, hiç olmadık yerlere sokar, kendi özsuyuyla ıslatır…   

Kurbanlardan bazıları yaşadıkları gece hakkında kimseyle konuşamazlar. Sokağa çırılçıplak fırlayarak Sade’ın elinden kurtulan bazıları ise soluğu hemen polis merkezinde alırlar. Anlatılan hikayeler herkesi şoke eder. Sade hemen tutuklanır. O artık dile düşmüştür. Toplumsal bir lanetin ortasında bulur kendini. Soylu ailesi utanç içindedir. Ama yine de hapisten her çıktığında aynı oyunları oynamayı sürdürür. Uslanmaya niyeti yok gibidir. Arandığını öğrenince baştan çıkardığı rahibe/bakire baldızıyla İtalya’ya kaçar. Sonra gizlice Fransa’ya döner. Tekrar tutuklanıp hapse atılır. Bir fırsatını bulup oradan kaçar ve hayatına gizlenerek devam eder. Fakat kimliğini deşifre etmeden duramaz. Her gittiği yerde genç kızlarla bildik maceralarına devam eder. 1778’de tekrar tuksak düşer. Bu sefer aralıksız 12 yıl sürecek hapishane hayatı onu beklemektedir. Sade ortaçağdan kalma kalelerin zindanlarında yıllar geçirir. 1784’te Paris’e, Bastille nakledilir. Devrime kadar burada kalır. Rejimin simgesi kabul edilen Bastille’in halk tarafından basılması ve sonrasında gelişen olaylar Sade’ı özgürlüğüne kavuşturur.  

Sade’ın Jakobenlerle arası hiçbir zaman sıkı fıkı olmaz. Ne de olsa soyludur. Topraklarını ve şatosunu kaybeder. Geçmişi ise suçlarla doludur. Yine de Sade dışarıda olmanın keyfini sürer. Akıllanmış gibidir. Devrimci yönetimden çeşitli bürokratik görevler almayı başarır. 1791 yılında “Justine” yayınlanır. Tutuklanma korkusundan dolayı bu kitabın yazarı olduğunu inkar eder. Ama hiç kimse ona inanmaz. Herkes bilir ki, o satırları Sade’dan başkası yazamaz. Yeni yüzyıla girildiğinde Fransa’da bir çok şey değişmeye başlamıştır. Napolyon iktidara yürüyordur. Bir polis aramasında Sade üstünde el yazmalarıyla yakalanır. Böylece yine hapishaneye düşer. 1814 yılında 74 yaşındayken akıl hastanesi hapishane karışımı bir tutsaklık mabedinde ölür… 

Zindanlarda kaldığı uzun yıllar boyunca varoluşunun tek ifade biçimi olarak dört elle sarıldığı yazma edimi olmasaydı, Sade tarihe en iyi ihtimalle şehvet düşkünü sapkın biri olarak geçicekti. Belki yine sadizmin isim babası olmayı becerebilirdi. Ama yazmak Sade’a bambaşka bir kimlik kazandırır. Yapıtları Fransa’da bile 20. yüzyılın ortalarına kadar yasaklı kalsa da, o yer altı edebiyatın en popüler ismi olur. Hatta adı büyük filozofların arasında anılır.       

Sade, kendi çağında yalnız bir adamdır. Aristokrat olmasına rağmen kendi sınıfından her zaman nefret eder. Yükselen burjuvaziye şüpheyle bakar. İktidarı ele geçiren sınıfın baskıcı bir kimliğe büründüğünü kendi gözleriyle görmüştür. Halka karşı ise her zaman uzaktır. İnsanların geleneksel ahlak anlayışından tiksinir. Sade bu yüzden bir eline kalemi bir eline de kırbacı alıp, ikisiyle de aynı hedefe vurur. Ortaçağ ahlakı, 1500 yıllık Hıristiyanlık gelenekleri, tabular, yasaklar, iktidar sahibi aristokrasinin kokuşmuşluğu, din adamlarının sahte vaatleri, tüm bunlara kanan halkın aptallığı… Sade topluma karşı giriştiği savaşımda kendine müttefik olarak sadece doğayı görür. Sadece ona güvenir. Doğanın düzenlemelerinin insanlarca değiştirilmeye çalışılmasına katlanamaz.    

Sade’ın kendi hayatı bile, kitaplarında anlattığı hikayelerin yanında oldukça masum kalır. Markinin yazılarındaki alt metnin içine giremeyen okuru bekleyen adice kurgulanmış, şiddet dolu pornografik bir evrendir. Aslında Sade, nefret ettiği her şeyi bu evrenin içine sokarak yok etmeye çalışmaktadır. Elinde gelen sadece budur.   

Diyaloglardan oluşan “Yatak Odasında Felsefe”de, Eugenie isimli tecrübesiz bir genç kıza şehvet oyunları hakkında verilen dersleri anlatır. Bekaretin herkes tarafından ahlakın kanıtı olarak görüldüğü bir dünyada Sade, karakterlerine tam tersini söyletir.  Şehveti dizginleme çabası doğaya küfür etmektir ona göre. Yatak Odasında Felsefe’yi inançsız hovardalara ithaf eder ve ilk satırlarında şöyle der: “Bilumum yaş ve cinsiyetten şehvetperestler, bu kitabı yalnızca sizlere armağan ediyorum. Bu kitaptaki ilkelerle beslenin, sizin tutkularınızın destekçisidir onlar. Sevimsiz, duygusuz, kişiliksiz ve dalkavuk ahlakçıların sizi korkuttukları bu duygular, doğanın insanı eriştirmek istediği yere ulaştırmada kullandığı araçlardan başka bir şey değildir. Tadına doyum olmaz bu tutkulardan başkasına kulak vermeyin… Hayali bir erdemin ve tiksinti verici bir dinin tehlikeli ve saçma sapan bağları içinde uzun zamandır kapalı tutulan genç kızlar; cesur Eugenie’yi taklit edin.”    

Sade, Eugenie’in değişimini sadece yatak odasıyla sınırlı tutmaz. Tanrı ve varoluş üzerine de felsefi öğütler verir genç kıza. Tarihten örneklerle kanıtlamaya çalışır düşüncelerini. Antik Roma’nın yasa koyucularından girip Thomas Moore’un Ütopya’sına kadar uzanır Sade. Her cümlesinde Hıristiyanlığın tanrısını yerden yere vurur. İffetsizliği ise yere göğe sığdıramaz. Hırsızlığı da över. Baştakiler çalarken halkın çalmaması aptallıktır, der… Amacı genç kızın benliğinde bambaşka bir ahlak anlayışı yaratmaktır aslında. Eugenie’e yaşattığı dönüşümü herkes için idealleştirmekten de geri durmaz.     
    
Sade’ın en popüler romanlarından birine adını veren “Justine” ise erdemin simgesidir. 15 yaşındayken manastırı terk etmek zorunda kalır. Hayattaki tek amacı kız kardeşini bulmaktır. Yıllar sürecek yolculuğu boyunca başına gelmedik felaket kalamaz. Yardım istediği soylu beyler ve yüksek ahlak sahibi rahipler tarafından her seferinde tutsak edilir. Bekaretini kaybeder, defalarca tecavüze uğrar, bağlanır, kırbaçlanır, vücudundaki yaraların içine sıcak mum damlatılır… Ama Justine başına ne gelirse gelsin aklı almaz bir saflıkla insanlara güvenmeye devam eder. Dua etmeyi sürdürür. Tanrıya her yakarışında kendini başka bir zevk aleminin kölesi olarak bulur ve okuyucuya asla bitmeyecekmiş gibi gelen uzun işkencelere tabi tutulur. Tutsaklıktan kurtulur kurtulmaz yine kardeşini aramaya koyulur. En sonunda büyük kavuşma gerçekleşir. Justine ve Juliette kucaklaşır. Juliette sosyetik bir fahişe olmuştur ve bolluk içinde yaşamaktadır. Sınıf atlayan Juliette’in hayatı baştan sona erdemsizliğe övgüdür. Kazanan hep o olmuştur. Her zaman erdemi savunan Justine ise perişan haldedir. Uğradığı tecavüzlerin, işkencelerin hadi hesabı yoktur. Erdemle kırbaçlanan Justine çektiği onca acının sonunda artık rahat bir nefes alacağını umut eder. Ama çıkan bir fırtına pencere kenarında duran Justine’in bedenine ölümcül bir yıldırım yollar. Tanrı da Justine’e acımamıştır. İlahi bir adalet yoktur… Erdem her zaman kaybeder… Sade’ın içinde yaşadığı toplum hakkındaki yargıları böyledir. Yazdığı satırlarsa, çağının gerçekliğine karşı yapılmış yıkıcı birer eleştiridir.       
Sade devrim sırasında kaçtığı hücresinde tüm eşyalarını bırakmıştır. “Sodom’un 120 Günü”nün el yazmaları da 9 metrelik rulo halinde, duvardaki gizli bir bölmenin içinde kalmıştır. Sade hayattayken bu çalışmasını bütünüyle kaybettiğine inanır ve kendini başka hikayeler yazmaya adar. Ama “Sodom’un 120 Günü” devrimden yaklaşık 150 yıl sonra, (Bastille’deki bir restorasyon çalışması sırasında) mucizevi şekilde bulunur. Yayınlandığında Sade okuyucuları hayal kırıklığına uğramazlar. Yine Sade’a özgü karanlık bir atmosferle karşılaşılır. Sodom’un 120 Günü, iktidarı temsil eden kişilerin (aristokratlar, din adamları, bankerler) bir şatoya hapsettiği kızlı erkekli grubun başından geçenleri anlatır. Romanda iktidar sahipleri istisnasız merhametsizdir. Kurbanlarına günler geceler boyunca eziyet edip, onları akla hayale gelmeyecek cinsel kombinasyonların parçaları haline getirirler. Tutsaklarını köpek gibi dört ayak üstünde yürütürler, yeri geldiğinde sandalye olarak kullanırlar dahası dışkılarını yemeye zorlarlar… Zulmedici iktidara karşı kurbanların verdiği tepkiler de dikkat çekicidir. Bazıları susup bütün eziyetlere katlanır. Bazılarıysa başına gelenlerden zevk almaktan başka bir çare bulamaz. Kurallara uymayanları ispiyonlayıp kendini kurtarmaya çalışanlar da vardır. İktidar tarafına yanaşıp ezmenin keyfini sürmek isteyenler de. Ama herkesin yaptığı, bu işi kendince doğallaştırmaktan ibarettir.

Sodom’un 120 Günü’nde iktidarla diğerleri arasındaki ilişkinin evrensel doğasını metaforlar eşliğinde anlatır Sade. Bu metaforların her biri yüzyıllar öncesinden faşizme karşı yapılmış uyarılar olarak da okunabilir. Niyeti tam olarak bu olmasa da Sade, faşizm ve onun boyunduruğundaki kitle ruhu üzerine mükemmel çözümlemeler yapan bir düşünür olmuştur.      
   
Sade’ın ileri görüşlüğü bu kadarla da sınırlı kalmaz. 19. yüzyılın başından itibaren Batıya egemen olan modernizm, beraberinde büyük bir dönüşüm getirir. İlk olarak din gündelik hayatın dışına itilir. 20. yüzyılın ikinci yarısında ise cinsel ahlak anlayışında büyük bir devrim olur. Sade’ın nefret ettiği değerler hiç olmazsa kendi kıtasında ciddi oranda tedavülden kalkar. O ise gelmiş geçmiş en güçlü tabukırıcı olarak tarihe geçer.    
Ad

A Separation,1,Adam Schaff,1,Adem ve Havva,1,Akra'da Bulunan Elyazması,1,Alain Badiou,4,Alain Resnais,1,Alan Woods,1,Albert Camus,17,Albert Einstein,4,Alejandro González Iñárritu,1,Alenka Zupančič,1,Alexander Supertramp,1,Alfred Hitchcock,4,Alıntı,1,Ali Rahimli,4,Allen Ginsberg,5,Amin Maalouf,1,Anarşi,2,André Breton,1,Andrey Tarkovski,7,Ani Gezinti,1,Anton Çehov,2,Antonin Artaud,1,Anubis,1,Aristoteles,1,Arthur Danto,1,Arthur Rosenberg,1,Arthur Schopenhauer,2,Arundhati Roy,1,Asghar Farhadi,3,Attila İlhan,1,Aynadaki Gibi,1,AzBlog,13,Aziz Nesin,2,Babaya Mektup,1,Beat Kuşağı,17,Belgesel,5,Belinski,1,Bertolt Brecht,3,Bertrand Russell,1,Bilim,10,Billie Holiday,1,Biyografya,22,Björk,1,Bob Black,1,Bob Dylan,1,Bozkırkurdu,1,Böyle Buyurdu Zerdüşt,1,Breaking Bad,1,Bulantı,1,Bülent Ortaçgil,2,Büyülenme,1,Camera Lucida,1,Can Yücel,2,Cemal Süreya,1,Charles Baudelaire,2,Charles Bukowski,6,Charles Dickens,1,Charlie Chaplin,2,Charlie Parker,1,Christfried Tögel,1,Christine Bard,1,Christopher McCandless,1,Christopher Nolan,1,Chuck Palahniuk,3,Çarlz Bukovski,1,Çavdar Tarlasında Çocuklar,1,Dallas Buyers Club,1,Damon Albarn,1,Daniel Goleman,1,Dava,1,David Gilmour,1,Demian,1,Desiderius Erasmus,1,Didier Lauru,1,Dieter Forte,1,Djivan Gasparyan,1,Dominique Laporte,1,Dostluk Bağları ve Dostluk,1,Dostoyevski,16,Dönüşüm,1,Edebiyyat,140,Edgar Allan Poe,1,Eduardo Galeano,1,Eflâtun,1,Ejderhaların Danssı,1,Elias Canetti,1,Elvis Presley,2,Emil Michel Cioran,1,Emma Goldman,1,Eric Clapton,1,Eric Hoffer,1,Erich Fromm,3,Ernest Hemingway,2,Estela Welldon,1,Ethan Coen,2,Əkrəm Əylisli,1,Feature,20,Félix Guattari,1,Felsefe,93,Ferman Toroslar,1,Fernando Pessoa,1,Film,68,Franz Kafka,25,Freddie Mercury,1,Friedrich Engels,1,Friedrich Nietzsche,19,Füruğ Ferruhzad,1,Gabriel Garcia Marquez,1,Gabriel García Márquez,2,Galileo,2,Gemeinschaft,1,George Carlin,1,George Martin,1,George Orwell,1,Georges Canguilhem,1,Georges Perec,1,Gerçeklik açısından Kafka,1,Gilles Deleuze,5,Goethe,1,Gogol,4,Guguk Kuşu,1,Gustav Janouch,1,Guy Fawkes,1,Hakim Bey,1,Harriet Lerner,1,Hegel,2,Heinrich Böll,1,Hermann Broch,1,Hermann Hesse,5,Herta Müller,1,Hrant Dink,1,Iain Menzies Banks,1,Immanuel Kant,1,Ingeborg Bachmann,1,Ingmar Bergman,6,Inside Llewyn Davis,1,Italo Calvino,2,İran,1,İtalo Calvino,1,J. D. Salinger,2,Jack Kerouac,8,Jacques Brel,1,Jacques Lacan,13,Jacques Vergès,1,James Hawes,1,James Joyce,1,Jan Pol Sartr,1,Jason McQuinn,1,Jean Baudrillard,1,Jean Cocteau,1,Jean-Paul Sartre,10,Jehane Noujaim,1,Jenn Ashworth,1,Jiddu Krishnamurti,2,Jimi Hendrix,1,Joel Coen,2,John Berger,1,John Fante,2,John Lennon,5,John Steinbeck,4,Jorge Luis Borges,1,Jose Saramago,1,Joseph Conrad,1,Judith Butler,1,Juliet Mitchell,1,Julio Cortázar,1,Kaos'un Gizli Yaşam,1,Karamazov Kardeşler,2,Karl Marx,8,Kaybedenler Klübü,1,Ken Kesey,1,Kırmızı Pazartesi,1,Korkma Ben Varım,1,Kumarbaz,1,Kürk Mantolu Madonna,1,La Casa De Papel,1,Lady with Ermine,1,Lars von Trier,8,Laura Nyro,1,Leonard Cohen,1,Leonard Da Vinci,1,Lev Tolstoy,5,Lev Troçki,2,Linda Lee,1,Maksim Gorki,2,Malina,1,Marie Curie,1,Marilyn Manson,1,Marilyn Monroe,1,Mario Leis,1,Marlon Brando,1,Marqius de Sade,2,Martı Jonathan Livingston,1,Martin Heidegger,2,Maurice Blanchot,2,Max Stirner,15,Mental Pornografi Blog,2,Meqale,175,Michael De Montaigne,1,Michel Foucault,6,Mike Leigh,1,Milan Kundera,1,Miles Davis,1,Milgram,1,Milgram deneyi,1,Mohsen Namjoo,3,Monique Wittig,1,Morrisse,1,Murat Menteş,1,Mustafa Kemal Atatürk,1,Muzik,37,Neal Cassady,2,ngmar Bergman,1,Nick Cave,1,Nick Mason,1,Nikolay Gavriloviç Çernişevski,1,Nilgün Marmara,1,Noam Chomsky,2,Nostalghia,1,Notre Dame'ın Kamburu,1,Nuri Bilge Ceylan,2,Octavio Paz,1,Oğuz Atay,1,Ontolojik Anarşi,1,Onur Ünlü,2,Oscar Wilde,2,Osho,1,Oteki Ben,1,Ölüler Tanrısı,1,Ölüm Pornosu,1,Ömer Hayyam,1,Özdemir Asaf,1,Palyaço,1,Pantolonun Politik Tarihi,1,Patti Smith,1,Paul Lafargue,1,Paul McCartney,3,Paulo Coelho,2,Peter Kropotkin,2,Pierre Clastres,1,Pigme,1,Pink Floyd,2,Politika,1,Rachel Carson,1,Rachter'in Günlüğü,1,Rashit,1,Ray Davies,1,Rene Girard,1,René Wellek,1,Richard Bach,1,Richard Brautigan,1,Richard Dawkins,1,Richard Wagner,3,Richard Wright,1,Robert Musil,1,Roger Fornoff,1,Roger Garaudy,1,Roger Waters,2,Roman,9,Rose Laub Coser,1,Rus edebiyat,2,Ruth Sheppard,1,S. Reynolds & J. Press,1,Sabahattin Ali,2,Sait Faik,1,Salvador Dali,1,Samuel Beckett,4,Sasha Grey,1,Saul Newman,2,Sean Penn,1,Sırtımdaki Ev,1,Siddhartha,1,Sigmund Freud,19,Silence Spring,1,Simone de Beauvoir,6,Slavoj Zizek,6,Slavoj Žižek,15,slide,2,Sokrates,1,Soren Kierkegaard,1,Spinoza,1,SS,6,Stalker,1,Stephen Eric Bronner,1,Steve McQueen,1,Stranger,1,Suç ve Ceza,2,Supertramp,1,Sürgün,1,Şeyler,1,Tanrıya Karşı Söylev,1,Tarkovsky,5,Tek Bacaklı Yolcu,1,Teneke Trampet,1,The Beatles,4,The Butterfly Effect,1,The Rolling Stones,1,The Square,1,Theodor Adorno,4,Thomas Mann,1,Through a Glass Darkly,1,Tom Waits,2,Tomris Uyar,1,Tony Porter,1,Turan Dursun,2,Turgut Uyar,1,Ulua,1,Uluma,1,Ulus Baker,4,Umberto Eco,1,Utanç,1,V for Vendetta,1,Van Gogh,1,Victor Emil Frankl,1,Victor Hugo,1,Viktor Frankl,1,Vladimir Nabokov,2,Voltaire,1,Vsevolod İ. Pudovkin,1,Walter Benjamin,1,Wilhelm Reich,1,Will Durant,1,William S. Burroughs,2,William Shakespeare,1,Woody Allen,8,Xavier Dolan,1,Yabancı,1,Yad,1,Yolda,1,Yusif Vəzir Çəmənzəminli,1,Zeki Demirkubuz,3,Zen Kaçıkları,1,
ltr
item
Ali Rahimli: Kırbaç ve Kalem (Marquis de Sade)
Kırbaç ve Kalem (Marquis de Sade)
https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhRbkLohZ5nyp12tOQyY6CbzM6OpHI-mC1WhnBAGUJQIKgiGcaqPjPhn2H851kMG-PdctuYRlYc91e9z2lEK7bNM_y9nXDqFXyrdwgvPbcZNI2-t2JPbCQsc_rDOE6odf4P-4cuIovFpgnu/s320/220px-Jean-Baptiste_Fran%C3%A7ois_Joseph_de_Sade_.jpg
https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhRbkLohZ5nyp12tOQyY6CbzM6OpHI-mC1WhnBAGUJQIKgiGcaqPjPhn2H851kMG-PdctuYRlYc91e9z2lEK7bNM_y9nXDqFXyrdwgvPbcZNI2-t2JPbCQsc_rDOE6odf4P-4cuIovFpgnu/s72-c/220px-Jean-Baptiste_Fran%C3%A7ois_Joseph_de_Sade_.jpg
Ali Rahimli
https://alirahimli.blogspot.com/2013/01/krbac-ve-kalem-marquis-de-sade.html
https://alirahimli.blogspot.com/
https://alirahimli.blogspot.com/
https://alirahimli.blogspot.com/2013/01/krbac-ve-kalem-marquis-de-sade.html
true
8815050805795647263
UTF-8
Tüm Yazılar Yüklendi Hiç bir yazı bulunamadı HEPSİNİ GÖSTER DAHA FAZLA Cevapla Cevabı İptal Et Sil Tarafından Ana Sayfa Sayfalar İçerikler Hepsini Göster BU YAZIYA BENZER DİĞER YAZILAR ETİKET ARŞİV ARAMA BÜTÜN İÇERİKLER İsteğinizle eşleşme bulunamadı Ana Sayfaya Dön Sunday Monday Tuesday Wednesday Thursday Friday Saturday Sun Mon Tue Wed Thu Fri Sat January February March April May June July August September October November December Jan Feb Mar Apr May Jun Jul Aug Sep Oct Nov Dec just now 1 minute ago $$1$$ minutes ago 1 hour ago $$1$$ hours ago Yesterday $$1$$ days ago $$1$$ weeks ago more than 5 weeks ago Followers Follow THIS CONTENT IS PREMIUM Please share to unlock Copy All Code Select All Code All codes were copied to your clipboard Can not copy the codes / texts, please press [CTRL]+[C] (or CMD+C with Mac) to copy