Shoji Ueda, Four Girls, 1939 “Fenomen bir görünüşe çıkış ve kayboluş sürecidir” ( Hegel, Çev. Nejat Bozkurt, Say Yayınları, 3. Baskı, 2...
Shoji Ueda, Four Girls, 1939 |
Bu durumda insan bilincinde bir kendilik kavramının oluşabilmesi için, bu kavramın zihindeki temsilcisinin ve bu temsilcinin öncü temsilcilerinin bulunması gerektiği sonucuna ulaşabiliriz. Hegel, “insanın varoluşu, bir bilinçler ortaklığının gerçekleşmesinde bulunur” (age, s 71) der. Demek ki kendisi olarak insan, bilinçte bir temsilcidir, önce kendi bilincinde, sonra da bilinçler ortaklığında. Nesnenin bilinçte temsilcisinin oluşma sürecinin aynısını, kendilik de bir nesne olarak yaşamalıdır. İnsanın kendi bilincinde, kendisi için bu süreci tanımlamak karmaşık görünebilir. Doğumu izleyen ilk dönemde insan kendi içinde bir varlıktır, bu dönemde bir kendilik bilinci oluşmamıştır çünkü henüz bilinç kendisini kendi dışında yakalayamamıştır. Kendilik kavramının gelişebilmesi için, önce bilincin kendisini kendisinin dışında yakalaması gerekir. Bunun için çocuğun kendisini, hissettiğinden farklı olarak, dışarıda görmesi gerekir. Bunun bedeli de yabancılaşmadır. Kendine yabancılaşmayan hiçbir bilinç, kendisini nesne olarak yakalayamayacağı için, kendi bilincinde kendisinin temsilcisini oluşturamaz. Yani bilincin, o ana dek içsel varsaydığını dışsal olarak deneyimlemesi gerekir. Bunun ilk adımı memeden kesmedir.
Bilincin kendilik kavramını oluşturabilmesi için, kendi dışında yakaladığı bir kendiliğin, kendi içinde bir temsilcisini oluşturması gerekiyorsa, bilinç kendiliğini kendi dışında nerede yakalamaktadır? Kendine yabancılaşan bilinç, ilk olarak, kendi bilincinde anne için oluşturmuş olduğu temsilcinin bir kenarında kendisine yer bulur. Bu yer, daha çok annenin tutuşu, davranışı, bakışı ve gözlerindedir. Bu yabancılaşma ve dışsallaşma ile bilinç kendi içinden dışarıya çıkmış olur, bu adım aynalama döneminin başlangıcıdır. Burada en önemli nokta, “Öteki” olarak annenin varolması ve yokolması dönemlerinde, annenin zihinsel temsilcisinin bir kenarında varolan çocuğun kendiliğinin de aynı zamanda varolup yokoluyor olmasıdır (Lacan, The Absolute Master, Mikkel Borch-Jacobsen, Stanford University Press, 1991, California, s 48). Ancak bu yokolmalar, çocuğun bilincinin, kendi kendiliği için de bir zihinsel temsilci oluşturmasını teşvik eder, çünkü daha önce belirtildiği gibi, bir nesnenin zihinsel temsilcisinin oluşabilmesi için onun yokolması gerekir. Böylece bir “nesne” olarak kendimizi kendi bilincimizde oluştururuz.
Ego oluşumu, aynalama evresinin daha ileri dönemlerinde oluşur. Kendisini aynada gören ya da kendi yaşıtını gören çocuk, bu görüntünün mükemmelliğine hayran olur. Henüz kendi vücudu üzerinde kontrol sahibi olamayan ve kendi vücudunu henüz bir bütünlük oluşturamayan, biçimsiz parçalardan oluşan bir yapı olarak gören çocuk için, bu ayna görüntüleri hayranlıkla tapınılacak bir mükemmellik temsilcileridir (age, s 49). Çocuk kendisine baktığında gövdesinin bir kısmını, kollarını ve bacaklarını görür, kafasını göremez. Oysa aynada çocuğa, herşeyi yerli yerinde olan bir estetik mükemmellik görünmektedir. Bu mükemmellik, çocuğun kendiliğini, bu görüntüye dışsallaştırmasını teşvik eder. İşte egoyu yaratan şey, aynadaki bu mükemmel imgedir, yani ego başlangıçta bütünüyle görsel ve imgeseldir, öyle de kalır. Aynadaki mükemmel estetik görüntüdeki bir kendilik temsilcisi olarak ego, çocuğun kendi üzerinde hakimiyet kazanmasının öncesinde geliştiği için, omnipotensin ve de dolayısıyla narsisiszmin nedenidir. Çocuk bu dönemde tüm libidosunu bu görsel imgesel bütünlüğün zihinsel temsilcisi olan egoya yatırır. Ego, imgesel-narsisistik dönemde, libidinal kateksisin üzerinde toplandığı omnipotent bir zihinsel kendilik temsilci olarak görsel-imgesel bir nesnedir. Egonun kendilik ile spekülatif birliği gerçekleşmez ve kendilik imge ile barışmaz (age, s 52). Ayna görüntüsü ile birlikte dışarıda kalan ego, hareketsiz, donmuş ve heykelleşmiş olarak kalır. Bu sağlıksız kendilik temsilcisi, toplumsal simgesellikle alışveriş içine girilerek, özne-Öteki diyalektiği içinde, simgesel kendilik temsilcisinin zihinde oluşması ile aşılabilir.
Mutluhan İzmir