İsrail'e karşı yapılan gösterilerde anti-semitizme karşı durmak gerekir. Yahudi halkı İsrail ile bir tutmak ırkçılıktır. Aynı şekilde he...
İsrail'e karşı yapılan gösterilerde anti-semitizme karşı durmak gerekir. Yahudi halkı İsrail ile bir tutmak ırkçılıktır. Aynı şekilde her tür İsrail karşıtlığını anti-semitizm olarak tanımlayan anlayışla da mücadele edilmelidir. Sosyalistlerin görevi mücadele içinde ezilenlerin öfkesini birleştirmek, egemen fikirlere karşı mücadele etmektir.
İsrail Filistin'e ne zaman saldırsa benzer şeyler yaşanıyor. Bir tarafta ezilenlerin öfkesi sokaklara dökülüyor, yüz binlerce insan korsan devlet İsrail'e karşı Filistin halkının yanında olduğunu haykırıyor. Öte yandan tüm dünyada Yahudiler kendilerini tedirgin hissediyor; çünkü İsrail'in saldırılarıyla beraber antisemitist bir rüzgâr da esmeye başlıyor, Yahudileri hedef alan söylemler çoğalıyor, bazen fizikî şiddete dönüşüyor.
Gazze'ye yardım götüren gemiye İsrail askerlerinin saldırması sonucunda da benzer eylemler yaşandı. Bir yanda dünyanın dört bir yanında savaş karşıtları meydanlara dökülürken, diğer yandan Yahudilere dönük bazı saldırılar gerçekleşti. İsrailli bir bisikletçiye saldırıldı, bir Yahudi tekstilcinin dükkânı aynı işhanında beraber çalıştığı esnaflar tarafından basılarak yağmalandı. Bu ırkçı tepkilerin düşünsel zemini siyonizmden çok da farklı bir yerde durmuyor. Irkçılık her yerde ırkçılıktır. İsrail devleti de kendini tam da bu ırkçılıkla var ediyor.
Irkçıların kardeşliği
İsrail, ırkçı temelde kurulmuş bir devlettir. Temel ideolojisi siyonizmdir. Siyonizmin temelinde "Yahudi'nin Yahudi'den başka dostu yoktur" anlayışı yatar. Bu sebeple tüm Yahudiler, kendilerine "vaat edilmiş" topraklara -yani Filistin'e- göçmeli ve burada bağımsız bir Yahudi devleti altında yaşamını sürdürmelidir. İsrail'i kuran siyonist kadrolar, bu propaganda ile Yahudileri Filistin topraklarına çağırmaya başladılar. Siyonistler, diğer Yahudilere Filistin'in "insansız topraklar" olduğunu anlatıyordu.
Bu propaganda, dünyanın pek çok yerine dağılmış olan Yahudiler arasında pek tutmadı.
Filistin'deki Yahudi nüfusunun artışını asıl sağlayan ise, Nazilerin Almanya'da iktidara gelişi oldu. Siyonistler, Nazilerin Avrupa'da 6 milyon Yahudiyi toplama kamplarına göndermesini desteklediler. Bugünkü İsrail devletinin kökenleri Nazilerle işbirliği yapan siyonistlerce atılmış oldu.
Bu büyük göçe rağmen, Filistin'de Yahudi nüfusu Arap nüfusa oranla oldukça azdı. Siyonistler, Arapların elindeki toprakları almak için korkunç bir savaş başlattılar. 1948 yılında yaşanan savaştan sonra, siyonistler Filistin topraklarının %77'sini ele geçirdiler. İsrail, 1967'de yapılan Altı Gün Savaşları'nda ise Gazze şeridi, Golan tepeleri gibi yerleri de içine alacak biçimde sınırlarını genişletti. Sayıca daha az olan siyonistlerin, tüm Arap dünyasına karşı tek başına başarı kazanmış oldukları düşünülemez elbette. Siyonistlerin savaşlarda Araplara üstün gelmesinin sebebi, siyonist liderlerden birinin tabiriyle "Ortadoğu'da emperyalizmin bekçi köpekliğini" üstlenmiş olmalarıydı. İsrail'İ karakterize eden iki unsur, Araplara dönük ırkçılık ve ABD emperyalizmi başta olmak üzere emperyalistlerin gücünü arkasına alması oldu.
Sonuç olarak İsrail, anti-semitizmin ortaya çıkardığı zeminden beslenerek ortaya çıktı ve Araplara dönük büyük bir ırkçı katliam dalgası ile kendisini var etti. Antisemitizm ve siyonizm karşılıklı olarak birbirlerini beslemeye devam ettiler.
Antisemitizme dur de
Dünyanın pek çok yerinde büyük acılar çekmiş, ayrımcılığa maruz bırakılmış Yahudi halkı ile İsrail devletini bir tutmanın tek açıklaması ırkçı olmak olabilir. Dünyadaki tüm Yahudiler siyonist değildir, İsrail devletine karşı olan çok sayıda Yahudi vardır. Örneğin; Noam Chomsky, Norman Finkelstein gibi isimler dünyadaki İsrail karşıtı hareketin önde gelen isimlerindendir. Türkiye'deki Musevi cemaati, yaptığı açıklamada, yardım gemisine yapılan saldırıdan üzüntü duyduğunu söylemiştir.
Tüm bunlar olmasa bile, her İsrail saldırısında Yahudilerin tepki vermesini istemek de ırkçılıktır. Yahudiler İsrail'in saldırılarından sorumlu değil ki, özellikle onlar tepki versin. Yahudiler de dünyada yaşayan pek çok halktan bir tanesi, diğer halklardan bir farkları yok.
İsrail karşıtı tepkilerde anti-semitizme karşı çıkmak çok önemli. Anti-semitik söylem ve saldırılar ancak ırkçıların, milliyetçilerin, faşistlerin ve İsrail'in elini güçlendirir.
İsrail karşıtlığı anti-semitizm değildir
İsrail'in saldırısına karşı takınılan başka bir tutum ise her tür İsrail karşıtlığını anti-semitizm olarak yaftalamak. Bu anlayışa karşı da mücadele etmek gerekir. İsrail saldırıları karşısında "tarafsız" veya "iki tarafı da kınayan" açıklamalar beklemek, siyonistlerin ekmeğine yağ sürmek anlamına gelir. Ortada iki eşit taraf yoktur; korsan bir devlet olan İsrail'in saldırganlığı ve bunun karşısında Filistin halkının haklı direnişi vardır. Direniş, saldırganlığın doğal bir sonucudur. Burada sosyalistlerin tarafı bellidir; sosyalistler her koşulda ezilenlerin direnişinin yanında yer alırlar. Ortadoğu'daki sorunun tek çözümü, korsan İsrail devletinin tarihe karışması, Arap ve Yahudi halklarının eşit koşullarda yaşayacağı ortak ve özgür bir Filistin devleti kurulmasıdır. İsrail'in yıkılması gerektiğini savunmak anti-semitizm değildir. Tersine, bu talebi anti-semitizm olarak yaftalamak, İsrail'le Yahudi halkını aynı olarak gösteren ırkçı anlayışın devamıdır.
Filistin direnişinin başını çeken örgütün İslami Hamas örgütü olması ve Müslümanların Filistin konusunda eylemler yapıyor olması da bazı kesimleri rahatsız ediyor. Oysa İsrail karşısındaki direnişte hijyen aramak, oradaki halkın seçimlerini görmezden gelmek, savaşa karşı en hafifinden suskun kalmak anlamına gelir. Müslümanların, Filistin'de yaşananlara tepki göstermesi çok doğal ve haklıdır. Bunun karşısında sunulan "Onlar din sebebiyle Filistin'i savunuyor, samimi değiller" türünden argümanların arka planında İslamofobi yatmaktadır. Müslümanlar da kendi kimlikleri ve talepleriyle kendilerini ifade edeceklerdir ve etmelidirler. Müslümanların sokaklara çıkmasından rahatsız olanlar, Filistin'i savunamazlar. Sosyalistler, ezilenlerin mücadelesini birleştirmeli ve Müslümanlarla birlikte İsrail'in katliamlarına, Türkiye'nin İsrail ile ortaklığına karşı mücadele etmelidir.
Egemen fikirler mücadelede kırılır
Filistin eylemlerinde sosyalistlerin hiç hoşuna gitmeyecek şeyler olabilir elbette. Taşınan Türk bayrakları, milliyetçi histeriler hatta ırkçılığa meyleden sloganlar... Tam da bu sebeple sosyalistlerin yeri mücadelenin en ön safı olmalıdır. Egemen fikirler ancak mücadele içinde kırılabilir.
Kısa bir süre önce Ankara sokaklarında direniş havası estiren TEKEL işçilerinin eyleminde de kalpaklı Mustafa Kemal'li Türk bayrakları taşıyanlar vardı, Ergenekoncu sloganlar atılabiliyordu. Ancak sosyalistler bu sebeple eyleme sırt çevirmediler, mücadeleye girdiler ve egemen fikirleri mücadele içinde teşhir ettiler. Filistin eylemlerinde de aynı tavrı takınmak gerekir.
İsrail'e karşı ezilenlerle omuz omuza mücadele ederken, faşistleri, ırkçıları teşhir etmek ve hareketten dışlamak, Kürt hareketi ile İsrail arasında kurulmaya çalışılan bağlantıya ve antisemitist hezeyanlara karşı halkların kardeşliğini savunmak, devletin İsrail'le olan tüm ilişkilerini kesmesini savunmak, küresel intifadayı inşa etmek bugün sosyalistlerin temel görevidir.
İsrail Filistin'e ne zaman saldırsa benzer şeyler yaşanıyor. Bir tarafta ezilenlerin öfkesi sokaklara dökülüyor, yüz binlerce insan korsan devlet İsrail'e karşı Filistin halkının yanında olduğunu haykırıyor. Öte yandan tüm dünyada Yahudiler kendilerini tedirgin hissediyor; çünkü İsrail'in saldırılarıyla beraber antisemitist bir rüzgâr da esmeye başlıyor, Yahudileri hedef alan söylemler çoğalıyor, bazen fizikî şiddete dönüşüyor.
Gazze'ye yardım götüren gemiye İsrail askerlerinin saldırması sonucunda da benzer eylemler yaşandı. Bir yanda dünyanın dört bir yanında savaş karşıtları meydanlara dökülürken, diğer yandan Yahudilere dönük bazı saldırılar gerçekleşti. İsrailli bir bisikletçiye saldırıldı, bir Yahudi tekstilcinin dükkânı aynı işhanında beraber çalıştığı esnaflar tarafından basılarak yağmalandı. Bu ırkçı tepkilerin düşünsel zemini siyonizmden çok da farklı bir yerde durmuyor. Irkçılık her yerde ırkçılıktır. İsrail devleti de kendini tam da bu ırkçılıkla var ediyor.
Irkçıların kardeşliği
İsrail, ırkçı temelde kurulmuş bir devlettir. Temel ideolojisi siyonizmdir. Siyonizmin temelinde "Yahudi'nin Yahudi'den başka dostu yoktur" anlayışı yatar. Bu sebeple tüm Yahudiler, kendilerine "vaat edilmiş" topraklara -yani Filistin'e- göçmeli ve burada bağımsız bir Yahudi devleti altında yaşamını sürdürmelidir. İsrail'i kuran siyonist kadrolar, bu propaganda ile Yahudileri Filistin topraklarına çağırmaya başladılar. Siyonistler, diğer Yahudilere Filistin'in "insansız topraklar" olduğunu anlatıyordu.
Bu propaganda, dünyanın pek çok yerine dağılmış olan Yahudiler arasında pek tutmadı.
Filistin'deki Yahudi nüfusunun artışını asıl sağlayan ise, Nazilerin Almanya'da iktidara gelişi oldu. Siyonistler, Nazilerin Avrupa'da 6 milyon Yahudiyi toplama kamplarına göndermesini desteklediler. Bugünkü İsrail devletinin kökenleri Nazilerle işbirliği yapan siyonistlerce atılmış oldu.
Bu büyük göçe rağmen, Filistin'de Yahudi nüfusu Arap nüfusa oranla oldukça azdı. Siyonistler, Arapların elindeki toprakları almak için korkunç bir savaş başlattılar. 1948 yılında yaşanan savaştan sonra, siyonistler Filistin topraklarının %77'sini ele geçirdiler. İsrail, 1967'de yapılan Altı Gün Savaşları'nda ise Gazze şeridi, Golan tepeleri gibi yerleri de içine alacak biçimde sınırlarını genişletti. Sayıca daha az olan siyonistlerin, tüm Arap dünyasına karşı tek başına başarı kazanmış oldukları düşünülemez elbette. Siyonistlerin savaşlarda Araplara üstün gelmesinin sebebi, siyonist liderlerden birinin tabiriyle "Ortadoğu'da emperyalizmin bekçi köpekliğini" üstlenmiş olmalarıydı. İsrail'İ karakterize eden iki unsur, Araplara dönük ırkçılık ve ABD emperyalizmi başta olmak üzere emperyalistlerin gücünü arkasına alması oldu.
Sonuç olarak İsrail, anti-semitizmin ortaya çıkardığı zeminden beslenerek ortaya çıktı ve Araplara dönük büyük bir ırkçı katliam dalgası ile kendisini var etti. Antisemitizm ve siyonizm karşılıklı olarak birbirlerini beslemeye devam ettiler.
Antisemitizme dur de
Dünyanın pek çok yerinde büyük acılar çekmiş, ayrımcılığa maruz bırakılmış Yahudi halkı ile İsrail devletini bir tutmanın tek açıklaması ırkçı olmak olabilir. Dünyadaki tüm Yahudiler siyonist değildir, İsrail devletine karşı olan çok sayıda Yahudi vardır. Örneğin; Noam Chomsky, Norman Finkelstein gibi isimler dünyadaki İsrail karşıtı hareketin önde gelen isimlerindendir. Türkiye'deki Musevi cemaati, yaptığı açıklamada, yardım gemisine yapılan saldırıdan üzüntü duyduğunu söylemiştir.
Tüm bunlar olmasa bile, her İsrail saldırısında Yahudilerin tepki vermesini istemek de ırkçılıktır. Yahudiler İsrail'in saldırılarından sorumlu değil ki, özellikle onlar tepki versin. Yahudiler de dünyada yaşayan pek çok halktan bir tanesi, diğer halklardan bir farkları yok.
İsrail karşıtı tepkilerde anti-semitizme karşı çıkmak çok önemli. Anti-semitik söylem ve saldırılar ancak ırkçıların, milliyetçilerin, faşistlerin ve İsrail'in elini güçlendirir.
İsrail karşıtlığı anti-semitizm değildir
İsrail'in saldırısına karşı takınılan başka bir tutum ise her tür İsrail karşıtlığını anti-semitizm olarak yaftalamak. Bu anlayışa karşı da mücadele etmek gerekir. İsrail saldırıları karşısında "tarafsız" veya "iki tarafı da kınayan" açıklamalar beklemek, siyonistlerin ekmeğine yağ sürmek anlamına gelir. Ortada iki eşit taraf yoktur; korsan bir devlet olan İsrail'in saldırganlığı ve bunun karşısında Filistin halkının haklı direnişi vardır. Direniş, saldırganlığın doğal bir sonucudur. Burada sosyalistlerin tarafı bellidir; sosyalistler her koşulda ezilenlerin direnişinin yanında yer alırlar. Ortadoğu'daki sorunun tek çözümü, korsan İsrail devletinin tarihe karışması, Arap ve Yahudi halklarının eşit koşullarda yaşayacağı ortak ve özgür bir Filistin devleti kurulmasıdır. İsrail'in yıkılması gerektiğini savunmak anti-semitizm değildir. Tersine, bu talebi anti-semitizm olarak yaftalamak, İsrail'le Yahudi halkını aynı olarak gösteren ırkçı anlayışın devamıdır.
Filistin direnişinin başını çeken örgütün İslami Hamas örgütü olması ve Müslümanların Filistin konusunda eylemler yapıyor olması da bazı kesimleri rahatsız ediyor. Oysa İsrail karşısındaki direnişte hijyen aramak, oradaki halkın seçimlerini görmezden gelmek, savaşa karşı en hafifinden suskun kalmak anlamına gelir. Müslümanların, Filistin'de yaşananlara tepki göstermesi çok doğal ve haklıdır. Bunun karşısında sunulan "Onlar din sebebiyle Filistin'i savunuyor, samimi değiller" türünden argümanların arka planında İslamofobi yatmaktadır. Müslümanlar da kendi kimlikleri ve talepleriyle kendilerini ifade edeceklerdir ve etmelidirler. Müslümanların sokaklara çıkmasından rahatsız olanlar, Filistin'i savunamazlar. Sosyalistler, ezilenlerin mücadelesini birleştirmeli ve Müslümanlarla birlikte İsrail'in katliamlarına, Türkiye'nin İsrail ile ortaklığına karşı mücadele etmelidir.
Egemen fikirler mücadelede kırılır
Filistin eylemlerinde sosyalistlerin hiç hoşuna gitmeyecek şeyler olabilir elbette. Taşınan Türk bayrakları, milliyetçi histeriler hatta ırkçılığa meyleden sloganlar... Tam da bu sebeple sosyalistlerin yeri mücadelenin en ön safı olmalıdır. Egemen fikirler ancak mücadele içinde kırılabilir.
Kısa bir süre önce Ankara sokaklarında direniş havası estiren TEKEL işçilerinin eyleminde de kalpaklı Mustafa Kemal'li Türk bayrakları taşıyanlar vardı, Ergenekoncu sloganlar atılabiliyordu. Ancak sosyalistler bu sebeple eyleme sırt çevirmediler, mücadeleye girdiler ve egemen fikirleri mücadele içinde teşhir ettiler. Filistin eylemlerinde de aynı tavrı takınmak gerekir.
İsrail'e karşı ezilenlerle omuz omuza mücadele ederken, faşistleri, ırkçıları teşhir etmek ve hareketten dışlamak, Kürt hareketi ile İsrail arasında kurulmaya çalışılan bağlantıya ve antisemitist hezeyanlara karşı halkların kardeşliğini savunmak, devletin İsrail'le olan tüm ilişkilerini kesmesini savunmak, küresel intifadayı inşa etmek bugün sosyalistlerin temel görevidir.