Nedir A. A. A . ... ? Alfabenin ilk harfi. Sıralamayı uzatmadan BireyYayınları’nda yayınladığımız Anarşist Kuram ve Kökeni(1992)...
Nedir
A.
A.
A . ... ?
Alfabenin ilk harfi.
Sıralamayı uzatmadan BireyYayınları’nda yayınladığımız Anarşist Kuram ve Kökeni(1992)adlı kitabın giriş yazısını anımsadım. Ancak oradaki anarşitanımlamalarını kriter olarak görmüyorum. Çünkü oradakitanımlama genel bir tanımlamadır. Genel kendi içinde özneyiiçermez.
Önce: kriter nedir?
Ve sonra: anarşinin kriteri olabilirmi?
Varsa: kim belirler?
Anarşinin sahibi var mı?
Anarşi sahipsiz mi?
İşimizin kolay olduğununfarkındayız.
İşbu, kolay...
Anarşi bir sözcük –içeriğidolacak. İnsanlar belirleyecek –içerikli insanlar.
Anarşist kuramcı ya da felsefeciolarak kabul edilen insanların görüşlerini burada tartışmaötesi tutacağım ancak bir Proudhon ile bir Kropotkin arasındafark olduğuna işaret ederim ya da bir Bakunin ile bir Landauerarasındaki farka; Gandhi ile Emil Henry arasındaki fark ise hemendikkat çeker. Ya da Paul Feyerabend ile Tolstoy, Goldman ileAnarko-Kapitalistler, Anarko-sendikalistler ile herhangi biranarşist-punk grup farklıdırlar. Tüm bu akım ve insanlarkendilerine anarşist der. Buradan edindiğim resim renkli birresimdir. Öylesine renklidir ki insanın kör olma tehlikesioluşabilir.
Başladığım şu tümceyi takipedecek soru asla felsefi bir soru olamaz, siyasal-felsefi olabilir,sosyolojik bir soru olduğu kesin. Anarşistlerin hepsinin ortak biryanı var mı? Standart bir soru –sosyolojiye pek yakışır.Standart yanıt: var, bence: tahakkümsüz içerikli. İyi. Elimizdeşimdi bir kriter var. Batı’da doğan anarşi sözcüğününsözcük anlamı budur zaten.
Anarşistleri birleştiren başka birkriter var mı?
Biri şiddet yanlısı, bir diğerikarşıtı; o halde şiddet ya da şiddetsizlik bir kriter değildir.Biri evrimci, bir diğeriyse devrimci; o halde başka bir kriteraramamız gerekiyor. Anarşistlerin yakın geçmişte sosyalistolmaları bir rastlantıdır, dolayısıyla zaman içerisindesosyalist olmayanları, hatta anti-sosyalist olanları da var. Çokgariptir ama komünist-anarşistler de var. Bir araya getirilen buiki karşıt kelimeden sonra faşizan bir anarşizmin oluşmasına daşaşırmam. Serbest pazar taraflısı ve karşıtı olanlar da var.Anarşiyi ulusalcılığa, Hıristiyanlığa, çevreciliğe, hayvanseverliğe entegre edenler de.
Peki, hak, adalet, ortak yaşam içinilkeler, kurallar? Bu konuda anarşistlerin ortak düşünce veeylemleri ve kriterleri var mı? Hak. Ne hakkı? Adalet. Neyinadaleti? Anarşistlerin tahakkümsüzlük dışında başka ortakdüşünceleri gerekiyor mu? Neden gerekiyor? Kimin böyle bir istemiolabilir? Her tahakkümsüz birey kendi başına bir kriter olamazmı?
Yok (!) – mu?
Önce: Anarşinin Genel Kabulleri?
Anarşistlerin ifade ettikleri genelkriterler, karşılıklı yardımlaşma, doğal hukuk, özgürlük,ortaklaşacılık, adalet ve eşitlik - mi? Eğer böyleyse, o zaman,soru: doğal hak, adalet, ortaklaşacılık, ya da karşılıklıyardımlaşma gibi kriterlerin anarşinin kriterleri olduğunu kimbelirliyor? Genel mi?, Tek mi, Tek’ler mi, birey mi, bireyler mi?
Sonra: Anarşinin Genel KabulleriOlabilir mi?
Anarşinin ... işbu genel kabullerini... genel problemli buluyorum.Yukarıda sıralanan kriterlerianarşizmin kriterleri olarak kabul edersek ... Anarşinin genelkabulleri olarak ileri sürülen kriterler bana çok muhafazâkargeliyor. Anarşizm muhafazakârlıktır. Öyleyse anarşiyi yenidentanımlamak gerekiyor. Ve anarşizmi. İşbu, kolay ...
Anarşizm anarşiden gelmesine karşın,anarşiyi terk edecek kadar ondan uzaklaştı. Anarşi Hiç ilevarolurken, Tek’in Hiç’ten uzaklaşmasıyla anarşizminkucağında bulur kendisini. Anarşi, Biricik’in sadece birmülkiyeti iken, sahibini terk edip ona şiddetle sahip çıktı -çıkarıldı. Heidegger’in, insanın dünyadaki yerinibelirlerken, kendi yerinin dünya değil de, doğduğu kasaba olduğukuruntusuna kapılması gibi, anarşi de, kendisinden uzaklaşıpanarşizmleşti. Anarşizm muhafazakarlıktır. Bu anarşizm,Heidegger’in doğduğu kasabanın özelliğine sahiptir. Varoluşunvaroluşçuluğa dönüşmesi gibi, anarşinin anarşizme dönüşmesi- işte Hiç’in sığınmacılığa dönüşü. Biricik,biricikçilik’e dönüşeceği an biricik olma niteliğinikaybeder. Biricik’in özelliği zaten biricik olmasıdır. Anarşianarşizmle dost olamaz.
Doğal Hukuk
Aydınlanma çağında ölen Tanrı’nınyerini hiç gecikmeden doğa aldı. Aydınlanma öncesinde Tanrı’nınne olduğu ve nasıl olması gerektiği araştırılırken,aydınlanmayla birlikte doğanın ne olduğu ve nasıl olmasıgerektiği araştırılmaya başlandı. Sorun, Tanrının olupolmadığı sorunu değil, sorun, Tanrının neden var ve neden yokolduğu sorunudur. Doğanın bir kriter olması ve olmaması sorundeğil, sorun, doğanın neden kriter olması gerektiği vegerekmediğidir. İşbu, kolay ...
Bilgi
Aydınlanmayla birlikte bilgininkazandığı zafer, aynı zamanda kendisini çöküşe hazırladı.Bu zafer istem üzerinde oluşan bir tahakkümdü. Bilgiyle en iyiihtimal olarak iç dünyamızda özgürleşebiliriz, ki bu özgürlükyaşanmayan bir özgürlüktür, dış dünyamızdaysa içdünyamızdaki düşünce özgürlüğümüzle birliktebağımlılaşırız. Bilgi özgürlüğü bilginin özgürlüğüdür,din özgürlüğü dinin, adalet özgürlüğü adaletin vb. Bilgininözgürlüğü istemin özgürlüğünü getirmiyor. İstem,kendisini her gün değiştirecek olan kişinin kişiselliğininifadesidir – işte Tek. Bilgiyse sadece bir düzeni ayakta tutmakiçin gerekli bir araçtır. “Bilginin istem olarak doğabilmesive özgür kişi olarak kendisini her gün yenilemesi için ölmesigerekiyor.” [1]
Egoist
Stirner, Tek’e, güncelliğine anarşihavası katabileceği yaşam yöntemleri sunar. Moses Hess’inStirner’e egoistlerin birlikteliği konusunda yaptığı eleştiriyiStirner şöyle karşılar: “Belki şu sıralar Hess’inpenceresinin önünden çocuklar bir arkadaşlık oyunu içinbiraraya koşuyorlardır; Hess, onlara baktığında eğlenceliegoist birlikler görecektir. Belki Hess’in bir arkadaşı ya dasevgilisi vardır; o zaman bir kalbin diğer bir kalbi nasılbulacağını bilebilir ve karşılıklı zevk almak için ikisininde nasıl egoistçe birleştiğini ve her ikisinin de doya doya zevkalacaklarını bilebilir. Belki de sokakta bir-iki arkadaşıylakarşılaşacak ve şarap içmeye çağrılacaktır; sevgiye hizmetetmek için mi onlarla gidecek yoksa zevk alacağını düşündüğüiçin mi onlarla birleşecek ?” [2]
Ergin
Erginler, bir daha çocukolamayacakları için çocuk programları yazarlar. Ve erginler buacıdan dolayı eğlencesiz eğlence toplumu kurarlar. Erginlerörgütlenmelerini elbette katı, sert ve kalıcı ilkeleredayandıracaklardır.
Personalismus
Stirner, sunduğu “pedagojiye”ısrarla isim vermek istemiyor: Her şeyin isimlendirildiği bilgidünyasında, kendisini bile bile tuzağa götürmenin sertliği veacısıyla, neticede dayanamayarak şöyle diyor: “Bu ilkeye uymakisteyen insanı yine de bir -izm çerçevesinde görmek istiyorsanız,o zaman adına kişiselcilik deyin, umurumda bile değil.”[3] GüzelTürkçemizle: ne haliniz varsa görün, o kadar istiyorsanız alınsize isim.
Dil
Gustav Landauer, sözü şöylesorgular: “Dil eleştirmenliği dilbilimciliğin aynısı olurdu,eğer dilbilimcilik eleştirel olsaydı; ancak dilbilimcilikeleştirel olmadığı ya da az eleştirel olduğu için, öncedilbilimciliğin eleştirilmesi ve ortadan kaldırılmasıgerekiyor.” [4](...) “Her dil otantik olanın otantik olmayanaaktarılışıdır.”[5] Dil ustalığıyla birçok felsefeciyibüyüleyen ancak aynı zamanda birçok felsefeci nezdinde komedyenbir figür olma payesi kazanan Heidegger, dil insanın evidir, der.Ne var ki, bu evin kokuştuğunu göremeyecek kadar damuhafazakârdır. Anarşizm böyle bir muhafazakârlıktır – işte.
Hak
Örneğin devletin şiddetidevletçilere göre özsavunmadır, çünkü devlet tek tek kişilerinkoruyucusudur, dolayısıyla devletin yokluğunu amaçlayananarşistler devletin özünü yıkmayı hedeflerler. Devletinsanların kapsamıdır, devletin yokluğu, o insanlarınyokluğudur. Diğer taraftan özsavunmayı devletin otoritesine karşıgerekli bulan anarşistler, kendi yaşam kriterlerinin bu otoritetarafından işgal edildiğini ileri sürerler. Her iki cephe dekendi açısından haklıdır. Çünkü hak sadece erk-etiksel birözelliktir. Realite – işte. Hak dışardan empoze edilendir.
İçselleştirmek Nedir?
Anarşistin belki de yapması gerekenilk eylem bu iç tanrılara elveda demesi olacaktı. Ancak anarşininanarşizmleşmesi, anarşistin ideolojikleşmesine neden oldu.Stirner şöyle deseydi çok mu garip olurdu: “Ben sosyalizme karşıdeğilim, sadece kutsal sosyalizme karşıyım.” Bu tümceyiStirner yazarken şunu biliyordu: Her sosyalizm her -izm gibikutsallaşacaktır. Anarşizm kutsallıktır.
Vicdan / Stirner Bir Total Retçidir
Landauer, Eylemle Propaganda yanlısıFransalı anarşistleri (Ravachol, Henry vb.) eleştirirken, şiddetleasla şiddetsiz bir ortamı gerçekleştiremeyiz ve anarşiyi yaşamakiçin yeniden doğmak (öl ve yeniden doğ) gerekir, derdi. Yenidendoğan insanın vicdanı da yeni olacaktı –hiç olmayacaktı.Landauer’in 1895 ile 1905 yılları arasında ilginç çalışmalarıvar. Bir taraftan siyasal-felsefi bir anarşizm üzerine yazarken,diğer taraftan da bu fikirlerini gizemci (mistik) bir anarşizmlebirleştirmeye çalışır. Ve gerçekleştirilmesine değer verdiğianarşizmi devletsiz ve otoritesiz bir ortam olarak algılar. Ama buortamı yaşamak için şiddet ya da devrim gibi politik teraneleribenimsemez, sadece bugünden hareket ederek istenilen ortamı kurmakister. Anarşizmi geleceğe bırakmayı, bir dindar insanın ötedünyadan ümitlenmesine benzetir. Dolayısıyla anarşistleranarşizmi yaşadıkları ortamlarda (tüm ilişkilerinde)gerçekleştirebilirler ancak. Bundan yola çıkarak da Landauer,olsa olsa ancak “anarşist kasabalar” kurulabilir, der amaanarşist toplum gibi düşünceleri beğenmez (bak: Landauer’inPaul Eltzbacher’e 02.04.1990 tarihli mektubu). “Yeniden doğmak”Landauer’e göre bugüne ait olan her şeyden arınmakanlamındadır. Bu müthiş yeni karaktere Landauer şüpheci birgizemle (mistikle) ulaşmak ister. Sözü geçen Fransalıanarşistlere seslenerek sahi (otantik) anarşistler “kendilerinimistik bir ölüme götürmekten başka hiç kimseyi öldürmezler”,mistik ölüm içsel “bir yeniden doğuma götürür”, der.(Landauer: Anarchistische Gedanken). Sözü geçen “yeniden doğum”uLandauer birincil olarak dilin sorgulanmasında arar. Dil ve Tahakkümisimli metinlerimde bu konuyu yakından inceledim. Landauer’e göreanadilciler olarak rastlantı sonucu içine doğduğumuz dilinüzerimizdeki egemenliği sonucu içselleştirdiğimiz realiteyisorgulayarak otantik kişiliğimizi bulabiliriz. Bu noktada Landauer,Stirner’in nominalizmine dikkat çeker. (Bak: Landauer: Skepsis undMystik). Ona göre Stirner, tüm soyutlamaları, tüm kavramları,bunların egemenliğini silip süpürmüş ve yerine Biricik’iyaratmıştır. Yeniden doğan Biricik'tir, çünkü Biricikiçselleştirilen realiteleri kırmakla birlikte, en büyük Tanrıolan vicdan realitesini de kırar. Bunun günümüzdeki bir örneğişöyle olabilirdi: Stirner, askerliği reddedecek olsaydı, birvicdani retçi olmazdı, ona göre içselleştirilmiş böyle birkurum yoktur. Büyük bir olasılıkla şöyle derdi: Bana öldürmeyibir görev olarak zorunlu tuttuğunuz için askerlik görevinireddediyorum. Öldürme hakkını ancak ben bana verebilirim. Ben birvicdansızım.
Adaletli ve sosyal olduğunu iddia edenmodern devletçilik kendisini şöyle betimler: Beni zorunlu olduğuniçin değil, isteyerek sev, beni içine al, beni duygulaştır, benol.Stirner’in devlet-çatışması içselleştirilmiş devletin(vicdanın) yokluğunu amaçladığı için Stirner, sözcüğünsözcük anlamıyla, tam bir vicdansızdır. Bundan dolayı Mauthner,Stirner’in dil aracılığıyla da olsa hatta özellikle dil ilekimseyle, hiçbir şeyle birleşemeyecek kadar arı, asi ve temizkalpli olduğunu söyleyebilmiştir. Boşalan vicdan sadelikkazandırır bireye ve birey Tek’leşerek birey olmaktan çıkar:Sosyolojik fantazmaları ardında bırakarak kendi özüyle, biricikhaliyle karşılaşır. Nezih –vicdansız– temiz kalp. Landauer,gizeme ve biricikleşmeye, otantik-anarşistleşmeye yönelirkenStirner’in nominalizmini bir köprü olarak kullanır.
Henüz pedagojileşmeyen ve terbiyeedilmeyen çocuk vicdan özgürlüğünden ve bu özgürlüğüntahakkümünden uzak kalır. Çocuk ergine oranla (bedensel açıdan)zayıftır ve bunun neticesinde dış baskıları içselleştirmekzorunda kalır. Henüz terbiye, tin, Tanrı ve düşünce tuzağındanuzak olan çocuk daha sonra, erginleştiğinde, terbiyeden, Tanrıdanve düşünce tuzaklarından korkmayabilir ama vicdanındankorkacaktır. Çünkü vicdan terbiyenin, Tanrının ve düşüncetuzağının toplamıdır. Ergin, yani büyümüş-olan-çocuk,babasının sopasından arınmış olabilir ama vicdandan kolay kolayarınamayacaktır. Vicdan tüm fantazmaların mekânıdır,bütünselleşmiş en son Tanrıdır.
Anark
Anark ve anarşist diye ayırsak bileyine karşıt bir fark bulamayacağız. Anark sözcüğünü buradaErnst Jünger’in anlayışından farklı kullanıyorum. Sadecesözcük anlamından yola çıkıyorum. Yani: bir anarşist anarşizmiçin neyse anark da anarşi için odur. Ernst Jünger “Eumeswil”(1977) isimli romanında Anark (Anarch) ile anarşist (Anarchist)kavramları arasına bir fark koyar ve Stirner’i bir anark olarakgörür. Bunun tartışmasını yapmayacağım burada, ancak şöylebir cümlesi Stiner’e uygun. Monark çoğula hâkim olmak ister,anark ise sadece kendisine. Jünger, anark’ı monark’a karşıtalır.
Herkese Eşit Özgürlük
Anarşistler, ortaklaşacılıkbayrağını yükseklerde tutarlar. Karşıtları onlarıörgütsüzlükle suçlayınca, onlar da ortaklaşacılığı en üstilke haline getirdiler. Ancak ne var ki, anarşist tarihin (ve hertarihin) çok açık gösterdiği gibi, ortaklaşacılık zavallıbireyin ve onun zavallı toplumunun entrikasıdır. Bu entrika onlarıyenilgiye uğratmıştır.
Sonra sı yok.
H.İbrahim Türkdoğan
A.
A.
A . ... ?
Alfabenin ilk harfi.
Sıralamayı uzatmadan BireyYayınları’nda yayınladığımız Anarşist Kuram ve Kökeni(1992)adlı kitabın giriş yazısını anımsadım. Ancak oradaki anarşitanımlamalarını kriter olarak görmüyorum. Çünkü oradakitanımlama genel bir tanımlamadır. Genel kendi içinde özneyiiçermez.
Önce: kriter nedir?
Ve sonra: anarşinin kriteri olabilirmi?
Varsa: kim belirler?
Anarşinin sahibi var mı?
Anarşi sahipsiz mi?
İşimizin kolay olduğununfarkındayız.
İşbu, kolay...
Anarşi bir sözcük –içeriğidolacak. İnsanlar belirleyecek –içerikli insanlar.
Anarşist kuramcı ya da felsefeciolarak kabul edilen insanların görüşlerini burada tartışmaötesi tutacağım ancak bir Proudhon ile bir Kropotkin arasındafark olduğuna işaret ederim ya da bir Bakunin ile bir Landauerarasındaki farka; Gandhi ile Emil Henry arasındaki fark ise hemendikkat çeker. Ya da Paul Feyerabend ile Tolstoy, Goldman ileAnarko-Kapitalistler, Anarko-sendikalistler ile herhangi biranarşist-punk grup farklıdırlar. Tüm bu akım ve insanlarkendilerine anarşist der. Buradan edindiğim resim renkli birresimdir. Öylesine renklidir ki insanın kör olma tehlikesioluşabilir.
Başladığım şu tümceyi takipedecek soru asla felsefi bir soru olamaz, siyasal-felsefi olabilir,sosyolojik bir soru olduğu kesin. Anarşistlerin hepsinin ortak biryanı var mı? Standart bir soru –sosyolojiye pek yakışır.Standart yanıt: var, bence: tahakkümsüz içerikli. İyi. Elimizdeşimdi bir kriter var. Batı’da doğan anarşi sözcüğününsözcük anlamı budur zaten.
Anarşistleri birleştiren başka birkriter var mı?
Biri şiddet yanlısı, bir diğerikarşıtı; o halde şiddet ya da şiddetsizlik bir kriter değildir.Biri evrimci, bir diğeriyse devrimci; o halde başka bir kriteraramamız gerekiyor. Anarşistlerin yakın geçmişte sosyalistolmaları bir rastlantıdır, dolayısıyla zaman içerisindesosyalist olmayanları, hatta anti-sosyalist olanları da var. Çokgariptir ama komünist-anarşistler de var. Bir araya getirilen buiki karşıt kelimeden sonra faşizan bir anarşizmin oluşmasına daşaşırmam. Serbest pazar taraflısı ve karşıtı olanlar da var.Anarşiyi ulusalcılığa, Hıristiyanlığa, çevreciliğe, hayvanseverliğe entegre edenler de.
Peki, hak, adalet, ortak yaşam içinilkeler, kurallar? Bu konuda anarşistlerin ortak düşünce veeylemleri ve kriterleri var mı? Hak. Ne hakkı? Adalet. Neyinadaleti? Anarşistlerin tahakkümsüzlük dışında başka ortakdüşünceleri gerekiyor mu? Neden gerekiyor? Kimin böyle bir istemiolabilir? Her tahakkümsüz birey kendi başına bir kriter olamazmı?
Yok (!) – mu?
Önce: Anarşinin Genel Kabulleri?
Anarşistlerin ifade ettikleri genelkriterler, karşılıklı yardımlaşma, doğal hukuk, özgürlük,ortaklaşacılık, adalet ve eşitlik - mi? Eğer böyleyse, o zaman,soru: doğal hak, adalet, ortaklaşacılık, ya da karşılıklıyardımlaşma gibi kriterlerin anarşinin kriterleri olduğunu kimbelirliyor? Genel mi?, Tek mi, Tek’ler mi, birey mi, bireyler mi?
Sonra: Anarşinin Genel KabulleriOlabilir mi?
Anarşinin ... işbu genel kabullerini... genel problemli buluyorum.Yukarıda sıralanan kriterlerianarşizmin kriterleri olarak kabul edersek ... Anarşinin genelkabulleri olarak ileri sürülen kriterler bana çok muhafazâkargeliyor. Anarşizm muhafazakârlıktır. Öyleyse anarşiyi yenidentanımlamak gerekiyor. Ve anarşizmi. İşbu, kolay ...
Anarşizm anarşiden gelmesine karşın,anarşiyi terk edecek kadar ondan uzaklaştı. Anarşi Hiç ilevarolurken, Tek’in Hiç’ten uzaklaşmasıyla anarşizminkucağında bulur kendisini. Anarşi, Biricik’in sadece birmülkiyeti iken, sahibini terk edip ona şiddetle sahip çıktı -çıkarıldı. Heidegger’in, insanın dünyadaki yerinibelirlerken, kendi yerinin dünya değil de, doğduğu kasaba olduğukuruntusuna kapılması gibi, anarşi de, kendisinden uzaklaşıpanarşizmleşti. Anarşizm muhafazakarlıktır. Bu anarşizm,Heidegger’in doğduğu kasabanın özelliğine sahiptir. Varoluşunvaroluşçuluğa dönüşmesi gibi, anarşinin anarşizme dönüşmesi- işte Hiç’in sığınmacılığa dönüşü. Biricik,biricikçilik’e dönüşeceği an biricik olma niteliğinikaybeder. Biricik’in özelliği zaten biricik olmasıdır. Anarşianarşizmle dost olamaz.
Doğal Hukuk
Aydınlanma çağında ölen Tanrı’nınyerini hiç gecikmeden doğa aldı. Aydınlanma öncesinde Tanrı’nınne olduğu ve nasıl olması gerektiği araştırılırken,aydınlanmayla birlikte doğanın ne olduğu ve nasıl olmasıgerektiği araştırılmaya başlandı. Sorun, Tanrının olupolmadığı sorunu değil, sorun, Tanrının neden var ve neden yokolduğu sorunudur. Doğanın bir kriter olması ve olmaması sorundeğil, sorun, doğanın neden kriter olması gerektiği vegerekmediğidir. İşbu, kolay ...
Bilgi
Aydınlanmayla birlikte bilgininkazandığı zafer, aynı zamanda kendisini çöküşe hazırladı.Bu zafer istem üzerinde oluşan bir tahakkümdü. Bilgiyle en iyiihtimal olarak iç dünyamızda özgürleşebiliriz, ki bu özgürlükyaşanmayan bir özgürlüktür, dış dünyamızdaysa içdünyamızdaki düşünce özgürlüğümüzle birliktebağımlılaşırız. Bilgi özgürlüğü bilginin özgürlüğüdür,din özgürlüğü dinin, adalet özgürlüğü adaletin vb. Bilgininözgürlüğü istemin özgürlüğünü getirmiyor. İstem,kendisini her gün değiştirecek olan kişinin kişiselliğininifadesidir – işte Tek. Bilgiyse sadece bir düzeni ayakta tutmakiçin gerekli bir araçtır. “Bilginin istem olarak doğabilmesive özgür kişi olarak kendisini her gün yenilemesi için ölmesigerekiyor.” [1]
Egoist
Stirner, Tek’e, güncelliğine anarşihavası katabileceği yaşam yöntemleri sunar. Moses Hess’inStirner’e egoistlerin birlikteliği konusunda yaptığı eleştiriyiStirner şöyle karşılar: “Belki şu sıralar Hess’inpenceresinin önünden çocuklar bir arkadaşlık oyunu içinbiraraya koşuyorlardır; Hess, onlara baktığında eğlenceliegoist birlikler görecektir. Belki Hess’in bir arkadaşı ya dasevgilisi vardır; o zaman bir kalbin diğer bir kalbi nasılbulacağını bilebilir ve karşılıklı zevk almak için ikisininde nasıl egoistçe birleştiğini ve her ikisinin de doya doya zevkalacaklarını bilebilir. Belki de sokakta bir-iki arkadaşıylakarşılaşacak ve şarap içmeye çağrılacaktır; sevgiye hizmetetmek için mi onlarla gidecek yoksa zevk alacağını düşündüğüiçin mi onlarla birleşecek ?” [2]
Ergin
Erginler, bir daha çocukolamayacakları için çocuk programları yazarlar. Ve erginler buacıdan dolayı eğlencesiz eğlence toplumu kurarlar. Erginlerörgütlenmelerini elbette katı, sert ve kalıcı ilkeleredayandıracaklardır.
Personalismus
Stirner, sunduğu “pedagojiye”ısrarla isim vermek istemiyor: Her şeyin isimlendirildiği bilgidünyasında, kendisini bile bile tuzağa götürmenin sertliği veacısıyla, neticede dayanamayarak şöyle diyor: “Bu ilkeye uymakisteyen insanı yine de bir -izm çerçevesinde görmek istiyorsanız,o zaman adına kişiselcilik deyin, umurumda bile değil.”[3] GüzelTürkçemizle: ne haliniz varsa görün, o kadar istiyorsanız alınsize isim.
Dil
Gustav Landauer, sözü şöylesorgular: “Dil eleştirmenliği dilbilimciliğin aynısı olurdu,eğer dilbilimcilik eleştirel olsaydı; ancak dilbilimcilikeleştirel olmadığı ya da az eleştirel olduğu için, öncedilbilimciliğin eleştirilmesi ve ortadan kaldırılmasıgerekiyor.” [4](...) “Her dil otantik olanın otantik olmayanaaktarılışıdır.”[5] Dil ustalığıyla birçok felsefeciyibüyüleyen ancak aynı zamanda birçok felsefeci nezdinde komedyenbir figür olma payesi kazanan Heidegger, dil insanın evidir, der.Ne var ki, bu evin kokuştuğunu göremeyecek kadar damuhafazakârdır. Anarşizm böyle bir muhafazakârlıktır – işte.
Hak
Örneğin devletin şiddetidevletçilere göre özsavunmadır, çünkü devlet tek tek kişilerinkoruyucusudur, dolayısıyla devletin yokluğunu amaçlayananarşistler devletin özünü yıkmayı hedeflerler. Devletinsanların kapsamıdır, devletin yokluğu, o insanlarınyokluğudur. Diğer taraftan özsavunmayı devletin otoritesine karşıgerekli bulan anarşistler, kendi yaşam kriterlerinin bu otoritetarafından işgal edildiğini ileri sürerler. Her iki cephe dekendi açısından haklıdır. Çünkü hak sadece erk-etiksel birözelliktir. Realite – işte. Hak dışardan empoze edilendir.
İçselleştirmek Nedir?
Anarşistin belki de yapması gerekenilk eylem bu iç tanrılara elveda demesi olacaktı. Ancak anarşininanarşizmleşmesi, anarşistin ideolojikleşmesine neden oldu.Stirner şöyle deseydi çok mu garip olurdu: “Ben sosyalizme karşıdeğilim, sadece kutsal sosyalizme karşıyım.” Bu tümceyiStirner yazarken şunu biliyordu: Her sosyalizm her -izm gibikutsallaşacaktır. Anarşizm kutsallıktır.
Vicdan / Stirner Bir Total Retçidir
Landauer, Eylemle Propaganda yanlısıFransalı anarşistleri (Ravachol, Henry vb.) eleştirirken, şiddetleasla şiddetsiz bir ortamı gerçekleştiremeyiz ve anarşiyi yaşamakiçin yeniden doğmak (öl ve yeniden doğ) gerekir, derdi. Yenidendoğan insanın vicdanı da yeni olacaktı –hiç olmayacaktı.Landauer’in 1895 ile 1905 yılları arasında ilginç çalışmalarıvar. Bir taraftan siyasal-felsefi bir anarşizm üzerine yazarken,diğer taraftan da bu fikirlerini gizemci (mistik) bir anarşizmlebirleştirmeye çalışır. Ve gerçekleştirilmesine değer verdiğianarşizmi devletsiz ve otoritesiz bir ortam olarak algılar. Ama buortamı yaşamak için şiddet ya da devrim gibi politik teraneleribenimsemez, sadece bugünden hareket ederek istenilen ortamı kurmakister. Anarşizmi geleceğe bırakmayı, bir dindar insanın ötedünyadan ümitlenmesine benzetir. Dolayısıyla anarşistleranarşizmi yaşadıkları ortamlarda (tüm ilişkilerinde)gerçekleştirebilirler ancak. Bundan yola çıkarak da Landauer,olsa olsa ancak “anarşist kasabalar” kurulabilir, der amaanarşist toplum gibi düşünceleri beğenmez (bak: Landauer’inPaul Eltzbacher’e 02.04.1990 tarihli mektubu). “Yeniden doğmak”Landauer’e göre bugüne ait olan her şeyden arınmakanlamındadır. Bu müthiş yeni karaktere Landauer şüpheci birgizemle (mistikle) ulaşmak ister. Sözü geçen Fransalıanarşistlere seslenerek sahi (otantik) anarşistler “kendilerinimistik bir ölüme götürmekten başka hiç kimseyi öldürmezler”,mistik ölüm içsel “bir yeniden doğuma götürür”, der.(Landauer: Anarchistische Gedanken). Sözü geçen “yeniden doğum”uLandauer birincil olarak dilin sorgulanmasında arar. Dil ve Tahakkümisimli metinlerimde bu konuyu yakından inceledim. Landauer’e göreanadilciler olarak rastlantı sonucu içine doğduğumuz dilinüzerimizdeki egemenliği sonucu içselleştirdiğimiz realiteyisorgulayarak otantik kişiliğimizi bulabiliriz. Bu noktada Landauer,Stirner’in nominalizmine dikkat çeker. (Bak: Landauer: Skepsis undMystik). Ona göre Stirner, tüm soyutlamaları, tüm kavramları,bunların egemenliğini silip süpürmüş ve yerine Biricik’iyaratmıştır. Yeniden doğan Biricik'tir, çünkü Biricikiçselleştirilen realiteleri kırmakla birlikte, en büyük Tanrıolan vicdan realitesini de kırar. Bunun günümüzdeki bir örneğişöyle olabilirdi: Stirner, askerliği reddedecek olsaydı, birvicdani retçi olmazdı, ona göre içselleştirilmiş böyle birkurum yoktur. Büyük bir olasılıkla şöyle derdi: Bana öldürmeyibir görev olarak zorunlu tuttuğunuz için askerlik görevinireddediyorum. Öldürme hakkını ancak ben bana verebilirim. Ben birvicdansızım.
Adaletli ve sosyal olduğunu iddia edenmodern devletçilik kendisini şöyle betimler: Beni zorunlu olduğuniçin değil, isteyerek sev, beni içine al, beni duygulaştır, benol.Stirner’in devlet-çatışması içselleştirilmiş devletin(vicdanın) yokluğunu amaçladığı için Stirner, sözcüğünsözcük anlamıyla, tam bir vicdansızdır. Bundan dolayı Mauthner,Stirner’in dil aracılığıyla da olsa hatta özellikle dil ilekimseyle, hiçbir şeyle birleşemeyecek kadar arı, asi ve temizkalpli olduğunu söyleyebilmiştir. Boşalan vicdan sadelikkazandırır bireye ve birey Tek’leşerek birey olmaktan çıkar:Sosyolojik fantazmaları ardında bırakarak kendi özüyle, biricikhaliyle karşılaşır. Nezih –vicdansız– temiz kalp. Landauer,gizeme ve biricikleşmeye, otantik-anarşistleşmeye yönelirkenStirner’in nominalizmini bir köprü olarak kullanır.
Henüz pedagojileşmeyen ve terbiyeedilmeyen çocuk vicdan özgürlüğünden ve bu özgürlüğüntahakkümünden uzak kalır. Çocuk ergine oranla (bedensel açıdan)zayıftır ve bunun neticesinde dış baskıları içselleştirmekzorunda kalır. Henüz terbiye, tin, Tanrı ve düşünce tuzağındanuzak olan çocuk daha sonra, erginleştiğinde, terbiyeden, Tanrıdanve düşünce tuzaklarından korkmayabilir ama vicdanındankorkacaktır. Çünkü vicdan terbiyenin, Tanrının ve düşüncetuzağının toplamıdır. Ergin, yani büyümüş-olan-çocuk,babasının sopasından arınmış olabilir ama vicdandan kolay kolayarınamayacaktır. Vicdan tüm fantazmaların mekânıdır,bütünselleşmiş en son Tanrıdır.
Anark
Anark ve anarşist diye ayırsak bileyine karşıt bir fark bulamayacağız. Anark sözcüğünü buradaErnst Jünger’in anlayışından farklı kullanıyorum. Sadecesözcük anlamından yola çıkıyorum. Yani: bir anarşist anarşizmiçin neyse anark da anarşi için odur. Ernst Jünger “Eumeswil”(1977) isimli romanında Anark (Anarch) ile anarşist (Anarchist)kavramları arasına bir fark koyar ve Stirner’i bir anark olarakgörür. Bunun tartışmasını yapmayacağım burada, ancak şöylebir cümlesi Stiner’e uygun. Monark çoğula hâkim olmak ister,anark ise sadece kendisine. Jünger, anark’ı monark’a karşıtalır.
Herkese Eşit Özgürlük
Anarşistler, ortaklaşacılıkbayrağını yükseklerde tutarlar. Karşıtları onlarıörgütsüzlükle suçlayınca, onlar da ortaklaşacılığı en üstilke haline getirdiler. Ancak ne var ki, anarşist tarihin (ve hertarihin) çok açık gösterdiği gibi, ortaklaşacılık zavallıbireyin ve onun zavallı toplumunun entrikasıdır. Bu entrika onlarıyenilgiye uğratmıştır.
Sonra sı yok.
H.İbrahim Türkdoğan