Popüler kültürün porno lobisi kodları

Kameranın icadından beri seks her zaman işin içinde oldu. İlk kameralarla çekilen ilk görüntüler, çıplak kadınların kameranın içinden ge...

Kameranın icadından beri seks her zaman işin içinde oldu. İlk kameralarla çekilen ilk görüntüler, çıplak kadınların kameranın içinden geçerek onları izleyen erkeklere attığı utangaç bakışlardır. Oluşmakta olan sektörün geleceğini kodlarcasına, daha en başında soyundu kadın kameranın karşısında. Ardından gelen şov dünyası, sinema ve görselle örülü tüm her şey, pornoyla erotik arasında gerili yağlı urganın üzerinde dans ediyordu. E çünkü seks vardı, seks gerçekti…

Amerika’da koca memeli kadınlardan seks ikonları yaratılırken, bu coğrafyada kadınlara memelerinden utanmaları öğretiliyordu o sıralarda. “Öpüşmeli film, yani porno” algısıyla tüm öpüşen kadınların “orospu” damgası yediği yıllar oldu ekranda ve dahi hayatta. Miki filmler nerede bitiyor, seksi kadınların aptal sarışını oynadığı romantik komediler nerede başlıyordu belli değildi. Daha doğrusu bu ikisi arasındaki çizgiyi belirginleştirmek istemiyordu seyirci. Fantazya, tüm dünyayı yönetiyordu. Kimilerine göre bu muhteşem bir şeydi, kimilerine göre ise insanoğlu sürreal bir fantezi dünyasında uyuşturulmuş kalmıştı.

Belki de porno lobisi en başından beri dünyayı ele geçirmek istiyordu. Dev memeleri ve kocaman penisleri ile porno yıldızları, istilacı bir uzaylı ırkı gibi, fani ve sıradan insan bedenlerini kontrol etmek isteyen birer yüce varlıktı. Amerika’nın Kaliforniya şehrindeki San Fernando Vadisi‘nde, nam-ı diğer “porno vadisi”nde kurulmuş onlarca “yetişkin filmleri” şirketinin bu porno lobisinden haberi var mıydı? Yoksa lobiyi bizzat onlar mı yönetiyordu? İnternet yasasıyla korunmak istendiğimiz bu porno lobisi gerçekten ne gibi bir tehdit teşkil ediyordu?

“Hiç kimse internetin etkilerini tahmin edemezdi. Engin bir mahremiyet, tesadüfi bir şiirsellik var; en tuhaf pornoları saymıyorum bile. Bütün insan deneyimi adeta yeni bir gezegen gibi kendini açığa çıkarıyor gibi görünüyor.” diyordu James Ballard 2004’te.

İşin özü; internet deneyimi insanoğlunun yegane deneyimi olma yolunda ilerlerken, pornonun tanımı da değişti. Youtube‘da cadı olduğu gerekçesiyle bir grup insanın ortasında canlı canlı yakılan genç bir kadını dakikalarca izleyebildiğimiz bu yeni internet deneyiminin kapıları, ardı ardına sevişenlere kapatılıyor. Oysa porno, hayatın bizatihi pornosu karşısında çoktan yenik düştü.

Buna karşılık şov dünyasında ve popüler kültürdeki her bileşende ucundan azcık porno bulmak mümkündür. Hollywood‘un icat edip dünyaya armağan ettiği ve kadından birer kedi yaratan romantik komedilerde, çizgi karakterleri kült birer arzu nesnesine dönüştüren tuhaf çizgi filmlerde, kariyerinin büyük çoğunluğunu gülümseyerek geçiren ve yatak sesiyle konuşan seksi divalarda, hardcore bir pornodan daha çok seks barındıran vıcık vıcık reklam filmlerinde, pin-up kızlarının “masum” pozlarında, Rihanna‘da, Türkan Şoray‘ın asla öpüşmüyor olmasında, Sasha Grey‘in “bedenim sanatımdır” dediği o enfes anda, derin yırtmaçlı gece elbisesi ile zombi avlayan Alice‘in kısık bakışlarında, Bertolucci‘nin ya da Jesús Franco‘nun şiirsel hayal dünyalarında can bulan filmlerinde…

Aslına bakarsanız, porno bize öğrettikleri kadar kötü bir şey değildir. Kötü olan, kadına dair doğal ve normal ne varsa hepsini yeniden kodlayan ve satan bu aşağılık porno lobisi! İşbu nedenledir ki benim de kadrosunda yer almaktan mutluluk duyduğum kardeş yayın Öteki Sinema‘nın kadın yazarları popüler kültüre derun bir bakış attı. Popüler kültürün ve şov dünyasının porno lobisini analiz etti. İşte hususi tabiatli porno lobisi:

Game Power: Oyun Dünyasının Kadınları :

Oyun dünyası sanal Ping Pong ile insanlığın keşfine sunulduğundan beri, kadınların yeri -erkek egemenliğinin kabul edildiği her ortamda olduğu gibi- burada da tartışma konusu oldu. Özellikle 80’lerin sonu, 90’ların başında “Damsel in Distress” konulu birçok oyun kadınları “kurtarılmayı bekleyen bakire” olarak tasvir ederken (Princess Peach, Princess Zelda gibi), 2000’lere yaklaştığımızda ortaya çıkan “kadın kahraman” ihtiyacı Tomb Raider isimli oyunun baş karakteri “Lara Croft”un doğumuna ön ayak oldu.

Tomb Raider hem kadınlar için, hem de erkekler için sansasyonel bir oyundu. Erkek dünyası olarak kabul edilen bilgisayar oyunları evreninde, ilk defa “kadın gözünden” oynanan bir oyun bu kadar geniş bir kitle tarafından kabul görüyordu. Bu başarıda Lara’nın özellikle erkeklere hitap eden dolgun göğüslerinin ve şekilli kalçalarının da önemli ölçüde yeri oldu. Ancak kadınların seks objesi olmak dışında insiyatif kullanabildiği bir hikaye barındırması açısından Tomb Raider önemli bir kilometere taşıydı. Ne yazık ki devam oyunlarında bu bakış açısı az da olsa değişmeye başladı. Lara Croft’un seksapelinden faydalanmak konusunda arsız bir doyumsuzluğa sürüklenen yapımcı firma Eidos, her yeni oyunda Lara’yı daha seksi, daha dolgun ve daha histerik bir karakter haline getirdi. Ve işin sonunda Lara, zamanında LucasArts‘ın iddia ettiği gibi “dişi Indiana Jones” olmaktan biraz uzaklaştı.

Neyse ki oyun dünyasında güzelliği dışındaki özellikleri ile varolma becerisi gösteren bir başka karakter daha vardı; Cate Archer.

The Operative: No One Lives Forever isimli oyunun kahramanı olan Cate eski bir hırsızdı. Annesinin doğumdan hemen sonra ölmesi ve babasının intiharından sonra suça yönelen Cate’in kaderi İngiliz İstihbarat Örgütü UNITY‘nin babacan ajanı Bruno Lawrie tarafından keşfedildikten sonra değişmişti. Oyunun en önemli özelliği 60’ların Bond filmlerini anımsatan muazzam atmosferiydi. Fakat yer yer Austin Powers‘ı da hatırlatan, hatta dönemin “ajanlık temalı” dizileri ile inceden dalga geçen eşsiz bir mizahı da vardı.

Cate Archer’ın erkek egemenliğindeki istihbarat dünyasında gerçekleşen varoluş mücadelesi; seksist yöneticileri ile girdiği laf dalaşları sayesinde mizahın doruğuna tırmanıyordu. Her ne yaparsa yapsın, hatta bağlı olduğu UNITY’nin tüm ajanlarından daha iyi iş çıkarmış olsa bile, “yeterince iyi olamadığı” gerekçesiyle zılgıt yiyor, kendini sarkastik yorumlar eşliğinde Bruno ile dertleşirken buluyordu. Hatta bir ara kadın olması öyle bir dert oldu ki UNITY’e, dünyanın en arsız, en şapşal, en maço ve en aptal Amerikan ajanı Tom Goodman‘ı Cate Archer’a “işi öğretmesi” için görevlendirdiler. Neyse ki bu oyun, eleştiri kisvesi altında kadınların gerçekten beceriksiz olduğu imasında bulunan zevzek bir anlayışa sahip değildi; ve finale ulaştığımızda kadının fendinin, erkeği yenebileceğini kahkahalar eşliğinde görmüş olduk.

Bu iki önemli karakter dışında oyun sektörüne yön vermiş bir çok kadın karakterden daha bahsedebiliriz; Oyun tarihinin en etkileyici kötü karakterlerinden biri olan Sarah Louise Kerrigan, dünyanın en seksi Dhampir‘i (yarı insan / yarı vampir) BloodRayne, Half Life‘ın levyeli dünya starı Gordon Freeman‘a içten içe yakıştırdığımız seksi nerd Alyx Vance, zombi istilasını çekilir hale getiren gözüpek polis Jill Valentine, Mortal Kombat‘ın ortağına en sadık sarışını Sonya Blade, Street Fighter‘ın “kızlara da seçecekleri bir şey yapalım” mantığından çok daha uzağa erişmiş ikonik karakteri Chun-Li ve değinemediğim daha niceleri.

Her ne kadar “erkek hobisi” olduğu düşünülürse düşünülsün, aslında bu yakıştırmaya konu olan her şeyde olduğu gibi, kadınların gerçek karakterler haline dönüşmediği bir oyun dünyası düşünülemez. Bu gerçeğin daha sık dillendirilmesi ve kabul görmesi için tüm kadınları önyargılarını yıkmaya ve erkeklere hitap ettiği yanılgısıyla “bulaşmaktan” çekindiği oyun dünyasına dalmaya davet ediyorum.

Boop-Oop-a-Doop, Betty Boop!

Kocaman simsiyah gözler, her teli itinayla kıvrılmış kısacık saçlar, bebek gibi bir yüz ve seksi bir vücut: Betty Boop efsanesinden bahsediyorum. Burlesque dansçısı gibi kırıtarak yürüyüşüyle, endamıyla, işveli sesiyle düşleri süsleyen, en kadınsı çizgi karakterlerden birinden, dişiliğin iki boyutlu sembolünden…

Kadınsılığın “basic doneleri” vardır. Bunları yaparsanız erkeklerin karşınızda kurt gibi ulumalarını, bacaklarınıza dolanmalarını, dibinizden ayrılmamalarını sağlarsınız. Bu donelerin bir kısmı kadınlık sırrıdır, burada söylenmez. Ama bir kısmı da vardır ki herkesçe bilinir. Jartiyer, büyük göğüsler, derin yırtmaç, dekolte gibi… İç gıcıklayıcı bir sese, cilveli tavırlara, kedi gibi bir karaktere sahipse o kadın; istenir, arzulanır. Hele bir de biraz aptalsa yeme de yanında yat! Arzu nesnesi olmanın sonu nereye varır bilinmez, ama erkekleri sepete atmanın en kısa yoludur bu objeler, doneler. Betty Boop’un dikkat çekiciliğinin sırrı da işte burada saklı.

Fıstığımız 9 Ağustos 1930 doğumlu. Max ve Dave Fleischer tarafından Paramount Pictures bünyesindeki Fleischer Stüdyoları’nda yaratıldı. Fakat “Talkartoon” isimli ilk çizgilerde bu kadar afet değilmiş. Dönemin meşhur şarkıcısı Helen Kane‘den esinlenerek yaratılan Betty Boop, ilk başta bir kaniş olarak çizilmiş. Kaniş bir Helen Kane, fetişe bak! Daha sonra; puppy kulakları halka küpelere, kafasındaki tüyler de kısa saça dönüşmüş. 1932’de gerçek bir kadın olmuş ve kendi serilerine başlamış.

Siyah beyaz ve hüzünlü Betty’cik, 1960’da renkli ve daha seksiydi. Çünkü o tarihlerde dünya daha seksiydi. Zaman aktıkça evrimleşti, seksiliğine seksilik kattı (Kabul edelim ki ilk başlarda pek alımlı değildi). Asla yaşlanmadı, çünkü tıpkı Marilyn Monroe gibi bir efsane oldu. Jessica Rabbit’ten daha çok sevildi, çünkü buz gibi bir domina değildi. Kelimenin tam anlamıyla bir “hottest”tı. (Yazarın notu: Favorim Jessica olmasına rağmen!) Yükselen bir grafikle günümüze kadar gelmeyi başardı. Ve nihayet Betty Boop günümüzde bir moda ikonuna dönüştü.

Benetton, MasterCard, Adidas, H&M, Coca-Cola, Harley-Davidson gibi markaların çantalarına, t-shirt’lerine basıldı.  2012’de o ok gibi kirpikleri sayesinde Lancome’un rimeline ilham kaynağı oldu. 1984’te Rolling Stones’un Voodoo Lounge turunda Van Halen onu kastederek,  bir “Betty” şarkısı yaptı ve şarkıda ondan seksi bir idea, seksi bir persona olarak bahsedildi. 2013’te Baby Boop ve Betty Boop’s Fortune Teller application’ları yapıldı. Ülkemizde de, hoşluk olsun diye, Papia’nın kağıt havlusunun yüzü oldu ve çok sevildi. O hiçbir zaman Miami’de bir villaya kapanıp kilo almadı ya da bir otel odasında ölü bulunmadı. O hala dipdiri ve çok tatlı. Dört bir yanımız onunla dolu ve ondan hiç sıkılmıyoruz. Çünkü o bizim vintage ikonamız.

Ama Betty Boop her zaman, hayranlık uyandıran her kadın gibi biraz yalnız ve hüzünlüydü.

1934’te “Betty Boop’s Little Pal”da, Pudgy isminde küçük beyaz bir köpeği vardı, o kadarcık. Bir de 1984’le 1988 arasında Felix the Cat’le “Betty Boop and Felix” çifti olarak takıldılar. Başarısız bir ilişkiydi. Çok sürmedi. Betty sadece motosikletleri ve jartiyer lastiklerini sevdi. Ve ara sıra şarkı söylemeyi. Onu bu kadar paha biçilmez kılan şey de buydu zaten. Kırılgan ve dokunulmaz oluşu. Kadınların içselleştirdiği bir kadın oluşu. Çünkü Alice Cooper’ın da dediği gibi only woman bleed’di. Ah o gözümdeki ıslaklık mı nesi? Lafı bile olmaz! Mutluluktan ağlıyorum tatlım, hadi dans edelim!

Efsanenin Adı Marilyn Monroe
Marilyn Monroe
“Hollywood öyle bir yerdir ki, bir öpücük için size bin dolar öderler, ama ruhunuzu satmank için size 50 cent verirler. Bunu biliyorum, çünkü ilk teklifi reddederek defalarca 50 cent’e razı oldum.”
Marilyn Monroe
Norma Jeane Mortensen olarak başladığı hayatına efsanevi Marilyn Monroe olarak son veren bir yıldız. Yatak odasında ölü bulunan sarışın ikon. Kendi geleceğini tahmin eder gibi kurduğu o cümleler aslında kendisi için korktuğu sonu da resmediyordu.

“Evet, bende özel bir şeyler vardı ve ben bunun ne olduğunu biliyordum. Ben koca, boş bir yatak odasında elinde boş bir uyku hapı şişesiyle ölü bulabilecekleri türden bir kızdım. Ama her şey henüz siyah değildi. Genç ve sağlıklıyken pazartesi günü intihar etmeyi planlayıp Salı günü yine kahkahalarla gülebilirsiniz.”

Marilyn yıllarca arşınladığı yollarda, kapısını beklediği stüdyolarda ve elini tuttuğu insanlarda şunu görmüştü; fazla zeki olmak dezavantajdı, görsellik her şeydi ve asıl oyunculuk kameralar kapandığında başlıyordu. O zeki ve kendine güvenen bir kadın olarak istediği yolda yürüyemedi. Onun yolu şapşal, çaresiz ve aptal bir sarışın olduğunda açıldı. Şuh ses tonuyla, birinin yardımı olmadan ne yapacağını bile bilemeyen güzel giysili bir kadın olmalıydı. Zira onun tarihinde bir kadın için “Amerikan Rüyası” böyle başlıyordu.

Amerikan erkeklerinin kafasına kazınan hiçbir zaman oyunculuk performansı olmayacaktı. Bunu anlaması yıllar sürse de, sonunda formülü bulmuştu. Tıpkı How to Marry a Millionaire filmindeki Pola Debevoise gibi olmalıydı, ya da Gentelmen Prefer Blondes’de ki Lorelei Lee, ya da Some Like It Hot’daki Sugar gibi… Savunmasız, katıksız bir sarışın. Erkekler akıllı kadınlarla başa çıkmak istemiyorlardı. O kadınlar hayatlarını zorlaştırırken, en azından filmlerde fantezilerini tazelemek istiyorlardı. Marilyn onların “gündüz rüyası” olmalıydı. Koyu kahve saçlarını kestiği ve platin sarısına boyadığı gün aslında tahmin edebiliyordu dünyaya yeni bir tanımlama getirdiğini; “aptal sarışın”.

Marilyn Monroe
Erkek doğasını canlandıracak kadın oldu. Ses tonunu ayarladı. Kelimeleri uykulu, hülyalı gözleriyle destekledi. Işıltılı kıyafetlerinin ve masum gülüşünün arkasına sakladı; güçlü, kendinden emin zeki kadını.

“Eğer aptal bir kızı oynuyorsam ve aptalca bir soru sormam gerekiyorsa bunu yapmalıyım. Benden ne bekleniyor, zeki olmam mı?”

Amerika o devirlerde komedi ve aile filmleriyle devrin insanına şunu salık veriyordu: Bahçeli bir eviniz, huzurlu bir hayatınız olmasını istemelisiniz. Eşleriniz saçlarının mükemmel şekliyle size mutfakta harikalar yaratmalı ve mutlaka iki çocuğunuz olmalı. Yemek masasında, gülmekten felç olmuş suratlarınızla oturup basit şeyler konuşmalısınız. Eşleriniz ise konuşmaktan ziyade gülümsemeli. Hollywood size fantezilerinizin kapılarını aralarken, düşünmeyi unutup gösterdiklerimizi yapmalısınız. İşte yıkanan beyinlere afyon kadınlar tam da bu devirlerde belirmişlerdi. Erkekler Mariyln’i seyredip evlerinde yemek yediler; mutluydular! Kadınlar saçlarını onun gibi kestirip boyattılar, onun gibi giyinip konuşmaya özen gösterdiler, mutluydular! Çünkü salık verilen sır basitti; mutlu olmak istiyorsanız zeki olmayı bırakın ve basit yaşayın. Gördüğünüze ve duyduğunuza inanın.

Afrodit-i Âlâ: Banu Alkan
Banu Alkan
Yeşilçam’ın Afrodit lakaplı oyuncusu Banu Alkan, şüphesiz ki Türk Sinemasının en unutulmaz karakterlerinden biri. Ses Dergisi’nin düzenlediği yarışmada birinci olamasa da kendisini tanıtmayı başaran Alkan; kısa sürede önce fotomodellik, ardından da oyunculuk kariyerine adım attı ve 80’ler boyunca çektiği filmlerle, Yeşilçam’ın erotik yanının en önemli temsilcileri arasında yer aldı.

Banu Alkan
Sinemaya Remzi Jöntürk’ün 1975 yapımı İsyan filmiyle giriş yapmıştı. Güzelliği ve seksiliğiyle adından söz ettirse de, magazin haberlerine konu olmasını sağlayan ve onu gündemde tutan asıl şey iş adamı Gürbüz Hanif’le olan birlikteliği oldu. Bu sırada 12 Eylül, seks furyasına da darbe vurmuştu. O süreçte kısıtlı da olsa soyunan oyuncular ön plana çıkmaya başladı ve böylece Banu Alkan’ın gerçek yükselişi 1981 yılından sonra başlamış oldu.

Oldukça başarısız bir oyunculuk yeteneğine sahip olan Banu Alkan tam da bu sebeple, filmlerinde vücudunu sergilemekten ve ön plana çıkarmaktan çekinmedi. Dolayısıyla erotik bir imge haline dönüştü ve verdiği röportajlarda bir Afrodit, bir Venüs olduğunu açıkladığı için böyle anılmaya başlandı.

Banu Alkan
Yeteneksizliğini kapatıp bir arzu nesnesi olmayı seçen Banu Alkan’ın bu düşüncesini Metin Demirhan, Erotik Yeşilçam kitabındaki şu alıntıyla destekliyor: “Ben yalnız vamp kadın olarak kullanılmadım. Vampı da oynuyorum, dişiyi de oynuyorum, ev kadınını da oynuyorum; genç kızı da oynayabilirim, masum bir genç kızı da oynayabilirim. Hepsinin rolüne girebileceğime inanıyorum. Ama benim tek bir yönüm ağır basıyorsa bu da herkese nasip olan bir şey değil. Yani oyunculukla birlikte seks birleştiği zaman çok güzel bir olay. (…) Banu Alkan için kimse seks oyuncusu diyemez ki! Böyle bir olay olamaz. Seks olayını sunamayan kadınlar düşünsün onu. Ben seksimi sunuyorum.”


Gürbüz Hanif’in ölümüne ve sinemadan bir süreliğine el etek çekmesine kadar Türk ve dünya basınında kendisine yer bulan Banu Alkan, birçok Yeşilçam ve dünya oyuncusunun aksine bilinçli olarak  cinsellik abidesi olmayı seçen ender isimlerden biridir. Alkan, “Neremi neremi” şarkısıyla eski şaşalı günlerine dönmeye çabalamış, ama pek başarılı olamamıştı. Ama her şeye rağmen hafif erotik sinemanın en önemli yıldızları arasına girdiği ve unutulmaz olduğu yadsınamaz.

Popüler Kültürde Seks Kodları
Kadın komedyen çok yoktur nedense. Erkeğe göre her şeyi daha fazla ciddiye aldığından mıdır, hayatla dramatik deneyiminin daha fazla olmasından mıdır bilinmez… Kadın karakter illa güldürecekse aynı anda ağlatabilmeli, modern kadının sorunlarına dair mesajlar vermeli, ayrıldığı ya da ulaşamadığı erkeği için depresyona giren kadın izleyicilere örnek olmalıdır. Varsın erkekler dünyayı kurtarsın, süper kahramanlıklar yapsın! Yine de hiçbiri kadın karakterler kadar hemcinslerine yaklaşamayacaktır. Ancak anlıktır bu yakınlaşma. Gerçek hayatta, filmlerde gördüğü aşkların kırıntısına dahi rastlayamayan kadınlar, idealize edilmiş bu yapay kadınları izler ve unutur. Zaten bu filmlerin gerçek amacı da insanların hayatını değiştirmekten çok, masallarla büyüyen “kadın çocuklar”ı uykudan önceye hazırlamaktır.

Kağıt üzerinde yaratılan, oradan da sinema perdesine aktarılan ideal kadın tipi, reeldeki ile pek örtüşmez. Nitekim bilim dünyası bile halen kadınları anlamaya çalışırken, sinemanın kadını ele alma çabalarının çoğu zaman komediye dönüşmesi zaten kaçınılmazdır. O nedenle sinemada “romantik komedi”nin varlığını olağan karşılayabiliriz. Hollywood’un ise bu konuda en fazla çabayı sarf eden taraf olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu filmlerde kadın, erkeklerin rüyasına girebilecek güzelliğe, seksapeliteye, şirinliğe sahip. Bir nevi mutfakta aşçı, sokakta hanımefendi, yatakta orospu.. Ancak Bridget Jones,  bu janrın kodlarını baştan yazmaya cesaret etmiştir.
Diğerlerinin aksine burada kadın, podyumdan fırlamış bir karakter olmaktan uzaktır ve sakarlıklarıyla, zaaflarıyla kendini kadını idealize etme çabalarından sıyırabilmiştir. Hatta son dönemde, 60’li yaşlarda da kadınların romantik olabileceğini kanıtlarcasına Meryl Streep’in peş peşe seyircinin karşısına çıktığını görüyoruz. Mamma Mia ve It’s Complicated bunlardan birkaçı. Halbuki bugüne kadar romantik komedilerde yaşlı kadınları daha çok aşk yaşayan kadının yancısı olarak görmeye alışmıştık. Hollywood bile bundan sıkılmış olacak ki, Meryl Streep herkese ilaç gibi geldi.

Dönemsel olarak romantik komediler ele alındığında en entelektüel karakterlerin 70’lerde yaratıldığını (bkn: Annie Hall), en eğlencelilerin ise 80’lerde yapıldığını görüyoruz (bkn: Clueless). Gerçi 80’lerde neredeyse tüm türlerde komedi ön plandaydı. Halen unutulmayan bir dönem olmasını, bu neşesine de bağlayabiliriz. O nedenle, bu dönemde romantik komediden çok, komik romantik filmler çekilmiştir. Ancak dönemin sonlarına doğru sahneye Nora Ephron’ın çıkmasıyla artık işler biraz daha ciddileşmeye başlamış, aşk yeniden komedinin önüne geçmiştir. Senaryosunu yazdığı When Harry Met Sally’deki müthiş orgazm sahnesi ise, kuşkusuz romantik komedilerin de nirvanasıdır.

Meg Ryan’ın belki de tüm kariyeri boyunca en iyi oynadığı sahne de budur. Kadın-erkek ilişkilerini, lafı dolandırmadan çarpıcı ve kestirme bir yöntemle aktarabilme becerisi sayesinde sinema tarihine geçmiştir.

Son dönemde ise Bridesmaids ile kadın karakterler daha cesur, hatta komiklikte erkeklerle baş edecek nitelikteler. Bu filmle birlikte kadınlar; erkekler gibi içen, onlar gibi küfredip hunharca  kaçamak yapabilen yapıda karakterlere evrilmişlerdir.

Türkiye sinemasına dönüp baktığımızda Türkan Şoray, Emel Sayın gibi isimlerle özdeşleşen melodramlarda, komedi izlerine rastlayabiliyoruz. Ama burada da güldürme işi erkeklere ve daha çok yan karakterlere devredilmiş durumda. Kadın her zaman “olması gerektiği gibi” kendini ağırdan alan bir ciddiyete sahip. Son dönemde “yeni nesil” genç kadınlara hitap etme derdinde olan ancak kadınları karikatürize edebilen “Romantik Komedi” filmini görüyoruz. Burada da, kadını Amerikan filmlerindeki gibi erkeklere sevdirme gayesi öne çıkıyordu ne yazık ki. Her gün neredeyse bir kadının “aşk cinayeti”ne kurban gittiği topraklarımızda, ilişkilerde komediyi aramak… Romantik komediler bizim kadınlarımıza bir beden küçük gelir!


Ad

A Separation,1,Adam Schaff,1,Adem ve Havva,1,Akra'da Bulunan Elyazması,1,Alain Badiou,4,Alain Resnais,1,Alan Woods,1,Albert Camus,17,Albert Einstein,4,Alejandro González Iñárritu,1,Alenka Zupančič,1,Alexander Supertramp,1,Alfred Hitchcock,4,Alıntı,1,Ali Rahimli,4,Allen Ginsberg,5,Amin Maalouf,1,Anarşi,2,André Breton,1,Andrey Tarkovski,7,Ani Gezinti,1,Anton Çehov,2,Antonin Artaud,1,Anubis,1,Aristoteles,1,Arthur Danto,1,Arthur Rosenberg,1,Arthur Schopenhauer,2,Arundhati Roy,1,Asghar Farhadi,3,Attila İlhan,1,Aynadaki Gibi,1,AzBlog,14,Aziz Nesin,2,Babaya Mektup,1,Beat Kuşağı,17,Belgesel,5,Belinski,1,Bertolt Brecht,3,Bertrand Russell,1,Bilim,10,Billie Holiday,1,Biyografya,22,Björk,1,Bob Black,1,Bob Dylan,1,Bozkırkurdu,1,Böyle Buyurdu Zerdüşt,1,Breaking Bad,1,Bulantı,1,Bülent Ortaçgil,2,Büyülenme,1,Camera Lucida,1,Can Yücel,2,Cemal Süreya,1,Charles Baudelaire,2,Charles Bukowski,6,Charles Dickens,1,Charlie Chaplin,2,Charlie Parker,1,Christfried Tögel,1,Christine Bard,1,Christopher McCandless,1,Christopher Nolan,1,Chuck Palahniuk,3,Çarlz Bukovski,1,Çavdar Tarlasında Çocuklar,1,Dallas Buyers Club,1,Damon Albarn,1,Daniel Goleman,1,Dava,1,David Gilmour,1,Demian,1,Desiderius Erasmus,1,Didier Lauru,1,Dieter Forte,1,Djivan Gasparyan,1,Dominique Laporte,1,Dostluk Bağları ve Dostluk,1,Dostoyevski,16,Dönüşüm,1,Edebiyyat,140,Edgar Allan Poe,1,Eduardo Galeano,1,Eflâtun,1,Ejderhaların Danssı,1,Elias Canetti,1,Elvis Presley,2,Emil Michel Cioran,1,Emma Goldman,1,Eric Clapton,1,Eric Hoffer,1,Erich Fromm,3,Ernest Hemingway,2,Estela Welldon,1,Ethan Coen,2,Əkrəm Əylisli,1,Feature,20,Félix Guattari,1,Felsefe,93,Ferman Toroslar,1,Fernando Pessoa,1,Film,68,Franz Kafka,25,Freddie Mercury,1,Friedrich Engels,1,Friedrich Nietzsche,19,Füruğ Ferruhzad,1,Gabriel Garcia Marquez,1,Gabriel García Márquez,2,Galileo,2,Gemeinschaft,1,George Carlin,1,George Martin,1,George Orwell,1,Georges Canguilhem,1,Georges Perec,1,Gerçeklik açısından Kafka,1,Gilles Deleuze,5,Goethe,1,Gogol,4,Guguk Kuşu,1,Gustav Janouch,1,Guy Fawkes,1,Hakim Bey,1,Harriet Lerner,1,Hegel,2,Heinrich Böll,1,Hermann Broch,1,Hermann Hesse,5,Herta Müller,1,Hrant Dink,1,Iain Menzies Banks,1,Immanuel Kant,1,Ingeborg Bachmann,1,Ingmar Bergman,6,Inside Llewyn Davis,1,Italo Calvino,2,İran,1,İtalo Calvino,1,J. D. Salinger,2,Jack Kerouac,8,Jacques Brel,1,Jacques Lacan,13,Jacques Vergès,1,James Hawes,1,James Joyce,1,Jan Pol Sartr,1,Jason McQuinn,1,Jean Baudrillard,1,Jean Cocteau,1,Jean-Paul Sartre,10,Jehane Noujaim,1,Jenn Ashworth,1,Jiddu Krishnamurti,2,Jimi Hendrix,1,Joel Coen,2,John Berger,1,John Fante,2,John Lennon,5,John Steinbeck,4,Jorge Luis Borges,1,Jose Saramago,1,Joseph Conrad,1,Judith Butler,1,Juliet Mitchell,1,Julio Cortázar,1,Kaos'un Gizli Yaşam,1,Karamazov Kardeşler,2,Karl Marx,8,Kaybedenler Klübü,1,Ken Kesey,1,Kırmızı Pazartesi,1,Korkma Ben Varım,1,Kumarbaz,1,Kürk Mantolu Madonna,1,La Casa De Papel,1,Lady with Ermine,1,Lars von Trier,8,Laura Nyro,1,Leonard Cohen,1,Leonard Da Vinci,1,Lev Tolstoy,5,Lev Troçki,2,Linda Lee,1,Maksim Gorki,2,Malina,1,Marie Curie,1,Marilyn Manson,1,Marilyn Monroe,1,Mario Leis,1,Marlon Brando,1,Marqius de Sade,2,Martı Jonathan Livingston,1,Martin Heidegger,2,Maurice Blanchot,2,Max Stirner,15,Mental Pornografi Blog,2,Meqale,175,Michael De Montaigne,1,Michel Foucault,6,Mike Leigh,1,Milan Kundera,1,Miles Davis,1,Milgram,1,Milgram deneyi,1,Mohsen Namjoo,3,Monique Wittig,1,Morrisse,1,Murat Menteş,1,Mustafa Kemal Atatürk,1,Muzik,37,Neal Cassady,2,ngmar Bergman,1,Nick Cave,1,Nick Mason,1,Nikolay Gavriloviç Çernişevski,1,Nilgün Marmara,1,Noam Chomsky,2,Nostalghia,1,Notre Dame'ın Kamburu,1,Nuri Bilge Ceylan,2,Octavio Paz,1,Oğuz Atay,1,Ontolojik Anarşi,1,Onur Ünlü,2,Oscar Wilde,2,Osho,1,Oteki Ben,1,Ölüler Tanrısı,1,Ölüm Pornosu,1,Ömer Hayyam,1,Özdemir Asaf,1,Palyaço,1,Pantolonun Politik Tarihi,1,Patti Smith,1,Paul Lafargue,1,Paul McCartney,3,Paulo Coelho,2,Peter Kropotkin,2,Pierre Clastres,1,Pigme,1,Pink Floyd,2,Politika,1,Rachel Carson,1,Rachter'in Günlüğü,1,Rashit,1,Ray Davies,1,Rene Girard,1,René Wellek,1,Richard Bach,1,Richard Brautigan,1,Richard Dawkins,1,Richard Wagner,3,Richard Wright,1,Robert Musil,1,Roger Fornoff,1,Roger Garaudy,1,Roger Waters,2,Roman,9,Rose Laub Coser,1,Rus edebiyat,2,Ruth Sheppard,1,S. Reynolds & J. Press,1,Sabahattin Ali,2,Sait Faik,1,Salvador Dali,1,Samuel Beckett,4,Sasha Grey,1,Saul Newman,2,Sean Penn,1,Sırtımdaki Ev,1,Siddhartha,1,Sigmund Freud,19,Silence Spring,1,Simone de Beauvoir,6,Slavoj Zizek,6,Slavoj Žižek,15,slide,2,Sokrates,1,Soren Kierkegaard,1,Spinoza,1,SS,6,Stalker,1,Stephen Eric Bronner,1,Steve McQueen,1,Stranger,1,Suç ve Ceza,2,Supertramp,1,Sürgün,1,Şeyler,1,Tanrıya Karşı Söylev,1,Tarkovsky,5,Tek Bacaklı Yolcu,1,Teneke Trampet,1,The Beatles,4,The Butterfly Effect,1,The Rolling Stones,1,The Square,1,Theodor Adorno,4,Thomas Mann,1,Through a Glass Darkly,1,Tom Waits,2,Tomris Uyar,1,Tony Porter,1,Turan Dursun,2,Turgut Uyar,1,Ulua,1,Uluma,1,Ulus Baker,4,Umberto Eco,1,Utanç,1,V for Vendetta,1,Van Gogh,1,Victor Emil Frankl,1,Victor Hugo,1,Viktor Frankl,1,Vladimir Nabokov,2,Voltaire,1,Vsevolod İ. Pudovkin,1,Walter Benjamin,1,Wilhelm Reich,1,Will Durant,1,William S. Burroughs,2,William Shakespeare,1,Woody Allen,8,Xavier Dolan,1,Yabancı,1,Yad,1,Yolda,1,Yusif Vəzir Çəmənzəminli,1,Zeki Demirkubuz,3,Zen Kaçıkları,1,
ltr
item
Ali Rahimli: Popüler kültürün porno lobisi kodları
Popüler kültürün porno lobisi kodları
https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg53HXqQ__l9Qvv0nrWLf5JLoaoerqDAN275OPOoB9ddZR5nZYOcehFiINLXsm8TmNMmy3FNOlbo6BWJ0z-INaHJtFlQxAzkLSK7dht2UQqaeSnxA3HLxxH4fjJkYD9A6jWKi093EaLU7Ao/s640/retro-wallpaper-8.jpg
https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg53HXqQ__l9Qvv0nrWLf5JLoaoerqDAN275OPOoB9ddZR5nZYOcehFiINLXsm8TmNMmy3FNOlbo6BWJ0z-INaHJtFlQxAzkLSK7dht2UQqaeSnxA3HLxxH4fjJkYD9A6jWKi093EaLU7Ao/s72-c/retro-wallpaper-8.jpg
Ali Rahimli
https://alirahimli.blogspot.com/2015/03/populer-kulturun-porno-lobisi-kodlar.html
https://alirahimli.blogspot.com/
https://alirahimli.blogspot.com/
https://alirahimli.blogspot.com/2015/03/populer-kulturun-porno-lobisi-kodlar.html
true
8815050805795647263
UTF-8
Tüm Yazılar Yüklendi Hiç bir yazı bulunamadı HEPSİNİ GÖSTER DAHA FAZLA Cevapla Cevabı İptal Et Sil Tarafından Ana Sayfa Sayfalar İçerikler Hepsini Göster BU YAZIYA BENZER DİĞER YAZILAR ETİKET ARŞİV ARAMA BÜTÜN İÇERİKLER İsteğinizle eşleşme bulunamadı Ana Sayfaya Dön Sunday Monday Tuesday Wednesday Thursday Friday Saturday Sun Mon Tue Wed Thu Fri Sat January February March April May June July August September October November December Jan Feb Mar Apr May Jun Jul Aug Sep Oct Nov Dec just now 1 minute ago $$1$$ minutes ago 1 hour ago $$1$$ hours ago Yesterday $$1$$ days ago $$1$$ weeks ago more than 5 weeks ago Followers Follow THIS CONTENT IS PREMIUM Please share to unlock Copy All Code Select All Code All codes were copied to your clipboard Can not copy the codes / texts, please press [CTRL]+[C] (or CMD+C with Mac) to copy