Ayna (Andrey Tarkovski)

Ayna (Andrey Tarkovsky) Sanatın hak ettiği şekilde algılanması için nelerin gerektiği ile ilgili düşündüğümde aklıma birbirine benzer ik...

Ayna (Andrey Tarkovsky)
Sanatın hak ettiği şekilde algılanması için nelerin gerektiği ile ilgili düşündüğümde aklıma birbirine benzer iki olay gelir.

Bu olayların ilki bir post-modern “sanatçı” ile ilgili. Enstalasyon çalışmalarının “satış fiyatları” milyon dolarlarla ifade edilen Damien Hirst’in “Evim Evim Güzel Evim” diye bir çalışması bir sanat galerisinde sergilenmektedir. Ancak, serginin başladığı günün gecesinde bir temizlik görevlisi eseri çöp sandığı için çöpe atar. Bu “çalışma”, yarısı içilmiş kahve fincanları, sigara izmaritleriyle dolu kül tablaları, boş bira şişeleri, resim paleti, fırçalar, merdiven, şeker ambalajları ve yere yığılmış gazete ve dergilerden oluşmaktadır. “Genç İngiliz Sanatçılar” diye adlandırılan bir grup kavramsal sanatçının en ünlü ve kazanan üyesi olan Hirst’in bu “çalışmasına” milyon dolarlar biçiliyordur. Temizlik görevlisinin savunması ise ilginçtir: ” Onu görür görmez bir ah çektim, çünkü her şey darmadağınıktı. Bu bana pek de sanat eseriymiş gibi gelmedi. Bu yüzden de her şeyi toplayıp attım…“

İkinci olay Tarkovsky’nin de gösterimine katıldığı  “Ayna – Zerkalo” filminin Moskova’daki galasında olur. Film sonrası Tarkovsky’ye filmle ilgili birçok soru sorulur. Eleştirmenlerin filmi tartışması o kadar uzar ki bir ara temizlik görevlisi kadın salona girer ve salondakilere, salonu temizleyeceğini, işlerinin ne zaman biteceğini sorar. İçerdeki eleştirmenlerden bazıları kadına “burada çok karmaşık ve anlaşılması zor bir filmi tartışıyoruz, ne zaman biteceği belli olmaz” gibilerinden bazı şeyler söylerler. Bunun üzerine temizlikçi kadın “bunda bu kadar anlaşılmayacak ne var ki?” diye sorar. Bunun üzerine oradakiler şaşkın bir şekilde kadına filmden ne anladığını sorarlar. Kadın: “Sevdiklerinin ve onu sevenlerin hakkını asla ödeyemeyeceğini düşünen ve onları yeterince sevemediğini düşündüğü için vicdan azabı ve acı çeken bir adamı anlatıyor film” der. Bunun üzerine orada bulunan ve Rusya’nın yönetmen ve eleştirmen olarak önemli sinema adamları Tarkovsky’ye bakarlar. Tarkovsky “bu sözlere ekleyecek başka hiçbir şeyim yok” der ve konuşmayı bitirir.
Ayna (Andrey Tarkovsky)
Tarkovsky'nin eşsiz başyapıtı Ayna bence has sanat, anlaşılmak için öyle büyük bir entelektüel birikim veya bilgi ve göstergeler açısından bir ön hazırlık talep etmez insandan. Talep ettiği  şeyler, anlamaya açık bir akıl ve gönüldür bana kalırsa. Sanat eseri ile ilişkiye giren insan, hayatın, dünyanın ve insanın, her seferinde kendi ruhsal durumuyla bağlantılı bir katmanını keşfeder. Ancak, bunu hakkıyla yapabilmek için, sanat eseri ile insan arasındaki perdelerden mümkün mertebe kurtulabilmek hayati önem taşır. Nasıl ki, kesret ile vahdet ilişkisini hakkıyla bilebilmek için, mevhûm benliğin ve gündelik hayattaki varolanların, hakikatle aramıza soktuğu perdelerden kurtulmak gerekliyse, sanatın uzandığı sonsuzluğun anlaşılabilmesi için de, sanatla o sanatı talep eden arasındaki perdelerin kalkması gerekir.

Hz. Şems, Hz. Mevlânâ’dan bütün kitaplarını  bir havuza atmasını ister. Bu olay, aslında hakikate ulaşmanın yolunu işaret eden bir remz olarak da okunabilir. Perdelerden kurtulmanın bir sembolü… Fuzûlî’nin Leylâ ile Mecnûn divanının özeti mahiyetindeki dizelerinde söylediği gibi “Aşk imiş her ne var âlemde, ilm bir kıyl ü kaal imiş ancak” diyebilecek mertebe üzerine düşünmek, sanatın algılanması için de bir ipucu sunabilir bize.

Sanatı  açıklamayı amaçlayan kuramlar, bir süre sonra, o kurama uygun sanat eseri üretmeyi sanatçılık zanneden bir sanatçı figürü de yaratır. Has sanat eseri ve sanatçı ise bu kuramların hepsinin ötesinde kalmaya devam eder. Yazının başında verdiğim ilk örnek, kuramların yarattığı “sanatçı” tipine gerçek yüzünü gösteren bir kadını anlatır. İkinci örnek ise, elindeki hazır şablonlara ve kuramlara uymayan sanat eserini anlaşılmaz ve kompleks gören, yani her sanat eserinin kendi perdelerine yansıyan kadarı ile meşgul olduğu ve perdenin ötesini hiç hayal etmediği için saf sanatı ve şiiri anlamaktan aciz entelektüeller güruhunu… Bana kalırsa her iki olayın da bize anlattığı şey, sanatın hakkıyla değerlendirilmesi için bir tür “ümmiliğin” gerekli olduğudur. Fuzûlî’nin dizeleri de, Hz. Şems’in yaptığı şey de işte bu tip bir ümmiliğe çıkan yollardır aslında. Hz. Peygamber’in ümmiliğinden bahsederken de, asıl anlaşılması gerekenin böyle bir ümmilik olduğunu düşünüyorum: Açık bir zihin, kalp ve sanata ve varlığa aşk ile bakış!
Ayna (Andrey Tarkovsky)
Sinema tarihinde en çok sevdiğim filmleri sorduklarında, ilk iki sıraya mutlaka Tarkovsky’nin filmleri “Stalker – İz Sürücü” ve “Zerkalo – Ayna”yı yerleştiririm. Bu iki film, sinematografi, kurgu ve senaryo biçimi açısından birbirine pek benzemeyen filmler olmasına rağmen, benim için birbirini tamamlayan ve sinema sanatının ne tür imkânları taşıdığını gösteren iki büyük başyapıttır. Nedense Stalker filmi üzerine yazmak ve konuşmak nispeten daha kolay gelmesine rağmen Ayna hakkında yazmak ve konuşabilmek hep çok zor gelmiştir bana. Ayna’yı neden bu kadar sevdiğimin akla mantığa sığdırabileceğim pek fazla bir açıklamasını da yapamam aslında.

Ayna filmini ilk izlediğimde, kişileri, olayları anlayacağım ve bunların birbirleriyle bağlantılarını kuracağım diye oldukça zorlanmıştım. Zira Ayna’nın sinematografi açısından biçimi ve hikâyeyi ele alma şekli geleneksel sinemaya alışmış insanlar için çok zor takip edilebilir bir durumdadır. Daha doğru bir söylenişle hep hikâye anlatmaya odaklanmış sinema, hikâyenin değil, ruh durumunun, hâlin anlatıldığı bir şekle dönüşmüştü Tarkovsky’nin filmleriyle. Ayna ise belki de bu filmlerin en zor görüneniydi.

Bir filmin, bir aksiyonu, bir olayı veya hikâyeyi aktarması çok zor bir şey değildir. Bir kişinin adam öldürdüğü sahneyi aktarabilmek nispeten kolaydır. Ancak çok zor olan, ama aynı şekilde belki de sinemanın imkânlarına en uygun olan şey, adam öldürmüş bir insanın çektiği vicdan azabını aktarabilmektir. Vicdan azabı, sevgi, aşk, iman, ruhsal olarak acı çekme gibi soyut kavramlar, sadece hikâyenin aktarılması ile hissettirilebilecek şeyler olmadığı için, sinemanın büyük yönetmenleri bu duyguları aktarabildikleri ve bu yönde seyirci ile sahici bir hemhal olmak bağı kurabildikleri için büyük yönetmendirler. Tarkovsky’ye “Ayna’yı her izlediğimde, izlediğim filmin nasıl olup da bu kadar benim hayatım olabildiğini görünce şaşırıyorum ve gözlerimden yaşlar geliyor.” diyen bir mektup yollayan bir kadının hissettikleri ile, filmin Moskova’daki galasında salonda bulunan eleştirmenlere “bunda anlaşılmayacak ne var” diyen temizlikçi kadının samimiyetidir belki de, sanatçının ve sanat eserinin bizden talep ettiği…

Ayna filmi bir prolog ile başlar. Kekeme olan bir gencin, bir psikiyatrist tarafından iyileştirildiği bir prolog ile. Ama bu sahne aslında, filmde yüzünü görmediğimiz ve derin bir acı ve vicdan azabı çektiğini anlayabildiğimiz adamın çocuğu olan Ignat’ın televizyonda izlediği bir sahnedir. Bu sahne adeta filmin özeti gibidir benim için. Hayata ve insanlara karşı kekemeliğimizin giderilmesi ihtiyacının!
Ayna (Andrey Tarkovsky)
Ayna’nın zaman kavramı  ile ilişkisi oldukça kaygandır. Film, esas zamanın referanslandığı  ve geçmişin, anıların ve rüyaların ona referansla anlam kazandığı filmlerden oldukça farklıdır bu anlamda. Hasta yatağında acı çeken Aleksei’nin (Tarkovsky) gördüğü rüyaları, çocukluk dönemine ait anıları, çocuklukta gördüğü rüyaları, o dönemlere ait haber görüntüleri ve hasta olarak yattığı zaman, filmin içinde birbirinin içine girmiş, birbiriyle keskin bir şekilde ayrılamayan bir durum arz eder. İki ayrı çocukluk dönemi ve iki ayrı çocukluk dönemine ait rüyaların da buna eklendiğini düşünürsek görünürde anlaşılması zor bir kurgunun olduğunu sanabiliriz. Ancak, bu şekilde filmin içinde öznel bir rüya zamanı oluşturulmuş adeta ve o rüya zamanı, uzun planlarla da aktığı için, bizi öznel bir zamanla, ama kendi içimizde aktığını hissettiğimiz öznel bir zamanla baş başa bırakıyor. Zaten film boyunca izlediğimiz şeyler bir rüyanın serinliğinde ve uçuculuğunda görünüyor ama bir rüya kadar da içimize işliyorlar.

Çocukluğu, İkinci Dünya Savaşı öncesi ve süresine denk gelmiş, bu döneme ait savaş anıları ile babasının kendilerini terk etmesinin üst üste binmesinin acısını yaşamış Tarkovsky’dir aslında hasta yatağında acı çeken Aleksei. Annesinin çocukluk dönemine ait yüzünü düşündüğünde, hem boşanmakta olduğu karısının yüzü aklına gelir. Zaten filmdeki en ilginç noktalardan bir tanesi, Aleksei’nin çocukluğuna ait hatıralarında ve rüyalarında görünen anne ile karısını aynı aktristin (Margarita Terekhova) oynamasıdır. Yine Aleksei’nin 12 yaşlarındaki çocukluğunu oynayan oyuncuyla, çocuğu Ignat’ı oynayan oyuncu aynı oyuncudur. Bu çoklu rol dağıtımı, filmde birçok açıdan bir rüya ortamı oluşturmaya yardım etmiş bence.

Tarkovsky “Mühürlenmiş Zaman”  adlı kitabında filmi ”  Kendisi için değerli olan insanların hakkını ödeyemeyeceğini, kendisine gösterilen sevgiyi, verilen onca şeyi hiçbir zaman gereğince karşılayamayacağını düşünen bir insanın çektiği acıları anlatmak istiyordum. Bu insan, onları yeterince sevmediğine inanıyor ve bu, onun için gerçekten acı veren katlanılması zor bir düşünce” cümleleriyle açıklar. Çocukluğun o masum umutları, beklentileri ve sonrasında gelen acı dolu bir hayatın bir şiir gibi aktarılması cidden Ayna filmini benzersiz yapan özelliklerden birisidir bence. Ama tek tek sahnelerin ve planların lirizmi bölük pörçük bir halde havada asılı kalmaz filmde. İnsanı insan yapan tüm unsurların – anılar, rüyalar, umutlar, hayaller – organik bir bütünlük oluşturduğu filmde, Tarkovsky’nin babası olan ünlü Rus şair Arseni Tarkovsky’nin şiirleriyle, çekilen acılarla koşutluk sağlayan belgesel görüntüler, filmin bütünlüğüne önemli katkı sağlarlar.

Tarkovsky, rüyalarını sinema perdesinde yeniden “yaratmayı” bilen ender sanatçılardan birisi olduğu için, filmlerindeki sahneler, fiziksel olarak ne kadar gerçek-üstü görünürlerse görünsünler, filmin kendi gerçekliğine bir zarar vermezler. Zira Tarkovsky, filmlerinde bir rüya gerçekliği ve rüya zamanı yaratır. Bu da filmin, izleyicinin kendi rüyalarında akıp gitmesine yol açar. Eğer aklınız rüya gördüğünüzü anlar ve sizi “uyandırırsa” Tarkovsky filmlerinde entelektüel bazı sembolleri boşuna arar durursunuz. Ama rüyaya ve onun şiirine kendinizi bırakırsanız, her izleniş yeni bir hayat demektir sizin için.
Ayna (Andrey Tarkovski)
Filmin giriş  kısmındaki oldukça uzun planla verilen yangın sahnesi, belli ki çocukluk anılarının odağını  oluşturduğu için önem kazanıyor. Aleksei (Alyoşa), çocukluğunda gördüğü babasıyla ilgili rüyaları hatırlarken, rüyanın, birden yangınla, su basmayla ve yıkılmayla dağılması sinema tarihinin en şiirsel sahnelerinden birisidir bana kalırsa (Babasının annesinin saçlarını yıkadığı bu sahnenin, sonradan birçok korku filminde kopyalandığı düşünülürse, büyük yönetmenleri klişe haline getiren Hollywood’un sinemaya yaptığı büyük kötülük daha iyi anlaşılabilir). Tarkovsky’nin bütün filmlerinde olan şey Ayna’da da baskın şekilde vardır. Yıkıntılar, harabeler, izbe mekânlar Tarkovsky’nin vizöründen bizlere “güzel” gözükürler. Çünkü Tarkovsky bir derviş gözüyle her baktığı şeyin içindeki ruha ve sonsuzluğa yönelir. Toprak, yeşillik, ağaç ve özellikle su, Tarkovsky filmlerinde adeta yaşıyor görünür.

Çocukluk anılarında belirgin bazı imgeler görmek olasıdır. Süt, uçuşan perdeler… Bir hatıranın veya rüyanın, insanın umutlarını ve hayallerini kapsamak üzere bir tür imgeye dönüştüğünü sıkça görürüz. Hepimiz rüyalarımızda bu tür imgelerle haşır neşir oluruz. Filmdeki uçuşan perdeler, bende de hatırlayabildiğim en eski çocukluk zamanlarımı aklıma getirdi. Herhalde 3-4 yaşlarındaydım. Annem yaz günleri sabahtan öğlene kadar koşup yorulduğum için, öğleden sonra beni uyutmaya çalışırdı bir süre. O anlarda, yaz melteminin etkisiyle evin içine kadar giren, sonra tekrar dışarı çıkan beyaz perdelerde yansıyan huzuru yaşardım hep. Tertemiz rüzgârın önüne kattığı bembeyaz perdeler ve annemin sevgi dolu bakışları… Tarkovsky’nin uçuşan perdeleri hep bu huzuru yaşatır bana ve biraz da üşütür; belki de bugün o huzuru bulamadığım için!

Ayna’dan bahsederken filmdeki belgesel sahnelerden söz etmeden olmaz. Özellikle bir tanesinden; Tarkovsky’nin “filmin organik bütünlüğü ancak o bölümü ekleyince tamamlandı. Film ancak o zaman ayakta durabildi” dediği sahneden bahsetmek gerekli. Bu sahnenin SSCB’nin sinema kurumu olan Goskino tarafından filmden atılması istenen sahne olması da manidardır gerçekten. Bu belgesel, Sivaş Gölü’nden geçen bir grup SSCB askerinin gösterildiği bir belgeseldir. Bu sahne, bütün o kahramanlık destanları, hamaset söylemlerinin dile getirdiğinden farklı; umudunu yitirmiş, dizlerine kadar çamura batmış bir grup askeri görüntüler. Askeri disiplinin dile getirdiğinin tersine, hiçbir düzeni olmayan, gözlerinde umut kalmamış, belki de biraz sonra öleceğini bilen insanların gerçek görüntüsünü… Ufuk çizgisine kadar bomboş ve bataklık bir yerde, nereye gittiklerini bile bilmeyen bu yorgun ve umutsuz askerler, herhalde o dönemin umutsuzluğunun da bir imgesi gibi görünebilir. Ama filmin içindeki Tarkovsky sahneleriyle öyle bir organik bütünlük oluşturmuştur ki bu sahneler, sanki bu belgesel bölümleri Tarkovsky çekmiş gibi hissederiz film boyunca. Bir dönemin ruh haline, umutsuzluğuna, acısına tercüman olan bu gerçek görüntülerle, Tarkovsky’nin kurguladığı gerçek, artık birbirinin içine geçmiş ve sahici bir acının ve vicdan azabının dışa vurumu haline gelmiştir.

Filmin her bir sahnesi, her bir bölümü, olağanüstü bir lirizme sahip olan muhteşem bir şiirin dizeleridir aslında. Son sahnede, Arseni Tarkovsky’nin şiirinde dediği gibi dedeler ve torunlar aynı masadadır artık! Tarkovsky, kendi annesini, Aleksei’nin çocukluğunda hatırladığı annesinin yerine oynatır. Belki de bu, Bach’ın olağanüstü müziği “Saint John’s Passion”ın eşliğinde vicdan azabından kurtuluş ve acının sona ermesi manasına geliyordur.



Ayna (film, 1975)

Ayna (Andrey Tarkovski)
Ayna (Rusça: Зеркало, Zerkalo; İngilizce bilinen ismiyle The Mirror) 1975 Rus yapımı, Andrei Tarkovsky tarafından yönetilmiş bir filmdir. Çocukluk anıları,güncel olaylara dair sahneler ve Tarkovsky'nin babası Arseny Tarkovsky tarafından yazılan güncel olaylara dair şiirler ile kompoze edilmiş kabaca bir otobiyografidir. Filmde, Margarita Terekhova, Ignat Daniltsev, Tarkovsky'nin eşi Larisa Tarkovskaya, Alla Demidova ve Anatoli Solonitsyn ve bir film müziği ile Eduard Artemyev bulunmaktadır.

Ayna filminin gözle görülür bir konusu yoktur. Bunun yerine güncel sahnelerin çocukluk anıları ve aktüel olaylar ile ritmik olarak bir araya gelmesinden oluşur. Filmin çeşitli noktalarında Tarkovsky'nin babasının şiirleri okunur. Düşsel görsellerin kabaca akışı, edebiyattaki bilinç akışı tekniği ile karşılaşır. Yani düşsel olaylar bir yandan filmde akarken bir yandan da iç diyaloglar devam eder. Ayna filminin karmaşık aynı zamanda basit yapısı filmi Tarkovsky'nin en zor filmlerinden biri ve onun en kişisel filmi yapmıştır. Bugün Ayna yaygın olarak bir usta işi ve Tarkovsky'nin en iyi işlerinden biri olarak anılır.

Ayna'nın konsepti 1964'lere kadar geri gitmektedir. Bu yıllarda Tarkovsky çeşitli birkaç senaryo yazdı, aynı zamanda Aleksandr Misharin ile birlikte çalıştı. Senaryo ilk başta Goskino film komitesi tarafından kabul görmedi, ve Tarkovsky sadece birkaç sene bekledikten sonra Ayna filmini fark ettirerek filme izin aldırdı. Farklı dönemlerde senaryo farklı isimler altında bilindi. Bunlardan en çok dikkat çekenleri Confession ve A White, White Day isimleridir. Tamamlanmış film başta Goskino tarafından reddedildi, ve sonra birkaç erteleme sonrasında sınırlı gösterimine Sovyetler Birliği tarafından izin verildi.

Prodüksiyon

Ayna'nın fikrinin ortaya çıkması 1964 yılına kadar gerilere dayanır. Tarkovsky film için hayalleri hakkındaki fikirlerini yazdı. Bir adamın düşünceleri ve anıları, geleneksel bir filmdeki gibi adam ekranda görünmeden. Tarkovsky Ayna filminin ilk bölümleri Andrei Rublev filmi üzerine çalışırken yazdı. Bu bölümler A White Day ismiyle 1970 senesinde kısa bir hikâye olarak yayınlandı. isim 1942'de babası Arseny Tarkovsky'nin yazdığı şiirden gelmekteydi. 1968'de Andrei Rublev bittikten sonra, Tarkovsky, Ayna'nın senaryosunu Aleksandr Misharin ile birlikte yazmak niyetiyle görüntü yönetmeninin Repino'daki tatil yerine gitti. Bu senaryo Confession ismini aldı ve Goskino film komitesine sunuldu. Kahraman anne, savaş ve vatanseverlik gibi popüler temalar içermesine rağmen teklif geri çevrildi. Ana sebep senaryonun doğasının karışık ve alışılmadık olmasıydı. Dahası, Tarkovsky ve Misharin filmin final formunun nasıl olacağını bilmediklerini açıkça belirttiler. Buna filme alınma sürecinde karar verilecekti.

Senaryonun film komitesinden dönmesi ile birlikte, Tarkovsky Solaris filmini yapmaya devam etti. Ama onun günlük yazılarının gösterdiği üzere halen filmi yapma konusunda arzuluydu. Sonunda, senaryo Goskino'nun yeni yöneticileri tarafından kabul gördü. Tarkovsky'ye 622.000 Rus rublesi ve 7500 metrelik Kodak film verildi. Bu, Kabaca 3000 metre tutacak filmin üç katına tekabül ediyordu.

Ayna'nın senaryosunun birkaç versiyonu yok olmuştur. Tarkovsky sık sık senaryoyu parçalarını tekrar yazmıştır. Senaryodaki son değişiklik 1984'de kendisi İtalya'dayken yapıldı. Bir sahne filme alınırken çıkarıldı, annesiyle olan röportaj sahnesi. Tarkovsky bunun bir film incelemesi olduğu bahanesiyle röportajı gizli kamera kullanarak çekmeyi istedi. Bu sahne, Tarkovsky'nin tüm önceki filmlerinde birlikte çalıştığı Vadim Yusov'un Ayna filminde çalışmayı reddetmesinin ana sebeplerinden biriydi. Çeşitli dönemlerde, senaryo ve film şu isimlerle bilindi; Confession, Redemption, Martyrology, Why are you standing so far away?, The Raging Stream ve A White, White Day (bazen çeviride A Bright, Bright Day olarak.). Tarkovsky senaryoyu filme alırken son isim olarak Ayna ismine karar verdi.

Dağıtım ve tepkiler
Ayna filminin hiçbir zaman resmi ilk gösterimi yapılmadı. Kısıtlı bir ikinci kategori versiyonu sadece 73 kopya yayınlandı. Resmi olarak Eylül 1975'de çıkacağı duyurulmasına rahmen Nisan 1975'in başlarında gösterildi. Yine de izleyiciler tarafından olumlu karşılandı. Goskino filmin Cannes Film Festivalinde gösterilmesine izin vermedi. Festivali yöneten yönetmen, Maurice Bessy, Tarkovsky severdi. Bunu duyunca, Ayna filmine Cannes'te gösterim izni verilmezse, başka Sovyet filmlerini de almamakla gibi başarısız bir tehditte bulundu

Filme alınması
Filmin çekimine Eylül 1973'de başlandı ve Mart 1974'de film bitirildi. Dış sahneler Moskova yakınındaki Tutshkovo'da çekildi. İç sahneler ise Mosfilm stüdyolarında çekildi.

Tamamlanmış film, Goskino başkanı Filipp Ermash tarafından Temmuz 1974'de reddedildi. Sebeplerden biri filmin anlaşılmaz olmasıydı. Tarkovsky, filmin reddedilmesi ve filmin fikrinin dışarıya çıkabileceği ve filmin Sovyetler Birliği dışarısında çekilebileceği konularına aşırı kızdı. Ayna en sonunda Gosniko tarafından hiçbir değişiklik görmeden 1974 biterken kabul edildi

Ad

A Separation,1,Adam Schaff,1,Adem ve Havva,1,Akra'da Bulunan Elyazması,1,Alain Badiou,4,Alain Resnais,1,Alan Woods,1,Albert Camus,17,Albert Einstein,4,Alejandro González Iñárritu,1,Alenka Zupančič,1,Alexander Supertramp,1,Alfred Hitchcock,4,Alıntı,1,Ali Rahimli,4,Allen Ginsberg,5,Amin Maalouf,1,Anarşi,2,André Breton,1,Andrey Tarkovski,7,Ani Gezinti,1,Anton Çehov,2,Antonin Artaud,1,Anubis,1,Aristoteles,1,Arthur Danto,1,Arthur Rosenberg,1,Arthur Schopenhauer,2,Arundhati Roy,1,Asghar Farhadi,3,Attila İlhan,1,Aynadaki Gibi,1,AzBlog,14,Aziz Nesin,2,Babaya Mektup,1,Beat Kuşağı,17,Belgesel,5,Belinski,1,Bertolt Brecht,3,Bertrand Russell,1,Bilim,10,Billie Holiday,1,Biyografya,22,Björk,1,Bob Black,1,Bob Dylan,1,Bozkırkurdu,1,Böyle Buyurdu Zerdüşt,1,Breaking Bad,1,Bulantı,1,Bülent Ortaçgil,2,Büyülenme,1,Camera Lucida,1,Can Yücel,2,Cemal Süreya,1,Charles Baudelaire,2,Charles Bukowski,6,Charles Dickens,1,Charlie Chaplin,2,Charlie Parker,1,Christfried Tögel,1,Christine Bard,1,Christopher McCandless,1,Christopher Nolan,1,Chuck Palahniuk,3,Çarlz Bukovski,1,Çavdar Tarlasında Çocuklar,1,Dallas Buyers Club,1,Damon Albarn,1,Daniel Goleman,1,Dava,1,David Gilmour,1,Demian,1,Desiderius Erasmus,1,Didier Lauru,1,Dieter Forte,1,Djivan Gasparyan,1,Dominique Laporte,1,Dostluk Bağları ve Dostluk,1,Dostoyevski,16,Dönüşüm,1,Edebiyyat,140,Edgar Allan Poe,1,Eduardo Galeano,1,Eflâtun,1,Ejderhaların Danssı,1,Elias Canetti,1,Elvis Presley,2,Emil Michel Cioran,1,Emma Goldman,1,Eric Clapton,1,Eric Hoffer,1,Erich Fromm,3,Ernest Hemingway,2,Estela Welldon,1,Ethan Coen,2,Əkrəm Əylisli,1,Feature,20,Félix Guattari,1,Felsefe,93,Ferman Toroslar,1,Fernando Pessoa,1,Film,68,Franz Kafka,25,Freddie Mercury,1,Friedrich Engels,1,Friedrich Nietzsche,19,Füruğ Ferruhzad,1,Gabriel Garcia Marquez,1,Gabriel García Márquez,2,Galileo,2,Gemeinschaft,1,George Carlin,1,George Martin,1,George Orwell,1,Georges Canguilhem,1,Georges Perec,1,Gerçeklik açısından Kafka,1,Gilles Deleuze,5,Goethe,1,Gogol,4,Guguk Kuşu,1,Gustav Janouch,1,Guy Fawkes,1,Hakim Bey,1,Harriet Lerner,1,Hegel,2,Heinrich Böll,1,Hermann Broch,1,Hermann Hesse,5,Herta Müller,1,Hrant Dink,1,Iain Menzies Banks,1,Immanuel Kant,1,Ingeborg Bachmann,1,Ingmar Bergman,6,Inside Llewyn Davis,1,Italo Calvino,2,İran,1,İtalo Calvino,1,J. D. Salinger,2,Jack Kerouac,8,Jacques Brel,1,Jacques Lacan,13,Jacques Vergès,1,James Hawes,1,James Joyce,1,Jan Pol Sartr,1,Jason McQuinn,1,Jean Baudrillard,1,Jean Cocteau,1,Jean-Paul Sartre,10,Jehane Noujaim,1,Jenn Ashworth,1,Jiddu Krishnamurti,2,Jimi Hendrix,1,Joel Coen,2,John Berger,1,John Fante,2,John Lennon,5,John Steinbeck,4,Jorge Luis Borges,1,Jose Saramago,1,Joseph Conrad,1,Judith Butler,1,Juliet Mitchell,1,Julio Cortázar,1,Kaos'un Gizli Yaşam,1,Karamazov Kardeşler,2,Karl Marx,8,Kaybedenler Klübü,1,Ken Kesey,1,Kırmızı Pazartesi,1,Korkma Ben Varım,1,Kumarbaz,1,Kürk Mantolu Madonna,1,La Casa De Papel,1,Lady with Ermine,1,Lars von Trier,8,Laura Nyro,1,Leonard Cohen,1,Leonard Da Vinci,1,Lev Tolstoy,5,Lev Troçki,2,Linda Lee,1,Maksim Gorki,2,Malina,1,Marie Curie,1,Marilyn Manson,1,Marilyn Monroe,1,Mario Leis,1,Marlon Brando,1,Marqius de Sade,2,Martı Jonathan Livingston,1,Martin Heidegger,2,Maurice Blanchot,2,Max Stirner,15,Mental Pornografi Blog,2,Meqale,175,Michael De Montaigne,1,Michel Foucault,6,Mike Leigh,1,Milan Kundera,1,Miles Davis,1,Milgram,1,Milgram deneyi,1,Mohsen Namjoo,3,Monique Wittig,1,Morrisse,1,Murat Menteş,1,Mustafa Kemal Atatürk,1,Muzik,37,Neal Cassady,2,ngmar Bergman,1,Nick Cave,1,Nick Mason,1,Nikolay Gavriloviç Çernişevski,1,Nilgün Marmara,1,Noam Chomsky,2,Nostalghia,1,Notre Dame'ın Kamburu,1,Nuri Bilge Ceylan,2,Octavio Paz,1,Oğuz Atay,1,Ontolojik Anarşi,1,Onur Ünlü,2,Oscar Wilde,2,Osho,1,Oteki Ben,1,Ölüler Tanrısı,1,Ölüm Pornosu,1,Ömer Hayyam,1,Özdemir Asaf,1,Palyaço,1,Pantolonun Politik Tarihi,1,Patti Smith,1,Paul Lafargue,1,Paul McCartney,3,Paulo Coelho,2,Peter Kropotkin,2,Pierre Clastres,1,Pigme,1,Pink Floyd,2,Politika,1,Rachel Carson,1,Rachter'in Günlüğü,1,Rashit,1,Ray Davies,1,Rene Girard,1,René Wellek,1,Richard Bach,1,Richard Brautigan,1,Richard Dawkins,1,Richard Wagner,3,Richard Wright,1,Robert Musil,1,Roger Fornoff,1,Roger Garaudy,1,Roger Waters,2,Roman,9,Rose Laub Coser,1,Rus edebiyat,2,Ruth Sheppard,1,S. Reynolds & J. Press,1,Sabahattin Ali,2,Sait Faik,1,Salvador Dali,1,Samuel Beckett,4,Sasha Grey,1,Saul Newman,2,Sean Penn,1,Sırtımdaki Ev,1,Siddhartha,1,Sigmund Freud,19,Silence Spring,1,Simone de Beauvoir,6,Slavoj Zizek,6,Slavoj Žižek,15,slide,2,Sokrates,1,Soren Kierkegaard,1,Spinoza,1,SS,6,Stalker,1,Stephen Eric Bronner,1,Steve McQueen,1,Stranger,1,Suç ve Ceza,2,Supertramp,1,Sürgün,1,Şeyler,1,Tanrıya Karşı Söylev,1,Tarkovsky,5,Tek Bacaklı Yolcu,1,Teneke Trampet,1,The Beatles,4,The Butterfly Effect,1,The Rolling Stones,1,The Square,1,Theodor Adorno,4,Thomas Mann,1,Through a Glass Darkly,1,Tom Waits,2,Tomris Uyar,1,Tony Porter,1,Turan Dursun,2,Turgut Uyar,1,Ulua,1,Uluma,1,Ulus Baker,4,Umberto Eco,1,Utanç,1,V for Vendetta,1,Van Gogh,1,Victor Emil Frankl,1,Victor Hugo,1,Viktor Frankl,1,Vladimir Nabokov,2,Voltaire,1,Vsevolod İ. Pudovkin,1,Walter Benjamin,1,Wilhelm Reich,1,Will Durant,1,William S. Burroughs,2,William Shakespeare,1,Woody Allen,8,Xavier Dolan,1,Yabancı,1,Yad,1,Yolda,1,Yusif Vəzir Çəmənzəminli,1,Zeki Demirkubuz,3,Zen Kaçıkları,1,
ltr
item
Ali Rahimli: Ayna (Andrey Tarkovski)
Ayna (Andrey Tarkovski)
https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg7K4jY6xqKAY8-MtmM0kK_95LazgDmxUfh1RFI7iaw6NfkHL8dI3JmdI-Xr5ca_x11LSmylvkbWW2cm-og8XkNVDGZeW7AZYNwEFLms9ONX4wAh8VdZ1h3ToFzFzx-Lfvki5o-Ij-cRZ_y/s640/0_c1413_b4814f07_orig.jpg
https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg7K4jY6xqKAY8-MtmM0kK_95LazgDmxUfh1RFI7iaw6NfkHL8dI3JmdI-Xr5ca_x11LSmylvkbWW2cm-og8XkNVDGZeW7AZYNwEFLms9ONX4wAh8VdZ1h3ToFzFzx-Lfvki5o-Ij-cRZ_y/s72-c/0_c1413_b4814f07_orig.jpg
Ali Rahimli
https://alirahimli.blogspot.com/2015/07/ayna-andrey-tarkovski.html
https://alirahimli.blogspot.com/
https://alirahimli.blogspot.com/
https://alirahimli.blogspot.com/2015/07/ayna-andrey-tarkovski.html
true
8815050805795647263
UTF-8
Tüm Yazılar Yüklendi Hiç bir yazı bulunamadı HEPSİNİ GÖSTER DAHA FAZLA Cevapla Cevabı İptal Et Sil Tarafından Ana Sayfa Sayfalar İçerikler Hepsini Göster BU YAZIYA BENZER DİĞER YAZILAR ETİKET ARŞİV ARAMA BÜTÜN İÇERİKLER İsteğinizle eşleşme bulunamadı Ana Sayfaya Dön Sunday Monday Tuesday Wednesday Thursday Friday Saturday Sun Mon Tue Wed Thu Fri Sat January February March April May June July August September October November December Jan Feb Mar Apr May Jun Jul Aug Sep Oct Nov Dec just now 1 minute ago $$1$$ minutes ago 1 hour ago $$1$$ hours ago Yesterday $$1$$ days ago $$1$$ weeks ago more than 5 weeks ago Followers Follow THIS CONTENT IS PREMIUM Please share to unlock Copy All Code Select All Code All codes were copied to your clipboard Can not copy the codes / texts, please press [CTRL]+[C] (or CMD+C with Mac) to copy